Zordur... Ama zorunlu olabilir. O zaman da bizde âdet olduğu gibi yeni komşumuz hakkındaki bilgileri kafamızda özetleyerek önce evimizin içine bir çeki düzen vermek ve yeni komşuya açılan kapı önlerimizi bir güzel silmek süpürmek gerekecektir! Ne birini, ne ötekini henüz yapabildiğimiz kanaatinde değilim. Gazetemizin başyazarı günümüzün en seçkin bir tarihçisidir. Hoşgörüsüne güvenerek özetlemek isterim: BOP kısaltması ile tanımlanan "Büyük Orta Doğu Projesi" 11 Eylül 2001'de Usame Bin Ladin tarafından gerçekleştirildiği var sayılan ve New York'un ünlü ikiz kulelerini içindekilerle birlikte yerle bir eden feci terör olayından sonra filizlenen bir fikirdir. Önceleri, Usame'nin kendisi ve avanesi Müslümandır diye bütün İslam âlemi terör suçlusu ilan edilmek istenmiş, yanlışlığı anlaşılmış, ama hatadan dönmek yerine daha kestirme bir yol olarak binlerce yıllık bir tarihe sahip olan ve üç semavi dinin fışkırıp dünyaya yayıldığı yörelerde ABD korumasında ve kontrolünde "Genişletilmiş bir Orta Doğu" oluşturulmak istenmiştir. Baba oğul Bushların Irak maceraları bu uygulamanın ilk denemeleri sayılır. İkisini de gördük yaşadık. Birincisi başarısızdı. İkincisi ise ABD dahil tüm dünya kamuoyunda tartışılmaktadır!.. Dünyadan yükselen protesto ve çağrılara rağmen ABD Irak'tan çıkmak niyetinde değildir. Dicle Nehri kenarında içinde 8000 diplomatın çalışacağı muazzam bir sefaret binası inşaatına başlanmıştır. Büyüklüğü hakkında rakamlar yetmez düşüncesi ile örnekler veriliyor. Bu sefaretin alanı tam teşkilatlı ve nizami futbol sahaları ile 30 stadyumun kapsayacağı kadar bir alana yayılacakmış. Çevresi taş ve betondan dört metre kalınlığında bir duvar ile korunacakmış. Bu New York Times tarafından verilen ve tekzip edilmeyen bir haberdir. Bir ülke veya bölgede 8000 diplomatın çalışacağı bir sefaret tasavvuru mümkün değildir. Burası kurulması tasarlanan "BOP" Büyük Orta Doğu Bölgesi'nin Yönetim Merkezi olacaktır!.. *** BOP semtinde muhtemel komşumuzla eski ilişkilerimize bakacak olursak tarihte müttefiklerimizin en yenisi, en genç ve güçlü olanıdır. Aramızda bir "Stratejik Ortaklık" teranesidir söylenir gider. Bilgisi belgesi yoktur. Bu siyasî ve askerî gereklerin doğal akışı içinde doğal olarak oluşmuş bir olaydır. Abdullah Gül ile Condoleezza Rice arasında mutabakata varılan "Stratejik Vizyon" tasarımı ise bence daha işlevsel bir nitelik taşıyabilir kanaatindeyim. ABD ile Birinci, İkinci Dünya Savaşları sırasında ve sonrasındakileri özetlemeye bu köşenin genişliği ve belki de yazarının şimdiki gücü yetmeyebilir. *** Sonuç olarak yazmak istediğim şudur: Mademki semtimize, mahallemize yeni bir komşu taşınması söz konusudur, o halde gelenek, görenekler gereği evimize bir çeki düzen vermek, kapımızın önünü silmek, süpürmek zorundayız. İnanın, evimde TV açmaya korkar oldum. Ne zaman açsam ekranda PKK'nın şehit ettiği askerlerimizin cenazeleri, arkasında selam ve ihtiram duruşundaki komutanlarımızı, kamera ve mikrofonlar karşısında hamaset nutukları çeken yönetenlerimizle karşılaşıyorum. Hepsinde talakat ve belagat yerinde. Maşallah hiç cümle hatası yapmadan ve durmadan deneyimli hatipler gibi konuşuyorlar. Her konuşmanın sonu "Akıtılan kanlar yerde kalmayacak!.." diye bitiyor. İnsanın nerede ise isyan edesi geliyor. Oraları kan çanağına döndü. İstiklâl Marşımızın Şairi Mehmet Akif gibi haykırasım geliyor: "Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda! Bir başbakan memleketimizde misafir yabancı bir büyükelçi ile medya önünde tartışmamalı. Gerekiyorsa kim olursa olsun onu yakasından tutar "Persona Non Grata" ilan ederek sınır dışına bırakır. Diplomasi tarihinde örnekleri çoktur...