58'inci Cumhuriyet Hükümeti Abdullah Gül'ün başkanlığında kuruldu. Başbakanın yanında 3 Başbakan Yardımcısı, 5 Devlet Bakanı ve 16 Bakandan oluşan bu yeni Hükümet, 3 Kasım seçimlerini kazanan AK Parti'nin Meclis'te tek başına kurduğu hükümettir. Uzun zamandır uyumsuz ve hatta zaman zaman siyasi açıdan huysuz koalisyon hükümetlerinden çok çekmiştik. Eskisinden kurtulmanın rahatlığını yenisinin umut veren ilk davranışlarına kattık. Gözle görülecek, elle tutulacak kadar belirgin, güvenli ve umutlu bir ferahlığın belli belirsiz sevincini içimizde duyar gibi olduk! Şimdilik her şey tıkırında ve oldukça süratli gidiyor... 3 Kasım'dan sonra şu on beş yirmi gün içerisinde içte ve dışta cereyan edenlere baktığımızda belki farkında bile olmadan bir hayli yol alındığı görülecektir. Bu olayların ışığında 58'inci hükümetin kuruluşunu, oluşumunu, siyaset aynasına bakarak değerlendirmeye çalışmak kuşkusuz fevkalade yanlış olur. Bununla bereber ilk izlenimleri kısacık da olsa özetlemeye çalışmakta fayda vardır: 1- Seçim sonuçları içte ve dışta çok olumlu karşılandı. 2- AK Parti, seçimleri kazandı ama Genel Başkan seçimlere sokulmadığı için Parlemento dışında kaldı. Bana kalırsa sayın Recep Tayyip Erdoğan kendisini seçimlere girmekten yasaklayan kim veya kimler ise onlara teşekkür borçlu olmalıdır. Eğer normal olarak seçimlere katılabilse ve bugünkü sonucu almış olsa idi, içte ve dışta karşılaştığı büyük ilgi ve popülarite, özellikle devam etmekte olan ziyaretlerde gördüğü yakınlık ve itibar bir ölçülerde olmayabilirdi. Kendisi bunu iyi ve zamanında kullanmasını bilmiştir. Karizmasını kazanmıştır. Liderlik vasfını Parti Meclis grubunda basına açık yaptığı konuşmasında açıklamıştır. Ayak üstü ve rast gele irticali konuşmalarında, seyahate çıkar ve gelirken hava alanlarında uzatılan mikrofonlara yapılan beyan ve açıklamalarda daha dikkatli olmak gereğini bizzat kendisi zamanla hissedecektir. Ecevit usulü "Lapsus Calami" dil sürçmelerinin hepimize nelere mal olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. Devlet adamlarının bu gibi açıklama ve beyanların sonradan tevil veya tashihi kolay değildir. Çok zaman mümkün de olamaz!. 3- Bürokrasi ve teknokrasi devleti ayakta tutan güçtür, dolayısı ile güçlendirilmesi ve hoş tutulması gerekir. Partizan kadrolar denemesi hiçbir iktidara fayda getirmemiştir! Montesquieu diyor ki, "İyi hükümet etmek Halkla iyi uyum sağlamakla mümkündür. R. T. Erdoğan bunu elhak çok iyi biliyor! Ünlü devlet adamı ve papaz Cardinal de Richelieu ise devleti iyi yönetebilmek için "çok dinelemeyi, az konuşmayı" öneriyor. Şimdi bu satırları yazarken aklıma geliverdi. Bilenimiz belki tahmin ettiğimden de çoktur, ama yine de sizlere kısaca aktarmaktan kendimi alamıyorum. Rusların meşhur Deli Petro'su pek sanıldığı kadar deli değilmiş, arada sırada tebdil kıyafetle kaçar, Avrupa'ya gider, gemi tezgahlarında bir işçi gibi çalıştığı da olurmuş. Bir gün Paris'te avare avare dolaşırken bir maydanda Papaz Ricelieu'nün bronz heykelini görmüş, hemen koşup boynuna sarılmış, kulağına eğilip "Bana ülkemi nasıl yönetebileceğimi öğretirsen, karşılığında sana Rusya'nın öbür yarısını verirdim demiş... Aynı D. Petro İstanbul'a özel bir elçi yollamış, Karadeniz'de ortak bir gemi tersanesi kurmayı önermiş. Rus sefiri eli boş dönmüş. Osmanlı "Osmanlı Pasişahı, Karadeniz'i hâlâ özel havuzu gibi görüyor!" demiş!.. Bir de şimdileri düşündüm. Merkezi İstanbul'da bulunan Karadeniz Ekonomik İşbirliği diye tanımlanan örgütün içinde ortak işbirliği imkanları arıyoruz!.. Ne ise kafaları daha fazla dağıtmadan konumuza avdet edelim. 58'inci Hükümetin derinliği önce şeçimden başlıyor. Asıl Başbakan olması gereken dışarda kalıyor. Ama buna kimse hiç mi hiç inanmıyor. Herkes bildiğini okuyor. Kabinede, eskilerden ya dört ya beş isimden gayrisi yeni ve hiç tanınmamış isimler. Ama formasyonlarını duyunca herkese güven geliyor. Bir başka derinlik noktası da Sayın Cumhurbaşkanı Hükümetin kuruluşuna kendi tercihlerini katıyor! Bu yeni ama gerekli bir oluşumdur. Anayasaya göre Cumhurbaşkanı "İcranın başıdır!" Hükümetin kuruluşuna katkısı haklı ve isabetli olmuştur. Hükümetin başarılı çalışmasında belirli bir sorumluluğu da paylaşmış olmak anlamını da taşır. R. T. Erdoğan dış politikada öncelik hedeflerini Avrupa Birliği, Kıbrıs, Irak olarak sıralamıştır. Bunda kanımızca isabet vardır. AB konusunda önce kendini ispatlaması gerekecektir. Başarılı olacağına inanıyoruz. Kıbrıs konusunda Kofi Annan taslağı bir fırsattır. Mutlaka ve zamanında faydalanılması lazımdır. 1960 Zurich ve Londra Anlaşmalarının lafzını değilse bile ruhunu en iyi yansıtan bir tasarıdır. Irak konusuna gelince mesele BM Güvenlik Konseyi kararından sonra daha ziyade bir siyasi konjonktür çerçevesine dönüşmüştür. İttifaklarımız ve milli menfaatlerimiz istikametinde bir tutum ve tavır içinde olacağımızı düşünüyoruz. Sayın Abdullah Gül başkanlığında kurulan 58'inci Cumhuriyet Hükümetinin hem derinliğine, hem genişliğine başarılı olmasını yürekten diliyoruz.