İki hafta öncesinde de enstantane olarak belirttiğimiz gibi, 4842 sayılı Kanunla GVK'da yapılan değişikliklerle "yatırım indirimi müessesesi" adeta yeniden düzenlenerek -kısaca-; -Değişiklik öncesi, altı maddeden ibaret olan düzenleme tek bir maddeye indirilerek formaliteler azaltılmış, basit ve daha iyi anlaşılır hale getirilmiş, -Yatırım teşvik belgesi alma zorunluluğu kaldırılmış, -İndirim oranı olarak tek bir oran (%40) kabul edilerek yöresel ve sektörel farklılaşmaya son verilmiş, -Yatırım indirimi istisnasından yararlanacak kazanç dağıtılmadığı sürece stopaj yapılmayacağı belirtilmiş, -Öngörülen yatırım indirimi istisnasından vaz geçilmiştir. -Yatırım indiriminden yararlanacaklar açısından ise bir değişiklik yapılmamıştır. Söz konusu değişikliğe genel olarak bakıldığında, yeni düzenlemenin daha basit ve anlaşılır olduğunu söylemek mümkündür. Hatta bir de "sosyal boyut" kazandırılmış olması konuya daha bir cazibe kazandırmıştır. Ne var ki, anılan düzenlemeye yakından bakıldığında ise özellikle Hazine aleyhine bazı sorunları da beraberinde getirdiğini görmek mümkündür. Anılan bu düzenlemede; 1-Yatırım indirimi istisnasından yararlanan iktisadi kıymetlerin iki tam yıl dolmadan elden çıkarılması halinde, elden çıkarılan bu iktisadi kıymetler için geriye dönük olarak cezalı ya da cezasız herhangi bir verginin talep edilmeyeceği, ancak kazancın yetersizliği nedeniyle daha önce yararlanılmayan istisna tutarına ilişkin indirimin artık mümkün olmayacağı hüküm altına alınmıştır. Bize göre bu hüküm, Hazine aleyhine çok ciddi sonuçlar doğuracak bir niteliktedir. Devralan taraf açısından yapılan düzenleme çok yerinde iken, iki yıl dolmadan devreden tarafa hiçbir yaptırım uygulanmaması yasal olmamakla birlikte hukuka aykırıdır. Çünkü bu durum muvazaa yoluyla istismara açıktır. Mesela, geçici vergi dönemi ya da yıl sonunda alınıp da dönem başında satılan iktisadi kıymetlerin yatırım indirimi istisnasından yararlanmalarını, daha doğrusu yatırım indirimi istisnalarını önleyecek bir müeyyide yoktur. Diğer bir ifadeyle bu zaafın Hazine'ye alternatif maliyeti (amortisman gideri dışında) vergi kaybı cinsinden %12'dir. Bu maliyetin vergiyle ilgili ilk düzenlemede mutlaka düzeltilmesi gerekir. 2-Yatırım teşvik belgesi alma zorunluluğunun kaldırılmış olması ile 5 milyar liranın üzerindeki amortismana tabi bütün iktisadi kıymet alımlarının yatırım indiriminden yararlandırılması, freni boşalan kamyon misali neredeyse tüm mükellef gruplarını yatırım indiriminden yararlanma adına "sahte belge kullanma" riskine itebilir. Böylece (amortisman gideri) dışında %12 oranında vergi ziya-ı yanında haksız ve yersiz yere %18 oranında KDV indirim ve iadesine sebebiyet verilme ihtimali işin cabasıdır. Henüz ihracatta sahte belge düzenleme ve kullanma fiili önlenememiş iken, şimdi bir de yatırım indiriminde sahte belge sendromuna katlanmak Hazine açısından hiç de kolay olmasa gerektir. Her ne kadar YMM raporu istenecek olsa da, bu uygulama fizibil değildir. Her 5 milyar liralık yatırım indirimi istisnasına da YMM raporu istenecek değil ya!.. 3-Sektörler ya da yöreler itibariyle yatırım indirimi oranının farklılaşmaması, öngörülen "sosyal boyut" ile çelişmektedir. Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısı bu farklılaşmayı zorunlu kılmaktadır. Tıpkı, Vergi Barış Kanunu'nda asgari matrah artırımında olduğu gibi!.. Bize göre bu üç sorun, yeni düzenlemeyle henüz bir müktesep kesbedilmeden ikinci geçici vergi dönemi sonuna (30 Haziran 2003'e) kadar yapılacak yasal bir düzenleme ile mutlaka giderilmelidir. Yoksa, bir taraftan vergi gelirleri azalırken, diğer taraftan da ihtilaflı dosyalar yeniden Yargı'da birikmeye başlayacaktır!..