Mükellefin hikâyesi...

A -
A +

-Günaydın sayın defterdarım! -Günaydın Ali bey. Hayrola, sesiniz pek iyi gelmiyor! -Sayın defterdarım, kusura bakmayın doğrudan söze gireceğim. Bugün basından öğrendik ki, dün şeref listesini açıklamışsınız. Ama maalesef 10 trilyon kazanç beyan eden şirketimizi o listede göremedik. Oysa bizim %1'imiz kadar beyanda bulunanlar şeref listenizde arz-ı endam ederken şirketimizin esamesinin bile okunmaması doğrusu bizi hayrete düşürdü. Diyelim ki, bir yanlışlık oldu. Soruyorum sizlere, böyle konularda daha dikkatli olunamaz mı? Yoksa, şu kadar işgücü istihdam eden, ihracatı şu kadar olup döviz girdisi bu kadar olan, sektördeki konumu ve payı belli olan şirketimizin böyle bir soru sormaya dahi hakkı yok mu? -Ali bey, nasıl olur? Lütfen sakin olunuz. Bunda önemli bir yanlışlık olsa gerek. Biz sizi ve sizin şirketinizi tanıyoruz. Siz bizim için önemli bir velinimetsiniz. -İyi de sayın defterdarım. Vergi öderken sırtımızı sıvazlıyor, velinimetiniz oluyoruz. Ama, ilk 100 sıralamasına dahi giremiyoruz. -Ali bey, lütfen siz sakin olunuz. Ben konuyu tahkik edip en kısa zamanda size döneceğim. -Kızım, bana ilgili vergi dairesi müdürünü bağlayıver! Sabah sabah servisleri dolaşmakta olan müdür bey telaşla telefona gelir ve saygıda kusur etmeden hal hatır sormak ister; ki bir de ne görsün, dinleyen dahi yok. Defterdar beyin canı çok sıkkındır. Nasıl olur da böyle bir hata yapılır; kendisi böylesine itibarlı bir mükellefin nezdinde zor durumda kalır. Derken müdür bey birkaç ufak fırça (!) yedikten sonra konuyu incelemek üzere defterdar beyden izin ister. O da hemen defterdarından aldıklarını yardımcılarına bütün şiddetiyle aktarıverir. Onlar şeflerine, şefler de memurlara yüklenirler... Sonunda konu aydınlanmıştır. Orta yerde ne bir eksik ne de bir fazla vardır. Her şey mevzuata harfiyen uygundur. Önce müdür bey rahatlar, sonra da çalışma arkadaşlarını rahatlatır. Ve hemen defterdar beyi aratır. -Sayın defterdarım, izninizle biraz önceki konu hakkında sizi bilgilendirmek istiyorum. Efendim, orta yerde herhangi bir hata yok. Her şey mevzuatımıza uygun. Sayın mükellefimizin 10 trilyon kazanç beyan etmesine rağmen listeye girememesi de doğru. Ancak, mükellefimizin beyan ettiği kazancın tamamı kadar (belki de aşan ölçüde) "yatırım indirimi" var. Dolayısıyla geriye kurumlar vergisi matrahı kalmamaktadır. Bildiğiniz gibi, biz bu listeleri beyan edilen kurumlar vergisi matrahı sıralamasına göre hazırlayıp sizlere takdim etmekteyiz. Diyerek müdür bey gönül rahatlığı içinde telefonu kapatır. Bu sefer rahatlama sırası defterdar beydedir. Zira, orta yerde bir hata yoktur. Kendisi boş yere üzüldüğü gibi, personelini de istemeyerek üzmüştür. Ama olsun der; aynı rahatlık ve kararlılıkla velinimet addettiği az önceki mükellefini aratır ve şöyle bir arkasına yaslanıp derin bir nefes alır. Bu arada telefon da hazırdır. -Ali bey. Biraz önce hem kendinizi, hem de bizi boş yere üzdünüz. Sadece üzülen biz olmadık. Bu arada vergi dairesi müdürünü ve personelini de biz üzdük. Neyse ki problemi çözdük. Bizim açımızdan bir hata, bir eksiklik yok. Sadece sizin tarafta bir yanlış algılama var. Keşke bizi aramadan evvel konuyu mali müşaviriniz ya da yeminli mali müşavirinize aktarmış olsaydınız, bu can sıkıcı diyaloğa gerek kalmayacaktı. Neyse, biz dert etmiyoruz, siz de etmeyiniz. Bakınız Ali bey, sizin 10 trilyon kazanç beyan ettiğiniz ve diğer bir sürü saydıklarınız doğru. Bizim nezdimizde de itibarlı bir mükellefsiniz. Ancak, bu kadar doğrunun yanında sizin ihmal ettiğiniz bir doğru daha da var. O da: Yatırım indirimi. Siz 10 trilyon kazanç beyan ederken 10 trilyon da yatırım indiriminden yararlanmışsınız. -Affedersiniz sayın defterdarım, yatırım indiriminden yararlanmak suç mu? -Hayır, hayır. Ben böyle bir şey söylemedim. Ne demek? Bilakis yasal hakkınız. Ancak, sözünü ettiğiniz o liste beyan edilen kurum kazancına göre değil, indirim ve istisnalar düşüldükten sonra geriye kalan kurumlar vergisi matrahına göre hazırlanıp açıklanmaktadır. -Ama biz 1 trilyon 980 milyar vergi ödüyoruz. -Tamam ama, sizin ödediğiniz o vergi gelir (stopaj) vergisi; kurumlar vergisi değil! -Verginin ayırımı mı olur; ha kurumlar ha gelir vergisi ne fark eder? Hem daha ödediğimiz diğer muhtasar ve katma değer vergisinden hiç bahsetmedik! -Ali bey, umarım bizi anladınız. Ama şunu bilin ki, biz de sizi anladık ve hak vermiyor değiliz. Orta yerde bir kusur var ise, o ne sizde ne de bizde. O kusur, mevzuatta mevzuatta!.. Durumu bir "görüş ve öneri raporu" ile bakanlığımıza bildireceğim. İnşaallah gelecek yıl bunları bir daha yaşamayız. -İnşaallah sayın defterdarım, hassasiyetiniz için teşekkür ederiz. Biz de inşaallah diyor ve gerek bu şeref listelerinin açıklanmasında kullanılan kıstasların ve gerekse vergi levhalarındaki satır-sütun bilgilerinin yeniden gözden geçirilmesini diliyoruz. Sayın Arıoğlu yönetimindeki bugünkü idare için bunları problem olarak dahi görmüyoruz. Sadece hatırlatmakla yetiniyoruz. Son söz: Bu bir kurgu değil, yaşanmış ve her yıl yaşanmakta olan bir olayın sadece kısa bir hikayesidir

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.