Barut fıçısı Orta Doğu!..

A -
A +

Eskiden siyaset edebiyatında bu tanımlama Balkanlar için yapılırdı. Osmanlı'dan bu yana ardı ardına üç savaş bir de yarım asra yakın Sovyet Rusya'nın demir parmaklıkları arkasında kaldıktan sonra yeni yeni durulmaya başlıyor. Rusya baskısından sıyrılmak için AB'nin vesayetine sığınmaya çalışıyor. Bu arada Balkanlar Avrupa'nın barut fıçısı olmaktan çıkıyor ve bu sıfatını karmakarışık bir "Genişletilmiş Orta Doğu" ülkelerine kaptırıyor. Artık bütün dünyanın gözü kulağı Irak, Suriye ve İran üçgenine çevrilmiş durumdadır. Türkiye bu üçlünün dışında ama en yakınında tehlikeli bir "nirengi" noktasında bulunmaktadır. *** TBMM'nin olumsuz kararı ile ABD'in Irak macerasına dolaylı veya dolaysız katılmadık. İyi mi ettik, kötü mü ettik? Bunu tarih ileride mutlaka yazacaktır. Hükümetin tezkeresi kabul edilmiş olsa idi belki Lozan Andlaşmasında savsaklanan ve Milli misak sınırları içinde olmasına rağmen maalesef kaybedilen Kuzey Irak, Musul meselesi kısmen de olsa lehimize çevrilebilecekti. Kim bilir belki de Irak'ta Amerikan askerinin mevcudiyetine rağmen şimdiden başlayan bir sivil savaş olmayacaktı. Bunun aksi bir tutumun da pek çok sakıncaları olacaktı. Ne ise demokraside parlamentonun kararları en iyisidir diyerek şimdilik bir tarafa bırakalım. Benim samimi kanaatim Orta Doğudaki barut fıçısı bu gidişle mutlaka patlayacaktır. Türkiye tedbirlerini bu ihtimal üzerinde toplamalı ve titiz bir teyakkuz içinde olmalıdır diyoruz! *** Sayın Başbakan Erdoğan'ın iç ve dış seyahatlerini, ziyaretlerini, yabancı meslektaşları ile görüşmelerini izleyebilmekte güçlük çekiyoruz ama ne olursa olsun faydalı olduğuna da inanıyoruz. Halen bu satırları yazmakta olduğum sırada Arap ülkeleri zirve toplantısına davetli olarak katılmakta ve Arap liderleri ile görüşmeler yapmaktadır. Bu toplantıdan somut bir sonuç çıkacağına inanmamakla beraber her hal ve kârda "Davetli" olmak Türkiye ile Arap ülkeleri arası ilişkilerde çok önemli bir aşamadır. Türkiye'nin bölgede her zaman sahip olduğu önem ve itibarını kabul ve tasdiki anlamındadır. *** Türkiye, AB'ye katılmak üzeredir. ABD ile ilişkiler son yapılan ziyaretler ve görüşme ışığında daha bir açıklık kazanmış gibidir. ABD'de Başkan Bush'un ikinci başkanlık döneminde Beyaz Sarayın "Siyah İnci"si Condoleezza Rice'ın uzlaşıcı ve müzakereyi savaşa tercih eden politikası damgasını vurmaya başlamıştır. Umarız bu akıllı kadın politikacının görüşleri hakim olur ve Bush yönetimi Irak'taki karanlık ve ne kendi ülkesinde ne de tüm dünyada olumsuz etkilerinden sonra bölgede Suriye ve İran'da yeni maceralara sürüklenmez. Ve bizim de başımız ağrımaz. Suriye ile bu ülke istiklalini aldıktan sonra ilişkilerimiz hiçbir zaman aralarında 800 km'lik ortak bir sınır olmasına rağmen Baas yönetiminin tutumu yüzünden hiç de parlak olmadı. İran'a gelince bu ülke bölgede Türkiye'yi daima kendisine ne büyük rakip görmüş ve ne kıskanmıştır. Atatürk ve baba Rıza Şah Pehlevi dönemi hariç durum hangi rejimle olursa olsun hep aynı olmuştur. Bununla beraber bu ülke ile Sultan 4'üncü Murat dönemindeki Revan Seferinden bu yana savaşmamışız. Bu bavaştan hatırda kalan sadece Revan ismine çağrışımlar yapan revani tatlısının tadı ile yetinmişiz. Pek de iyi etmişiz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.