AB'ye giriş müzakerelerinin başlama tarihi, Kıbrıs meselesinin dramatik bir aşamaya, girmesi, ve nihayet en çok Türkiye'yi ilgilendiren ama bulunduğumuz bölgeyi hatta hatta bütün Dünya'nın siyasi konjonktürünü etkileyerek değiştirebilecek Irak meselesinin trajik bir aşamaya geldiği şu sıralarda Türkiye Cumhuriyetinin Dış Politikasını okuyup doğru dürüst anlayabilmek için bir lugate ihtiyaç gördüğümüzü itiraf etmeliyiz!.. Türkiye'nin tam ortasında bulunduğu bu uluslararası konjonktür içerisinde Parlamentoda mutlak çoğunluğa sahip bir hükümetin iş başında olması her yerde her zaman bulunamayacak büyük bir avantajdır. Ama bunu yerinde ve zamanında kullanılmasını da bilmek lazımdır. Bu köşeden bakıldığında lugate bakmaya gerek duymadan görünen şudur: İçinde bulunduğumuz yüzyılda dünyada ama özellikle bölgemizde Politiquo-Economico-Militaire alanda fevkalade kapsamlı ve çalkantılı değişiklikler olacakır. Türkiye bu çalkantıların ve oluşacak yeni bir düzenin üzerinde valığını güçlendirebilmek için fevkalade dikkatli ve özellikle bencil ve şekli tartışmaların dışında basiretli bir politika izlemek zorundadır. Önce Kıbrıs'ın yeni oluşumda bizim için stratejik önemini düşünelim. Bizim de katılmayı kafamıza koyduğumuz AB'ye katılması durumunu iyi niyetle ama bir aylık takvim cenderesi içinde alelacele feda etmekten kaçınalım. Sonra da Irak konusuna geçelim konuya Osmanlı tarihinin yüzyıllarca süren deneyimi ve Atatürk'ün gerçekçiliği ile bakalım. Bölgemizde, özellikle sınırlarımızda bir savaşın çıkmasını önleyebilmek için elimizden gelen gayretin sarfedilmesi doğaldır. Başta birinci derecede ilgili ABD olmak üzere diğer müttefiklerimiz ile uzun süren istişareleri, ve Başbakanımızın komşu ülkeleri ziyaretini bu istikamette değerlendiriyoruz. Biz sayın Bakanımız başkanlığında 300 kişilik bir ticaret heyetinin Bağdat ziyaretini ayni değerlendirmeye tabi tutmakta zorluk çekiyoruz. Zira unutulmaması gereken bir husus varsa o da şudur. Eğer bu savaş çıkacaksa, -ki kanımızca çıkacaktır- askeri harekat ister sadece Körfez ve güneyden başlasın, ister kuzeyden ikinci bir cephe ile takviye edilsin, hatta daha da ileriye gidelim ABD istesin veya istemesin, Türkiye mutlaka Kuzey Irak'a girmek durumunda ve hatta zorundadır. Bu bakımdan umarım hem Hükümetimiz hem de Silahlı Kuvvetlerimiz zaruri gerekli tüm hazırlıkları yapmaktadırlar. Bu kanaatimizi açıklarken Erzurum Kongresinde kabul edilen Milli Misak'a dahil olup da İngiltere'nin hileleri ve Cemiyeti Akvamın muvazaalı katkısı ile kaybettiğimiz bölgeleri "Musul gibi M" eski deyimi ile "Mim" dosyasını değil, daha da öncelerini düşünüyoruz. Hafızaları tazelemek için anlatıyorum: Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Sarayı tarafından imzalanan, Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından ret edilen Sevres Muahedesinde ABD himayesinde bir Ermeni ve bir de Kürt Devleti kurulması ön görülüyordu. Türkün Milli Mücadelesi bu hayallere engel oldu. Lozan Müzakerelerine ABD gözlemci olarak katıldı. Belgeleri imzalamadığı gibi Lozan Andlaşmasının yürürlüğe girmesini önleyebilmek için Amerika'da mantar gibi kurulan sayıları yüzonu geçen dernek, vakıf ve kuruluşlara yardımcı bile olmuştu. Ankara'da ABD Sefareti bu yüzden yıllarca boş kalmıştı. Sonunda ABD Hükümeti Atatürk'den özür diler gibi Lozan'daki gözlemcisi Greew'u Ankara'ya büyükelçi olarak gönderdi. Türkiye ile ABD arasında Ekonomik ve Stratejik işbirliği konularında karşılıklı yükümlülüklerimiz vardır. Bir kısım liman ve askeri üsler gerektiğinde Hükümetin talebi ve TBMM kararı ile ABD kuvvetlerinin istifadesine ve hatta gerekiyorsa yabancı kuvvetlerin geçmesine müsaade edebiliriz. Ancak bu takdirde Türk Askeri de birlikte gider ve gitmelidir! Yukarıda Bağdat'a şu sıralarda 300 kişilik bir ticaret heyetinin gönderilmesini tenkit ettik. Bu konudaki düşüncemizi muhafaza etmekle beraber, sırf bilgi vermek için kaydetmek isterim ki, Fransa Cumhurbaşkanı nezaketi ve romantizmi ile ünlü Jaques Chirac hemen aynı tarihlerde Bağdat'a çok önemli bir temsilcisini gönderip tavsiyelerde bulunurken Fransız silah fabrikaları da yirmi milyarlık bir anlaşma yapabilmişlerdir.