Amerikan seçimleri üzerinde, öncesinde ve sonrasında söylenmedik söz kalmadı. Bu sonuç bekleniyor mu idi? Bence katiyetle hayır! Demokrasi ile yönetilen ülkelerde halk ülke yönetimine seçimlerde oyunu kullanmak suretiyle katılır. Oy vermek, birilerine vekalet vermek anlamındadır. Her irade beyanında olduğu gibi iki esaslı unsuru vardır: Birincisi duygusal, ikincisi ise akılcıdır. Hafta başında yapılan seçimde Amerikan seçmeni ikincisi ile yani akılcı olanla hareket etmiştir. Hatta şunu da ekleyebilirim: Eğer bu seçimlerde diğer ülkeler seçmenleri de oy kullanabilselerdi eminim onlar da aynı şekilde hareket edeceklerdi. Georges W. Bush'un birinci 4 yıllık dönemde yaptığı hataları yine kendisini düzeltebilmesi için ona ikinci bir dört yıllık süre daha tanıyacakladı!.. *** İnsanlık âlemi, 2000'li yıllara belli başlı istinat noktalarının kaybolduğu bir ortamda girmiştir. İki dünya savaşı sona ermiş, galipler arasındaki soğuk olan üçüncüsü erimiş, karşılıklı bloklar, ittifaklar dağılmış, Sovyetler Birliği çökmüş, pusulasız, kaptansız kalan bir gemi gibi dünya bir taraftan bölgesel bütünleşmeler gayretleri ile terör ve ayrılıkçı gerilla hareketleri arasında sıkışmış kalmıştı. Terör, anlamı öldürmek, rastgele, yok yere öldürmek sureti ile önce düzeni yıldırmak sonra da amacına ulaşmak anlamını taşır. Küçüğün büyüğe, güçsüzün düzene karşı kullanmak istediği bir davranıştır. Kanunu, düzeni yoktur. Teröre maruz kalmayanların hoşlarına bile gidebilecek sloganları kullanır. Onların yardım ve desteklerini bile sağlayabilir. Saklanması kolaydır. ABD 2001 yılı Eylülünde kendi evinde ikiz kulelerde terörle ilk defa tanışıncaya kadar Başkan Bush bile bu düşüncelere sahip idi. Sonra bütün dünyada teröre karşı savaş, hatta önleyici savaş fikrinin kurucusu, savunucusu oldu. Ama önceden danışılarak hazırlanmış bir politikası yoktu. Savaş kanla yapılan bir politikadır. Politika ise kan dökülmeden yapılan bir savaştır. Dolayısı ile pek çok hatalar yaptı. Komşu Irak'taki Saddam "Teröristtir... Kitle imha silahlarına sahiptir!..." diye düşündü. İnsafsızca saldırdı. Saddam'ı yakaladı fakat halkın direnci hâlâ devam ediyor. 2 Kasım seçimlerinin sonucu bence Amerikan halkının hatalarını tashih edebilmesi için Başkana verdiği dört yıllık bir ek süredir!. Umarız ki bu konuda bir başka değerlendirme hatası yapmaz, Dünyanın başını daha büyük belalara sokmaz!.. *** Türkiye'ye gelince Irak olaylarından en çok ve haksız yere zarar görenlerin başında geliriz. AK Parti Hükümeti ABD yönetimi ile iyi temas kurmasını bildi. Daha etkili olabilmesi gerekir. Biz kuruluş halindeki Avrupa Birliği'nin ısrarlı ve iddialı bir adayıyız. Uluslararası ilişkilerde Amerika Birleşik Devletlerinden yanayız. Ne yardan ne de serden vazgeçebilecek durumda değiliz. Kuruluş halindeki AB ile halen dünyanın en güçlü devleti ABD'nin arası tatlı olmaktan çok limonidir. Birbirlerine ekşi bakarlar. Tatlandırmaya gücümüz ve diplomasimiz yeterli mi? Bilemem!.. Ama ne için denemeyelim? Aslına bakarsanız iki tarafın da birbirini daha iyi anlayabilmesi pek o kadar zor değildir. AB ülkeleri de TERÖR'e karşıdır. Ama bunun "Pax Americana" made in USA, markası altında değil, Birleşmiş Milletler kubbesi altında çoğaltılmış bir düzen içinde sağlanabileceği düşüncesini taşıyorlar. Arada sadece bir şekil farkı kalmaktadır. Şekil, bazen esas kadar önemlidir ama giderilebilir. *** Bu haftaki konuya Amerikan seçimlerinden girdik, yerimiz dolmadan Rusya Federasyonu Başkanı Putin'in Türkiye zirayeti ile bir nebze soluklanalım. Eğer yine son anda bir engel çıkmazsa bir ay içinde Putin Kafkaslar üzerinden Türkiye'ye gelecek. Çantasındaki dosyalar arasında terörizm konusu da mutlaka olacaktır. Rusya Federasyonu Başkanı en az bizim kadar terörden şikayetçidir. Moskova'daki tiyatro olayı, Beslan'daki okul faciasının etkilerini taşıyan bir komşu devlet başkanını misafir edeceğiz! Rusya Federasyonu Başkanı, Gorbaçov'un rüzgarı ile esen glasnost ve perestroyka havasından tedirgin olmaya başlamış ve ülkesinde daha otoriter ve uzantılı bir sistem arayışına girmiş görünmektedir. Pax Americana'ya inanmasa bile Amerika'dan yana olduğuna kuşku yoktur. Ancak genişletilmiş Orta Doğu haritası üzerinde özellikle İran konusunda görüşünün alınması gerekeceğini sanırım Georges Bush da bilmektedir!..