Birçok dillerde tek, dilimizde ise bir ilaveli iki heceli küçücük bir kelime! Kendi küçük ama, yazılışı hele söylenişi müthiş bir etki yapıyor!.. Konuşurken bile "Bomba gibiyim!." diyoruz. Eskiden "Turp gibiyim!.." derdik ne hikmet ise her şey gibi tarifler, teşbihler de değişti. Bomba dediğimiz, içi her çeşit patlayıcı, yıkıcı, yakıcı, yok edici, adı bilinen veya bilinmeyen çeşitli bir sürü patlayıcı ile doldurulmuş bir netameli matah yahut yeni deyimle bir aygıt!. Geniş çaplı, etki alanı belirsiz ve sınırsız korkunç bir öldürücü!. Terörü bizim kadar tanıyan, ondan canı yanan başka bir ülke, millet yoktur. Son yirmi yılda tüm kurtuluş savaşında verdiğimiz şehit sayısı kadar asker sivil gencimizi göz göre göre kaybettik, bir o kadar da sakat kaldı. Dostlarımızdan hiçbirinin kılı kıpırdamadı, tam tersine hemen hepsi teröristi koruyarak bize İnsan Hakları ve Demokrasi dersleri vermeye kalktı dedim!.. Umarım şimdi anlamış olmalılardır. Terör bizde kol gezerken eş dost, hatta müttefikler dahil hemen herkes bizimle dalga geçer gibi idi.. Kimse şimdi bizim Amerika'ya yapılan vahşi saldırı karşısında duyduğumuz acının belki binde birini duymamıştır. Biz her zamanki gibi Terör'ün yine karşısındayız. Amerika üstelik bizim en yakın müttefikimizdir. Elbette onların yanında ve yardımında olacağız dedim. Akşam eve döndüğümde TV'nin karşısına geçerek, çeşitli kanallardan ajans haberlerini dinledik. Hep aynı haberleri izlemekten yoruluncaya kadar bir kanaldan bir kanala zapping yaparak dolaştım durdum. Frenkler en salim düşünce uyurken gelir derler, ama uyumadım. Bilgisayarımın başına geçtiğimde olayı daha bir serin kafa ile düşünmeye başladığımı hissettim. Terör, nerede olursa olsun karşı konulması, uzak yakın başka yerlerde olanların da takbih edilmesi ve ona karşı ortak hareket edilmesi zorunlu bir musibettir. Türkiye'de terör hareketleri AİH'nin sırtında vahşet yarışında at oynatırken eğer uzak yakın komşularımız hatta müttefiklerimiz şimdi ABD'nin maruz kaldığı menfur ve caniyane terör hareketine karşı başta Türkiye olmak üzere gösterdiği dayanışma ve hatta anlayışın yarısını değil onda birini gösterebilmiş olsalardı dünyada terör hareketleri bugünkü kadar yaygınlaşamazdı diye düşünüyorum. Türkiye'yi bölmeye yönelik terör hareketleri karşısında binlerce evladını şehit veren bir ülkenin dost ve komşularından benzeri bir anlayışı beklemekte ne kadar haklı olduğunu umarım Avrupa İnsan Hakları havarileri şimdilerde daha iyi anlamış olmalılardır. Nitekim NATO Bakanlar Konseyi olağanüstü toplandı. Müttefikan alınan kararda Amerika'ya yapılan saldırının örgüt üyeleri dışından bir yerden yapıldığı, dolayısı ile karşılığının NATO tarafından topluca verileceğini kararlaştırdı. Bu saldırıyı kim ne amaçla yapmış olursa olsun bunu toplumsal bir vahşet olarak değerlendiriyor, şiddetle kınıyoruz. Üstelik alınabilecek karşı tedbirlerde tam bir işbirliği içinde olacağımızı ilan ediyoruz! Dünya Ticaret Merkezi olarak bilinen ve üstelik Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Dünya Bankası'nı da barındıran ikizler binasına ve Washington'daki Pentagon'a yapılan bu haince saldırıyı Türkiye kendisine yapılmış sayacak kadar vefalı ve yüreklidir! Konu ile doğrudan ilgisi yok ama, Bomba deyince, bir garip çağrışımla, benim aklıma iki tanesi geliverdi. Birinin adı "Bebek", öbürünün adı "Şişman Adam"dı. Birincisi artık tekerlekli sandalye ile dolaşabilen F. D. Roosewelt'i, ikincisi ise Winston Churchill'i simgeliyordu. İkinci Dünya Savaşı 1945 yılı Mayıs ayı başında sona erdi sayıldı. Alman orduları 5 Mayıs'ta ABD komutanına teslim oldu. Sovyetler biz de dediler, direttiler ve 7 Mayıs'ta da Karlhorst'ta bir başka Alman komutanı Rus generaline bir başka kılıcı teslim etti. Ama Japonlar Pasifik'te direniyorlardı. Üstelik daha da ileriye giderek Pearl Harbour baskınını yapmışlardı. Müttefikler karar verdiler. İçi atom dolu kocaman bir "Bebek" Hiroşima'ya atıldı. Yetecek sananlar yanıldı. Bu sefer "Şişman Adam" Nagasaki'ye bırakıldı. Japonlar da teslim oldular. İkinci Dünya Savaşı resmen son bulmuş sayıldı. Sanırım burada birileri yanıldı. Bu olaydan bugüne yarım asır geçti geçmedi. ABD'ye güpe gündüz yapılan organize ve vahşi saldırı gözleri daha da açmış olmalıdır. Tarihi sevenler ve okuyanlar bilirler tarihteki "Zaman" ölçüsü günlük yaşamda olduğundan belki yüzlerce defa daha farklıdır. 50 yıl bu akış içinde ne ifade edebilir ki? Ama yine de bir şeyler oldu sayalım. Zira Sovyetler Birliği dağıldı. Demir perde ve Berlin duvarları yıkıldı. Rusya'da kısacık bir adam kısacık bir dönem iş başında kaldı. Yalnız Rusya'da değil bütün dünyada yankılar uyandıran "Perestroyka ve Glastnost" felsefesini ortaya attı. Devlet işlerinde de şeffaflığı öngören bir görüş çok yerde benimsenerek yaygınlaştı. Devlet hizmetleri buzlu cam ardından görülebilsin anlamındaki "Glastnost" sıvılaşarak sulandı. En gizli devlet sırları siyaset pazarlarında alınır satılır oldu. Sistem bütünü ile aksadı. Dünya yönetiminde ikinci aksayan tarafı da iki kutuplu bir yönetim dengesinde ABD'nin tek başına kalması oldu. Denge bozuldu. ÇİN henüz çok uzaklarda.. Böyle bile göreve hazır olduğu da söylenemez.. Avrupa Birliği büyüyor, örgütleniyor. ama güçlendikçe pantolonunu ters giyen bir Don Kişot gibi rastgele sağa sola ahkam kesiyor. Amerikan modası değirmenlere saldırıyor. Bakalım bu olay sonrası nasıl bir tutum ve tavır takınacak? Bu olaydan Türkiye bakımından da çıkarılacak dersler olmalıdır diye düşünüyorum. Dünya öyle bir döneme girdi ki bu dönemde dünyanın en nevraljik coğrafyasında yer alan 75 milyon insanı artık kırılır dökülür bir koalisyon hükümeti yerine daha uyumlu ve bilhassa daha güvenli ve güçlü bir yenisi ile yönetilmek beklentisindedir sanırım.