Fransa'da yeni Başkan Sarkozy!

A -
A +

Fransa'da olan biten her şey oldum olasıya bütün dünyayı ilgilendirmiş ve bir hal ile derinden etkilemiştir. Her konuda hissedilen bu etki özellikle politika konusunda daha da geçerlidir. Uluslararası politika seyyar ve seyyaldir. Bir ülkeden öbürüne süratle bulaşır. 1789 büyük ihtilalinden bu yana özelde Avrupa ülkeleri, Türkiye ve genelde Afrika, Amerika Akdeniz, Orta Doğu ülkeleri bu politik ve kültürel akım ve etkilerden nasiplerini almışlardır. Bir zamanlar Paris dünya için hemen her alanda milli pusula ibrelerinin sürekli bir istikameti mesabesinde idi. Fransa büyük devlet. "Düvel-i muazzama" arasında bulunuyordu. 2'nci Dünya Savaşından sonra Horoz'un ibiği, biraz düşer gibi oldu. Bu durum değişti. İngiltere ile ilişkileri aradaki ünlü "Entante Cordiale"e rağmen oldum olasıya şeker renk idi. Ayrıca ABD'ye de kırgın görünüyordu. Bu yüzden politikada bütün ağırlığını AB, Afrika ve Akdeniz ülkelerine kaydırdı. ABD'ye soğuk baktı. Hele AB kurulup orada etkisi artınca kendisini bu konuda daha serbest hissetmeye başladı. ABD'ye ve onun Genişletilmiş Orta Doğu planına ve Irak işgaline karşı çıktı. Bu durum Jacques Chirac'ın iki dönem başkanlığında böyle devam etti. Şimdi de boşalan başkanlık koltuğuna "Sarkozy" adında Macar kökenli, "Jacoben" davranışlı bir Fransız geçti oturuverdi. Adam yabancı kökenli idi ama Fransa'yı iyi biliyordu. Gn. De Gaulle'ün son torunları neslinden idi. Sağı solu kollayarak bir zamanlar Fransa'nın güçlü siyasi partisi komünistlerin oylarını %30'lardan %2'ye kadar indirdi. Sağı ve solu kolladı kurduğu hükümette 20 bakandan yedisi kadınlardan seçildi. Aralarında bir de Cezayir kökenli Fransız bir Müslüman hanım da var. Dışişleri Bakanı Couchener olmak üzere 3 Sosyalist bulunuyor. 20 bakanın hemen yarısı dışarıdan alınmış. AB ile sorumlu bakan ise uzun süre AB Komisyonunda önemli görevler yüklenmiş bir zat. Dışişleri Bakanı uzun süre Kosova'da BM yetkilisi olarak görev yapmış, çatpat Arnavutça konuşabilir olmuştur. Balkanlar'ı ve Türkiye'yi iyi bilir. Karısı Suzy Ockrent AB'nin en tanınmış ve sözü dinlenen 'Chroniceur'lerinden biridir. Yeni Başkan Sarkozy'nin Türkiye ve AB'ye girmemize karşı tutum ve sözlerine fazla önem vermemek gerektiği kanısındayım. Nasıl olsa bize gelecek ve ilişkilerimizin medyalar arası yerine karşılıklı görüşmeler ile halli güçlenecektir. Adam şimdi Almanya'dan sonra hemen Polonya'ya gitti. Bu ülke ile AB içerisinde güçlü bir çekirdek oluşturmak denemesinde... Bu şimdiki halde olmayacak bir şey. Sarkozy Amerika düşmanı olmadığını ama politikasını tasvip etmediğini söylüyor. Yakında Türkiye'ye çıkıp gelirse hiç şaşırmayalım. "Politikada dün dündür, Bugün bugün!" *** İkinci Dünya Savaşını izleyen Soğuk Savaş döneminden sonra, özellikle Sovyetler Birliği'nden koparak kapağı AB'ye, hatta bazılarının NATO'ya sızmaları, Berlin duvarının yıkılması iki Almaya'nın birleşmesinden sonra Avrupa ülkelerindeki politikalarda ilginç bir değişim yaşanır oldu. Siyasi partiler arasındaki sağdan sola, totalitarizmden komünizme ve hatta anarşizme kadar uzanan sıralama ve sınırlar ortadan kalkar gibi oldu. Sağdakiler sola, soldakiler sağa kayarak ortada yani merkezde toplanır oldular. Herkes kendi ideoloji ambalajını muhafaza ederek, içini komşuda gördüğü daha değerli ve geçerli sloganlarla doldurur oldu. Türkiye bu konuda bir istisna teşkil etmiyor! Sürmekte olan seçim dönemi gözlerimizin önünde cereyan etmektedir. Hayırlısını dileyerek bu haftaki "Görüş" yazısına son veriyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.