Dalgaya, dalgalanmaya dair!..

A -
A +

Günlerdir, haftalardır, aylardır, hatta kimilerine göre yıllardır bir acaip dalganın sırtından inip bir başkasına binerek dalgalanıp duruyoruz! Böylesi dalgalanmalara bir bakıma şimdiye kadar alışmış olmalı idik! Ama bu seferki eskilere pek benzemiyor. Dalgalanan sadece kuyruğundan altı sıfır birden kesilip atılan ve dünyanın en güçlü paraları dolar ve euro ile dalgalanıp dalaşmaya terk edilen, filigranında Atatürk'ün resmini, hayalini saklayan eski Türk Lirası olsa idi mesele nispeten kolay olurdu. MB'nin FED'e özenip borsaya müdahale etmesi veya faiz hadlerini yükseltmesine gerek bile kalmazdı. Konu IMF ve Dünya Bankasının katılım ve yardımı ile programda hafif zarif rötuşlarla halledilebilirdi. Cumhuriyet döneminde böylesi rüzgarlar çok esmiştir. Hepsinden elhamdülillah bir hal ile yüzümüzün akı ile çıkmıştık. Bunda da öyle olabilirdi. Eninde sonunda makul bir devalüasyonla işin içinden çıkabilirdik! Ama bu seferki dalga eskilerine benzemiyor! Ekonomiko-Politiko-Sosyal ve daha kapsamlı bir dalga söz konusudur! Yazılı, sözlü ve görüntülü medyanın yazıp söylediklerini bir tarafa bırakıyorum. İçinde yaşadığım halkın ve her tabakadan kamuoyunun sesine ve tepkilerine bakıyorum. Halinden şikayetçi olmayana rastlayamıyorum! *** Ünlü bir yabancı devlet adamı: "Ben yabancı bir ülkeye gittiğim zaman ilk işim o ülkeyi kimlerin ve nasıl yönettiklerine bakarım!" diyor. Dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü hukukçusu Montesquieu: "Ben bir ülkede kanunların iyi mi kötü mü olduklarına değil nasıl uygulandıklarına bakarım!" diyor... Halk pahalılıktan çok ülkede can ve mal güvenliğinin tehlikeli oranda kaybolmakta olmasından yakınmaktadır. Gerçekten asayiş ve koruma hizmetleri giderek zayıflamıştır. Hırsızlık, kapkaç, alabildiğine çoğalmıştır. Polisin ve diğer asayiş güçlerinin gücünden hiç kuşku duymuyoruz. İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü geçenlerde görevdeki polislerin sayısını açıkladı. Şimdi tam hatırlamıyorum. Ama hiç de yabana atılacak bir rakam değildi. Ama büyük kısmı kimilerinin "Koruma" hizmetleri ile görevli sizin benim güvenliğim, evimize güpegündüz elini kolunu sallaya sallaya giren ve para mücevher ne varsa götüren gözüpek hırsıza karşı polis ne yapsın? Bunu hepimiz görüyor ve biraz da anlayışla karşılamaya gayret ediyoruz. Ama olmuyor! "Güçlü ve etkin bir polis teşkilatına sahip olmayan ülke pusulasız bir tekneye benzer diyorlar!" Bizde çok şükür tekne sağlam, kaptan da çok.. Ama sanırım pusulamız iyi işlemiyor! Onun da çaresi bulunur elbette diye avunuyoruz. *** Dış politikamızın gidişinden ben şahsen şikayetçiyim. Ama kusuru daha çok diplomasimizde buluyorum. Yönetenlere, Dışişleri Bakanımıza daha faydalı olabilirlerdi gibime geliyor. Biz AB yolcusuyuz ama bedenimizin büyük kısmı Orta Doğu'dadır. Bu bölgede arabuluculuktan ziyade güçlü ve etkili bir durumda olmamız gerekir! AB Dışişleri ile görevli bir arabuluculuk için İran ile ABD arasında sıkışmak bence fuzuli bir gayretkeşlik anlamına da gelebilir. Bir İsrail onbaşısının kurtarılması için devreye girmemizde de bir fayda umanlardan değilim. Bunun yerine İsrail'in GAP bölgesinde, Suriye'nin ise Hatay'da dolaylı yollarla arazi ve gayri menkul edinmelerini önlemek sanırım daha akılcı bir yol olabilirdi. Meşhur sözdür: "Gouverner ç'est Prévoir! Yönetmek öngörmektir!"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.