Avrupa.. Avrupa.. diye diye!

A -
A +

Sanırım elli yıldan fazla bir zamandır Avrupa Birliği, bütünleşmesi diye yanar yakılırız. Sonunda hayal kırıklığı ve hüsranla karşılaşırız!. Muhataplarımız önceleri önemsemez, kendilerinden saymazlar, bize sadece nasihat vermekle yetinirlerdi. Şimdileri, şımarır, küstahlaşır oldular.. Utanmasalar nerede ise "siz çekilin Türkiye'yi biz yönetelim!" diyecekler. Fransız ihtilali 1789'da Bastille zindanlarındaki masum insanları, fikir ve düşünce kurbanlarını kurtarmak için yapıldı idi. Sokaklarda meydanlarda Hürriyet.. Adalet.. Musavat diye diye patladı. Etrafa yayıldı yaygınlaştı. Zindanlardan mazlum, insanlar çıkmadı ama ihtilalin sloganları sonradan mazlum halklara meşale oldu. Onlara yol gösterdi. 1815, 1830, 1848 ihtilalleri Avrupa'da milliyetçilik akımlarının galebesi ile son buldu. Bu arada halklar ve milliyetler de bütünleşme imkanlarını buldular. Bütün bunlar Fransız ihtilalinin oluşturduğu bir "İhtilalci Nevrose"u içinde gerçekleşti. O kadar ki.. Şairler hürriyet adına ağıtlar yakmaya bile başladılar. "Liberte... Liberte.. que de crimes en ton nom on commet.." Hürriyet hürriyet senin adına ne cinayetler işleniyor..!" diye yazdılar. Burada sanırım bir yanlış anlama var, ya olayı gereği gibi doğru değerlendiremiyoruz yahut da amacımızı iyi anlatamıyoruz!... *** Sanırım ortada karşılıklı bir vision hatası var. Birileri olaya şaşı bakıyor, yanut öyle görmek istiyor. 1900'lü yıllar özellikle Avrupa için bir çıkar savaşları dönemi oldu. Birinci Dünya Savaşı'nın sonu belli olmadan ikincisi patladı, onunla yetinilmedi bu sefer savaş galipleri arasında bir garip ve soğuk savaş patladı. Herkes üçüncü bir sıcak savaş başlamasın diye çareler aramaya başladı. Geçmişin sorumlusu arandı. Sorumlu olarak kömür ve çelik bulundu. Bunların üretimi ve kullanılması kontrol altına alınabilse idi savaş çıkmazdı denildi. 1950'de Paris'te bu iki matahı kontrol edebilmek için Kömür Çelik Topluluğu kuruldu. Almanya sanık sandalyesinde idi. Aman elini kolunu bir güzel bağlayalım bir daha başımıza iş çıkarmasın dediler. 1957'de Roma Antlaşması ile AET'yi kurdular. Buna hariçten katılmak için ilk talep Türkiye ile Yunanistan'dan geldi. İnsanların, malların, hizmetlerin sere serpe serbestçe dolaşabileceği bir AET Avrupa Ekonomik Topluluğu ortaya çıktı. 6 idiler, İngiltere katılınca 7 oldular. Arkadan İrlanda ve Danimarka ve nihayet Yunanistan da geldi. Bunlar atanmış bir bürokrat ve teknokrat ordusu kılavuzluğunda ilerlerken yolda bir kırmızı elma buldular. "Ekonomik Topluluğu, Birliği" başardık siyasi olanı neden gerçekleştirmeyelim?" dediler. İşler o günden bu yana değişti. Eskiden bir Millet-Devlet sistemi vardı. "Etat-Nation.." bunun yerine bir küreselleşme, globalisation kavramı oluşturulmak istendi. İlk zorluk dini inançların bütünleştirilmesinden çıktı. İsa'dan yana olanlar bu tarafa, olmayanlar dışarıda denildi. Bu konuda ileri geri çok laf edildi. Ama mızrak çuvala sığmaz. Vatikan'da baba gitti. Almanya'dan bir papa geldi. Adam Bavyeralı, Türk veya Müslüman düşmanı demeyelim ama en azından bir eski zaman hayranı... Daha işe başlamadan başından büyük patavatsızlıklar sergiledi. Yalnız Müslümanları değil diğerlerini, Ortodoksları da kırdı gücendirdi. Bizim için söylediklerini önemsemiyorum. Aksine yolumuzu aydınlattı bile diyebilirim... *** AB Anayasası onayından ne sonuç alınacak? Önce onu görelim. Sonra da AB gerçekten ABD gibi bir politico-Economique ve militaire bir güç olma hevesinde midir? Onu da bekleyelim. Hani ne derler karga serçeye özenmiş yürümesini unutmuş! AB sonunda doğru dürüst yürümeyi hatta ayakta durmayı unutmasın diye düşünelim.. Düşünelim!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.