Bu yazıyı okuyacaklar arasında zinhar kimseler kalkıp da "Canım AB ile zina arasında ne ilişki var?" diye boş yere kendini sorgulamaya kalkmasın!.. Bal gibi vardır efendim vardır! Olmasa idi eğer, tam Birliğe katılım müzakerelerinin başlayacağı tarih açıklanacağı sırada bir bardak suda bu kadar kıyamet mi koparılırdı? Şimdi bu yazıyı yazmakta olduğum sıralarda Başbakanımız Sayın Erdoğan Brüksel'de AB Komisyonu koridorlarında, Avrupa Parlamentosu salonlarında, siyasi gruplar Başkanlarının odalarında koşuşturmakta olmasını nasıl ve ne ile izah edebilirsiniz? Sayın Erdoğan yabancı dil konuşmadığı halde özellikle AB'ye katılım konusunda seleflerinin hepsinde göremediğimiz belirli bir siyasi vizyona ve ikna kabiliyetine sahip olduğunu ispatladı. Daha Başbakan değil, Parlamento üyesi bile değilken yabancı muhataplarını ikna kabiliyetini ispatladı: TCK tadilatı arasında kendi Parti Grubunun ne mülahaza ile sıkıştırıverdiği belli olmayan "Zina" konusunu geri çekeceğini resmen ve alenen ve mükerreren ifade etmek suretiyle meseleyi hiç olmazsa bu aşamasında girmiş olduğu çıkmazdan kurtardı. Bu yazıyı okuduğunuz sıralarda TBMM olağan üstü toplantıda sorun tatlıya bağlanacak ve herkes derin bir nefes alacaktır. Avrupa Birliği sahiden gerçekleşiyor mu? Tarihte bir Avrupa Birliği kurulması fikri sonu hiç gelmeyecek eski bir şarkı gibidir. Yalnız zamanla güftesi ve bestesi değişikliğe uğrar!. Zemine zamana ve modaya göre yapılan akortlar esasta fazla önemli de sayılmazlar. Sadece makam ve üslup değişiklikleridirler! İkinci Dünya Savaşının sonlarında ortaya atılan "Avrupa Kömür Çelik Topluluğu", "Atom Enerji Komisyonu", ve nihayet bugünkü "Avrupa Birliği-AB" tanımlamasına ve örgütleşmesine dönüşen "Avrupa Ekonomik Topluluğu-AET" oluşumunda tabir caiz ise bir "Siyaset Zina"nın henüz tam belgelenememiş yönlendirici fikri, görüntüsü yatar!. İkinci Dünya Savaşının sonunda ele alınan çeşitli formüllerin altında üstünde "Aman şimdi nasıl yapalım da Almanya'yı yine başımıza dert açmayacak şekilde kontrol altında tutalım?" düşüncesi vardır... Amaç Almanya'yı Avrupa'ya bir daha ihanet etmekten koruyabilmektir!. Hitler'in Mein Camp'ını hatırlayınız! Siyasetin efsane ve hurafe ile karıştırıldığını göreceksiniz!.. Güya- Tövbe estağfirullah- Allah Almanya'yı yaratmak isterken yanılmış Avrupa'yı yaratmış! Hitler bu kafa ile yola çıkmıştır!. AB Avrupa Birliği fikri Dünya Savaşı sonrası dönemde bu aşamalardan geçerek bugünkü haline ulaştı. Sonuç şimdi bütün dünyanın gözleri önündedir!. Çocuk doğdu, büyüdü gelişti. Elinde hâlâ 1957 Martında Roma'da karalanmış AET belgesinden başka kimliğini belirleyecek bir nüfus sahibi değildir. Geçen yıl eski Fransız Cumhurbaşkanlarından kibirli ve müsellem Türk ve İslam düşmanı Valery Giscard D'Estaing başkanlığındaki Konvansiyon toplantısında hazırlanan metin ne kimseyi memnun etmedi. Önce Hükümetler, sonra da Parlamentolar onaylayacak ve sonra yürürlüğe girecektir. Kimse ne olacağını bilememektedir. Bize yani Türkiye'ye gelince AB eski bir aşk hikayesi gibidir. Bir küser, bir barışırız!. Bana kalırsa şimdiki hali ile dahi nisbetimizi muhafaza etmekte fayda vardır!. Biz şimdiye kadar büyük gayretle gerçekleştirdiğimiz Avrupa Müktesabatına uyum kanunlarını zaten daha evvel kendimiz çıkarabilmeli idik. AB vesile oldu. Tacil ettik. İyi de oldu. Biz AB'ye katılsak da katılmasak da Avrupalı toplumun yaşam tarzını benimsemiş kendi özelliğimizi saklayarak böyle yaşamak isteriz. Bu bir kere, daha bu herkes tarafından böylece bilinmelidir. Tarihe bakınız: Bir resim galerisi gibidir, sergilenen tabloların pek azı gerçek diğerleri hep eskilerin kopyasıdır. Zaman olur Büyük Devletler "Düveli Muazzama" dünyaya hükmetmeye kalkarlar. Bir zaman gelir onların hükmünden kaçmak Milli hakimiyetlere kavuşmak moda olur. 1800'lü yıllar toplumların, Milliyetçilik akımına kapıldıkları bir dönemdir. Bu dönem sağa sola yalpalayarak bu günlere kadar gelmiştir. 1945 Birleşmiş Milletler Örgütüne kayıtlı sadece 50 millet vardı. Bugün sayıları 200 civarındadır. Şimdilerde bir küreselleşme, globalisation dönemi başlamıştırl. Bu bizi nerelere kadar ve nasıl götürür. Bilinemez yaşayan görecektir. Şimdiki AB'nin 25 üyesine bakınız. Yakın tarihlerini hatırlamaya çalışınız durumu daha iyi göreceksiniz!.. Yarısı Milli Hükümramlıklarına yeni kavuşmuştur. AB üyesi olmak Milli Hükümranlık haklarından pek çoğunun devrini gerektirecektir. Demir kafeslerden yeni çıkarılmış olanlar bunu nasıl başaracaklardır? Yerimiz yine doldu. Devamı bir başka haftaya efendim!