Mali miladın anatomisi

A -
A +

Ne garip bir ülkeyiz! Daha doğrusu bu ülkenin insanları olarak bir tuhafız... Bugün 'mali milat kalkmasın, ertelensin; nereden buldun sorgulaması yapılmadan vergi toplanamaz, kayıt dışı ekonomi önlenemez' diyenler, daha dün Kasım 2000 ve Şubat 2001 ekonomik krizlerinden söz konusu düzenlemelerin mimarı sayın Temizel'i sorumlu tutuyorladı. Doğrusu pek yadırgamadım. Çünkü, bunların neredeyse tamamı söz konusu bu düzenlemelerin yapıldığı sırada da tam bir çıkartma edasıyla şerhsiz destek vermişlerdi. Kara para ya da kayıt dışı kazançlar 29 Temmuz ve 30 Eylül 1998 mali milatlarıyla aklandıktan sonra verilen destekler geri alınarak 4444 sayılı Kanunla anılan düzenlemelerin yürürlüğünün 01.01.2003 tarihine kadar ertelenmesi sağlanmıştı. Bize göre de doğrusu yapılmıştı. O günler çok uzaklarda değil... Objektife bakıp şöyle bir hatırlayalım: *4369 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemenin can alıcı noktası olan gelir tanımında yapılan değişikliklerle, 1984 yılına kadar uygulanan 'servet beyanı esası' örtülü olarak yeniden gündeme getirilmişti. Yani tasarruf ve harcamalarda meydana gelen artışlar gelir tanımına alınarak (adeta bir servet vergisi olarak) vergilenmek istenmişti. Bu ise -ilk beş aylık uygulama ve sonuçları itibariyle bile- yasal işlemleri asgari seviyeye indirmişti. Hemen herkes kendi kimliğini ortaya çıkaracak bir iktisadi faaliyete girmekten kaçınmanın yollarını arayıp bulmaya çalışıyordu. *Organize olan kurumsal piyasalar bile organize olmayan (kayıt dışı kalan) piyasalara yönelmişti. Çünkü, organize olan kurumsal piyasaların bunun dışındaki piyasalar karşısında rekabet şansları yoktu. Bu durum kayıtlı ekonominin kendini bağlayan yasal kuralları ihlal etmesine yol açmıştı. *Kaldı ki, o günlerde kayıt dışı ekonomiyle mücadele edecek ekonomik ve mali denetim ve disiplin gücünden yoksun bulunulduğu da bir gerçekti. (Bugün de bu gücün olup olmadığı bahs-i diğerdir.) *Söz konusu düzenlemeyle, mesela 1999 yılı içindeki tüm harcama ve tasarrufların toplamı 3.5 milyar lirayı geçen hemen herkes Maliye'nin sorgulama tehdidi altına girmişti. İşte bu korku altında; *Sanayici yeni bir yatırıma başlayıp üretime, dolayısıyla istihdama katkıda bulunamamıştı. *Şirket sermayesini özkaynaktan artırmak isteyenler, yabancı kaynak maliyetine katlanmak zorunda kalmıştı. *Konut, otomotiv vb. sektör ürünlerine yönelik tüketim talebinde bulunabilecekler bu taleplerini erteleyip atıl ankese (dövize, altına vb.) yönelip, yastık altına gömülemişlerdi. *Yabancı sermaye girişleri azaldığı gibi yerli sermaye yurt dışına yönelmiş, dolayısıyla milli servet göçe zorlanmıştı. *Yatırım yapmak üzere yurt dışına çıkamayan küçük tasarruflar ise, banka ya da borsaya akarak faiz maliyetlerini düşürüp enflasyona olumlu yönde katkı yapmak yerine, bilakis dövize dönüşerek alın teri, göz nuru dövizi elde tutulan ülkelere hizmet etmiş, onların parası istenmeyerek de olsa desteklenmişti. İşte cari iktidar bugün tüm bu olumsuzlukları görerek, artık buna bir son vermek istemektedir. Kısacası ekonominin üzerinde Demokles'in kılıcı gibi duran bir tehdidi yok etmeye çalışmaktadır. Çünkü, ülke ekonomimiz henüz otomatik stabilizatörlerine kavuşamamıştır. Kaynak girişimine muhtaçtır ama kaynak çıkışına tahammülü yoktur. Ne zaman ki ülkenin ekonomik altyapısı ve Vergi İdaresinin de teknolojik donanımı ve veri tabanı serveti sorgulamaya müsait olur, işte o zaman 'mali milat' ve 'nereden buldun' uygulamasına geçilir. Geçmelidir de...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.