Almanya'nın Türkiye'ye vefa borcu vardır!..

A -
A +

Vefa borcu, namus borcudur derler.. İnsanlar için geçerli olan, ülkeler ve milletler için de geçerlidir. Avrupalılar geçen asırda, bir kuşakta iki dünya savaşına maruz kaldılar. Hele ikincisinde yenen de yenilen de birbirine karıştı. Herkes bitap ve bezgindi. Kimsenin içinden çalışmak gelmiyordu. Yıkılan ve yakılanı yeniden yapabilmek için çalışabilecek insanlara, dolayısı ile yabancı el emeğine çok ihtiyaçları vardı. Almanlar için ilk akla gelen Türkler oldu. Daha Birinci Dünya Savaşı'nda denemişler, pek sevmişlerdi. Osmanlı İmparatorluğu bu savaşa bir kaza eseri katılmıştı. Enver Paşa Alman savaş sanayiinde çalışmak üzere 5000 vasıflı Türk işçisini Almanya'ya göndermişti. Bunlar savaş sonrasında patlak veren iç savaşta Spartakistler yanında yer almışlar, büyük yararlıklar da göstermişlerdi. Aralarından Türkiye'ye dönebilenler az olmuştu. Kimi ölmüş, kimi orada kalmış, Almanlara karışmıştı!..  İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanlar, kalkınmak ve Rusların savaş tazminatı olarak söküp götürdükleri sanayilerini yenileştirmek için el emeği gereksinmelerini en ucuz Türkiye'den sağlamayı yeğlediler. İş adamları, sanayiciler geldiler "elleme-Derleme" usulü ile seçtiklerini ülkelerine götürdüler. Aklımız sonradan başımıza geldi. Hükümetimiz "Gurbeti içlerinde duya duya!.." Almanya'ya giden bu işçi vatandaşlarımızın sosyal haklarını güvenceye alabilmek için Almanya ile bir seri Sosyal Güvenlik anlaşmaları imzaladı.. İlk anlaşma 1961 yılında yapılmıştı. Baktım da aradan kırk yıl geçmiş, dile kolay bir ömür sayılacak bu hizmetin her yerde, herhalde bir karşılığı olmalıdır!. Özellikle bu süre zarfında Almanlar bütün dünyanın hayran kaldığı bir "ekonomik atılımı" eğer gerçekleştirebilmişler ise bunda hiç kuşku yok, Türk işçilerinin katkısı çok büyük olmuştur. Bunu kimse inkar edemez. Bu yüzden Türk işçileri, el emeği haklarını Almanlara "helal edebilmek için" onların Türkiye'ye bir de vefa borcunu ödemelerini beklemekte haklıdırlar. Eğer, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız soyadında olduğu gibi gerçekten okumayı seviyorsa kendisine Ankara'da 1972 yılında basılmış ve artık mevcudu kalmamış 350 sayfalık bir kitaba göz atmasını saygıyla önereceğim. Adı "Federal Almanya ve Türk İşçileri"dir. Bulunamazsa ben kendisine memnuniyetle takdim edebilirim..  Eskiden Osmanlıda yabancı ülkelere gönderilen "Sefir-i Kebirler" varmış. Bunlar görevlerinin sonunda Padişaha ve "Reisül-küttab"a gördüklerini, öğrendiklerini, değerlendirmelerini içeren bir name sunarlarmış. Adına da "Sefaretname" denilirmiş. Tarihte çok güzel örnekleri vardır. Şimdilerde sefirlerin kebiri, sagiri kalmadı görevler sıradan düzenlemeler ile özdeşleşmiş görünüyor. Aralarında yine de "anılarını" yazanlar olmuyor değil. Ancak meraklıların magazin ve paparazzi kültürlerini güçlendirmekten fazla bir şey getirebildiklerine kani değilim. Ama öyle de olsa buna da şükretmek gerek! Almanlardan konuşuyorduk... Huy canın altındadır. İyidirler, hoşturlar, dostturlar, ama yer yüzünde yalnız kendilerinin üstün olduğuna inanırlar. Bu yüzden de geçmişte başları hayli belaya girmiştir. Bu illet bir de komşu İran'ın sonuncu hükümdarında vardı. Giderayak kendisini tüm "Ari"lerin güneşi ilan etmişti. "Aryamehr" unvanını kullanır olmuştu. Güneş yaramadı!  Değerlendirmeyi tarihe bırakarak biz devam edelim.. Almanya'daki görevime başladığım günlerde Türk işçilerinin sayıları 300.000 civarında idi. 1972'de ayrılırken sayıları iki milyona yaklaşıyordu. Sonraları Almanya'daki yerli yabancı el emeğine doyum hali başlayınca geri dönenler oldu. Aileler toplandı toparlandı. Bugün oradaki vatandaşlarımızın sayıları üçbuçuk milyondan fazladır. Diğer AB ülkelerindekileri sayarsak Avrupa'da beş milyondan fazla bir Türk toplumu vardır. Bir Türk lobisi şekillenmeye başlamıştır. Bunun ne ifade edebileceğini, Rum ve Ermeni lobilerine karşı nasıl bir kalkan oluşturabileceklerini düşünmek bile insanı ferahlatıyor!..  Almanlar yabancı işçilere "Gastarbeiter" misafir işçi derler ve bununla yabancı unsurların ikametlerinin geçici olduğunu vurgulamaktan zevk alırlardı. Bir gün Almanya'ya Türkiye'den bir parlamento heyeti gelmişti. Üyeleri değişik partilere mensuptu. Her iki heyette de birer kadın parlamenter vardı. Sefaretimizde bir toplantı yapıldı. CDU milletvekili Bayan Dr. Wolf, bize yakınlığı ve dostluğu ile tanınırdı. Ama konuşmalar esnasında Türklerin "Misafirliği" üzerinde o kadar çok durdu ki bizim heyetimizdeki milletvekili hanım dayanamadı, alıngan fakat gayet nazik bir üslup ile cevap verdi: "Hiç endişeniz olmasın sayın meslektaşım dedi. Bir gün gelecek Türk işçilerinden burada kalmak isteyecek olanlar mutlaka işçi olmaktan çok işveren statüsüne geçecek, kendi işlerini kuracaklar ve sizin vatandaşlarınızı da istihdam ederek muhtemel bir işsizliğin önlenmesinde bir katkıları olacaktır!.." dedi. Bu sözler Almancaya çevrilince Frau Dr. WOLF'un yüzünü görecektiniz!.. Başta Almanya olmak üzere AB ülkelerindeki işçi-işveren, kadın erkek, çoluk çocuk bütün Türkleri sevgi ve saygı ile yad ediyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.