Ak koyun... Kara koyun... İkisi de aynı oyun!..

A -
A +

Bu sabah okuyucularımız gazetelerini okumaya başladıkları sırada Fransa'da kırk milyona yakın insan sandık başına gidip Avrupa Birliğinin Anayasası için evet veya hayır oylarını kullanmaya başlamış olacaklardır. Evet diyeceklerin oyları Ak, Hayır diyeceklerinki ise kara olacaktır. Oylama elektronik sistemle yapılacağı için sonucu henüz hava kararmadan öğrenmek mümkün olacaktır. Fransa'da 5. cumhuriyetin kurulmasından bu yana hiçbir siyasi olay kamuoyu tarafından böylesine tartışılmamış ve hiçbir oylamada sonuç tahminleri böylesine yakın olmamıştı. Bu satırları yazmakta olduğum saatte Ak ile Kara arasındaki fark sadece 0.017 civarında idi. Giscard D'Estaing başkanlığındaki komisyon tarafından hazırlanan bu tasarıda Türkiye'nin de "Gözlemci" sıfatı ile imzası vardır. (Mesut Yılmaz) Fransa kamuoyu, şimdiye kadar hiçbir oylama konusunda Devlet Başkanı, Başbakan, Parlamento, Siyasi Partiler ve Sendikalar katılımı ile böylesine şiddetli bir tartışmaya girebilmiş değildi. Tartışmaların özüne bakınca bu haftaki yazımın başlığı kendiliğinden ortaya çıkıverdi. Zira bugün atılacak oyların rengi beyaz da olsa siyah da olsa Türkiye bakımından hiçbir şey değişmeyecektir. Devlet Başkanından en küçük sendika üyesine kadar hepsi Türkiye'nin muhtemel katılımı bazında işlenmiştir. Evet, yani Ak oyları kullanacak olanlar da Kara renkli oy atacaklar da Türkiye'nin katılımına karşı bir tutum sergilemektedir. Hükümet AB Anayasasının Türkiye ile hiçbir ilişkisi bulunmadığını beyan ederek kendisini savunmak istemekte, Siyah Hayır oyu kullanacaklar ise Anayasa metnindeki ek protokolü göstermektedirler. Beyaz oy taraftarları Anlaşmanın onaylanması suretiyle ileride daha da iyileştirilmesi imkanının bulunduğunu, aksi halde yalnız Türkiye değil herhangi bir Avrupa ülkesinin katılım imkanlarının ortadan kalkacağını ve aynı zamanda ABD ile de uzaklaşılmış olacaklarını ileri sürmektedirler. Anlaşma eğer onaylanamayacak olursa AB'nin bugünkü durum ve tutumu onaylanmış olacağını iddia etmektedirler. Özetle koyunun ak veya kara olması Türkiye açısından hiç fark etmeyecek. Bu bakımdan herhangi bir telaşa gerek yoktur! Bugünkü oyların rengi de Fransa seçmenini pek ürkütmüyor. Zira sonuç ak da olsa kara da olsa, fark o kadar önemsiz olacaktır ki kazanan karanlıkta kalacaktır! ??? Esef verici olan, referandum oylamasının; nerede ise Türkiyenin AB'ye girip girmemesi konusu ile karıştırılmış olmasıdır! Chirac, bu durumdan kurtulmak için Fransa gibi bir devlete yakışmayacak saçma sapan beyanlarda bulunmak gibi ne kendisine ne Fransa devletine ve halkına yakışmayacak beyanlarda ve imalarda bulunmak, cüret ve zorunluğunu hissetmektedir. Şimdiye kadarki durum ve tutumu başka idi. General De Gaulle'ün sivil bir gölgesi gibi idi. François Mitterrand'ın iki defa üst üste halefi oldu. Şimdi üçüncüsünü denemek istiyor. Ama kendi partisinden ekonomi bakanı ikinci kuşaktan bir Macar asıllı Sarkozci daha şimdiden bütün ısrarlara rağmen Elize Sarayı'na adaylığını koymuş durumdadır. Chirac, tasarıyı onaylatabilirse tek başına veya hiç olmazsa Şansölye Schröeder ile birlikte 25 üyeli AB'ye hükmedebileceğini sanıyordu. Alman SPD Partisi Fed, Almanya'da başlangıcından beri elinde tuttuğu North Rein Westfalen Eyaleti seçimlerini hiç beklemediği biçimde CDU'ya kaptırdı. Sanırım önümüzdeki haftalarda bir erken seçim kararı almak durumunda kalacaktır. İngiltere'de Blair üçüncü defa kazandı. Buna herkesten çok kendisi şaştı! Aslına bakarsanız İngiltere kendisini hiçbir zaman tam anlamı ile Avrupalı saymamıştır. Anglo Saxon eğilimi onu hep ABD'nin yanına doğru itmiştir. ??? AB bir acayip telaş ile demir kafeslerden henüz çıkan 10 Avrupa ülkesini bir solukta bünyesine katıverdi. Bunun sonucuna mutlaka katlanacaktır. ABD ile eşit bir partner olmak hevesi ayrı bir savunma gücüne sahip olması uzun süre mümkün görülmediği cihetle yeni tarihi yanılgılardan birine düşmüş olacaktır. Durup durduğu yerde Ermeni Diasporasının oyunlarına gelerek Fransa'ya yakışmayacak tavır ve beyanlara başvurması sanırım içinde bulunduğu durumun şaşkınlığı ile izah edilebilir... ??? Biz ABD yolunda çizdiğimiz güzergahta devam edeceğiz. Başbakan nihayet Başmüzakerecinin ismini bağışladı. Şahsen ben memnun oldum. Tanımam ama görüyorum ki, İngilizcesi mükemmel, umarım Diplomasinin katkısını ihmal etmez. AB ile yakın ilişkisi olan Büyükelçilerimizden bir kısmı müzakerelerin cereyan edeceği Brüksel'in yakınlarında dış görevlerde bulunuyorlar. Onların bilgi görgü ve deneyimlerinden en kolay ve en az masraflı biçimde faydalanmak imkanlarını arayacaktır. Başbakan bu yolu başarı ile denemişti. Umarım Babacan da öyle yapar. Eğer aynı konularda başından beri emek vermiş bir emekli Büyükelçinin ukalalığı sayılmaz ise arada muhalefet ile istişare ve bilgi alışveriş teatisinin de mutlaka çok faydaları olacaktır. Haziran sonunda AB dönem Başkanlığı Fransa tarafından yüklenilecektir. Referandum sonuçları tahminlerimize göre bu ülkenin ne mevcut üyelere ne de diğer adaylara "Hava basmak" imkanını vermeyecektir. Bunda mahza isabet vardır. Her halükârda ve referandum sonrasında Fransa'daki durum ne olursa olsun Türkiye müzakerelerinin kararlaştırılmış olduğu gibi 3 Ekim tarihinde mutlaka başlayacağından kuşkum yoktur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.