Cumhuriyet döneminin en seçkin, en iyi yetişmiş, en deneyimli diplomatlarından biri idi. Çok okur, çok yazar ama pek ortalara çıkmaktan hoşlanmazdı. Konusuna önce tam anlamı ile hakim olur, sonra da ne yapılması gerektiğini düşünür, taşınır, tasarladığından asla şaşmazdı. Sanki uzaklarda imiş gibi görünen romantik bir hali vardı. Onun şiirler, hikayeler ve hatta romanlar yazdığını önceleri bilenler çok azdır. Çeşitli kaynaklı, değişik görüşlü bakanlar döneminde çoğu kez ekonomik dallarda çalışmıştı. Bu onun bağımsız karakterini her gerektiğinde açıkça ortaya koymasına engel olmazdı. Bakanlığın en üst kademelerinde başarı ile görev yaptı. Merkezde ekonomik işlerde uzun süre birlikte çalıştık. Yurt dışı görevde bir arada olamadık. Ama 1955'te Şansölye Adenauer ile Başbakan Menderes arasında mutabık kalındığı varsayılan beşyüz milyon D. Marklık ihracat kredisinin kullanım müzakereleri için Bonn'a gittiğimde orada Büyükelçi Suat Hayri Ürgüplü'nün başkatibi idi. Bana yavaşça "Ağabey, burada işin zor!"demişti. Gerçekten 500 milyon markın lafı var ama belgesi yoktu. Üstelik Ekonomi Bakanı Erhard da karşı imiş... Allah kolaylık versin" diyerek beni uyarmıştı. F.R. Zorlu da aksine bana sıkı sıkı tenbih etmişti. Her toplantıdan sonra sefire gidecek bilgi arzedecektim. Bu talimatı elhak yerine getirdim. Büyükelçi Ürgüplü'nün yanından her çıkışımda Kamuran beni bekler ve "Ağabey bugün romanın neresine geldiniz?" diye sorardı. Gerçekten büyükelçi her seferinde beni nezaketle kabul eder fakat beni dinlemek yerine kendi hayatını anlatmayı tercih ederdi!.. Kamuran'ın dediği çıktı.. Kendisine veda ettiğimde bana hayat romanının son sayfasını, Divanı Alî'de nasıl beraat ettiğini anlatmıştı!.. *** Kamuran Gürün'ü anlatarak buraya kadar geldik. Ama onun birden beka âlemine göçüverdiğini söylemeye ne dilim, ne de yazmaya elim varmadı. Allah gani gani rahmet eylesin! Türkiye büyük bir diplomatını kaybetti. Eşi sevgili Gencay Gürün, eğer Kamuran'a tutulmasa idi ilk ve mükellef bir kadın büyükelçimiz olacaktı. Mükellef bir sefire hanımefendi oldu. Atina'da evlerinde beni on günden fazla misafir ettiklerinde. Türkiye'yi Yunanistan'da ne görkemli biçimde temsil ettiklerini bizzat görmüş ve yaşamıştım. *** 12 Eylül döneminde Kamuran tayin edildiği Bonn Büyükelçiliğine gitmedi. İstifa ederek hayatını özel sektörde sürdürüyordu. Orada da çok başarılı olmuştu. Gencay Gürün ise İstanbul'da çok büyük bir kültür ve sanat boşluğunu dolduran "Theatre İstanbul"un Genel Yönetmeni oldu. Yazdı, çevirdi, yönetti, yönlendirdi. Bugünkü haline getirdi!. Ona yürekten baş sağlığı diliyorum. Ailesine ve Türk Diplomasisine taziyetlerimi sunuyorum!..