Vergi barışı sona ererken...

A -
A +

Yasa yapımı ve uygulamasında genel kural odur ki, yasalar hukuka, genel tebliğ, genelge ve özelgeler de yasaya uygun olmalıdır. Bu cümleden olarak, 4811 sayılı Vergi Barış Kanunu'na ilişkin genel tebliğ ve iç genelgelerde de bu kuralın aranması gerekirdi. Ancak, anılan Kanunun uygulamasında kimi problemlerin genel tebliğ ve iç genelgelerle çözüldüğünü görürken, bazen de iç genelgelerle hiç yoktan yere yeni yeni problem üretilmesi bu genel kurala aykırı düşüyordu. Bu da uygulamayı duraksamaya beklentileri inkıtaya uğratıyordu. Bu arada Vergi Barışı'nın da süresi bitti bitiyordu. Derken aklı selim galip geldi ve Vergi İdaresi sorumlu bir anlayış ve basiretli bir yaklaşımla -bizim de bu sütunlarda daha önce belirttiğimiz- söz konusu problemleri 2003/4 Seri No'lu VBK İç Genelgesi ile kısmen de olsa çözüverdi. Hatırlanacağı üzere, 2003/2 Seri No'lu İç Genelgesi'nin (E/6)bölümünde, hiç yoktan yere "mahsup konusu" ile ilgili mer'i mevzuata aykırı bir açıklama yapılmıştı. Söz konusu açıklamayla, vergi dairelerinden olan iade alacakların borçlara mahsubunun yapılabilmesi için alacağın nakden iade edilebilir bir aşamada bulunması ve taksit ödeme süresi içerisinde mahsup işlemlerinin yapılması şartı getirilmişti. Diğer bir deyişle söz konusu Kanun kapsamındaki borçlar -diğer borçların aksine- adeta nakden ödemeye zorlanıyordu. Bu defa yukarıda belirtilen Genelge'nin anılan bölümü, doğru bir algılamayla Vergi İdaresince yeniden değerlendirilmiş ve sun'î olarak oluşturulan bu problem kısmî olarak ortadan kaldırılmıştır. Buna göre; ¥ Vergi dairesinden (gelir, kurumlar, katma değer vergisi) alacağı bulunan mükelleflerin ilgili mevzuat uyarınca mahsup için istenen bilgi ve belgeleri eksiksiz olarak ibraz etmiş olmaları halinde bu alacaklarının 4811 sayılı Kanuna göre ödeyecekleri kendi borçlarına mahsubu mümkün bulunmaktadır. ¥ Böylece -yasadan değil, iç genelgeden kaynaklanan- söz konusu problem, Kanunun ruhuna sadık kalınarak ve amacına uygun yorum yapılarak kısmen çözülmüş; teminat veya vergi inceleme raporuna gerek kalmamıştır. ¥ Kısmen addettiğimiz husus ise, 4811 Kanuna göre ödenecek borçların mahsubunda sadece mükelleflerin kendi borçları ile sınırlanmış olmasıdır. Oysa, 84 Seri No'lu KDV Genel Tebliğine göre katma değer vergisi iade alacağı hak sahibi mükellefin kendi borçlarının yanı sıra ortaklarının veya mal ya da hizmet satın aldığı kişilerin vergi borçlarına da mahsubu mümkündür. Umarız bu sınırlama da en kısa sürede kaldırılır. Çözümünü beklediğimiz daha doğrusu aynı iç genelgeyle yok yere oluşturulan diğer problem ise, yargı kararlarının idareye tebliği ile ilgiliydi. Söz konusu iç genelgenin (B/1) bölümünde, VBK'nun yayımlandığı 27.02.2003 tarihinden önce verilmiş kararlar yine aynı tarihten önce idareye tebliğ edilmemiş ise anılan Kanunun 3/2 (a ve b) madde bentleri hükümleri yerine 3/1 madde hükmünden yararlanacağı belirtilmekteydi. Bu da % 20 yerine %50 oranında ödeme yapmak demekti. Yine burada da İdare, yanlıştan dönmeyi bir fazilet addetmiş ve anılan 2003/4 Seri No'lu İç Genelge ile yukarıda belirtilen problem çözüme kavuşturulmuştur. Buna göre, Kanunun yürürlük tarihi (27.02.2003) itibariyle idareye tebliğ edilmemiş olmakla birlikte bu tarihten önce mükellefe tebliğ edilen ve 21.04.2003 tarihi mesai saati sonuna kadar yapılacak müracaatlar sırasında vergi dairesine ibraz edilen kararlar da dikkate alınacaktır. Böylece kanuna ve hukuka riayet edilerek bir engel daha ortadan kaldırılmıştır. Son söz: Hatadan dönmek fazilettir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.