Yaklaşık bir aydır tek maddelik gündem: Irak krizi. Gerisi yok! Kenara itilmiş durumda... Oysa hayat devam ediyor... Ve tek maddelik gündemde yaşamak mümkün olmuyor. Gündemde 'Coni için tezkere' var. Sam Amca tezkerenin ne zaman TBMM'ye geleceğini merak ederken, diğer yandan Meclis Başkanımız sayın Arınç tezkerenin Meclis'e gelmemesi için dua ediyor!.. Ne var ki, ülke hayatı sadece bundan ibaret değil. Özellikle ekonomide herkes beklenti içinde. Hiçbir yasal düzenleme gerektirmeyen, bir kanun, bir tebliğ veya bir genelgeyle çözülüverecek yüzlerce problem var. Hadi diyelim hükümet dış politikadaki problemlerin çözümüne endekslendi. Ya içerideki ekonomi bürokrasisi ne yapıyor? Yoksa bunlar da mı onları seyrediyor? Dün ekonomik krizi '11 Eylül Olayı' sayesinde atlatanlar bugün de ümitlerini Irak operasyonuna mı bağlıyorlar? Ne kadar da anlı şanlı bir duruş, değil mi? Oysa dışarıdaki gelişmeler kadar içerideki problemler de önemlidir. Özellikle ekonomide çözüm bekleyen problemler... Bütçemiz bile TBMM'ye sunulmak için IMF'nin olurunu beklemektedir. Bütçedeki açığı azaltıp faiz dışı fazlayı %6.5 olarak tutturmak için IMF ve ABD ile akıl almaz pazarlıklara giriyoruz. Artık biliyoruz ki, her pazarlık ülkemizin bugünü ve geleceğine konulan bir ipotek demek! Onun içindir ki, biz her şeyden önce kendimizi, kendi ekonomimizi ihmal etmeyelim. Ekonomimiz önündeki engelleri kaldırıp müteşebbislerimize yol verelim. Artık bilelim ki, devlet baba değil! Oy ve borç zamanı hiç değil. Dün vergi almayıp oy ve borç alanlar, bugün yoklar... Siz de yarın yok olmak istemiyorsanız bugün borç değil bütçeyi finanse edecek sağlam kaynak bulmalısınız!.. O kaynak ise özel sektördedir. Ama bir şartla: Önce onun önündeki engelleri kaldırın, artık devlet olarak nakit destek verme ya da sübvanse etme döneminin çoktan geçtiğini herkes biliyor. Bürokrasiyi azaltıp, selektif ve yönlendirici olun, kâfi! Mesela: ¥ Serbest bölgelerdeki vergi muafiyetinin kaldırılması ya da daraltılması konusunun ikide bir temcit pilavı gibi gündeme gelmesi, ¥ Yatırımın süresi 01. 01. 2002 ila 31. 12. 2002 (dahil) tarihleri arasında biten yatırım teşvik belgelerinin akıbetlerinin hâlâ bilinememesi, ¥ 01. 01. 1999 tarihinden sonra yatırım teşvik belgesi almış yatırımcı mükelleflerin bu belge kapsamında normal ve gelişmiş yörelerde (18. 01. 2001 tarihinde sonra) yaptıkları yatırım harcamalarına uygulanacak yatırım indirimi oranının %100 mü yoksa %60 ve %40 mı olduğu konusundaki duraksamanın giderilmemesi, gibi hususların vuzuha kavuşturulması özel teşebbüsümüz açısından büyük önem arzetmektedir. Sözün özü, reel sektörden beklenen üretim ve ihracat, onlara kulak tıkamakla değil, bilakis onları duyup teşvik etmekle artabilmektedir. Mesela, süresi dolan yatırım teşvik belgelerinin süresinin (2002/1 Nolu tebliğin 54'üncü maddesiyle yapıldığı gibi) bir yıl daha uzatılıp uzatılamayacağının daha yıl bitmeden yetkililerce deklare edilmesi çok mu zordu? Yatırımcı mükellefler bu kanunun hâlâ açıklığa kavuşmamış olmasından şiddetle yakınmaktadır. Yine serbest bölgelerdeki vergi muafiyeti bilmecesinin çözülmesi, DTM ile Maliye Bakanlığı'nın mutabakata varması ve böylece serbest bölgelerin DECD gölgesinden kurtarılması için neyi bekliyoruz? Biz bekleye duralım; doğrudan yatırımcı yabancı sermaye gelmesin, yerli sermaye de dışarıya çıkma fırsatını kollasın, öyle mi? Neden bizim müteşebbisimiz önünü görmesin! Neden yabancı sermayeye istikrarlı bir mevzuat sunulmasın! Dünya biliyor ama artık biz de bilelim: Tek maddelik gündemle ileriye bakılıp ufka adım atılamıyor...