Dördüncü Dünya Savaşı!..

A -
A +

Bazı siyaset ve şeamet tellalları Irak harekâtının, yaygınlaşarak yeni bir dünya savaşına dönüşebileceği kehanetinde bulunuyorlar. Önce sayıları saymaktan başlayalım: Birincisi 1914-18 savaşı idi. Avusturya veliahtının Bosna'da bir suikastte öldürülmesi ile başladı. Bu savaşa arkamızdan âdeta itilerek katılmış, Almanya ile mağlup ayrılmıştık. Sonuç Osmanlı İmparatorluğunun bölük pörçük parçalanması olmuştu. Bu savaşı ve acı sonuçlarını gören ve yaşayanların nesli artık tükendi. 2. Dünya Savaşı yine Almanya'dan, Hitler'in "Lebensraum! Hayat sahası!" çığlıkları ile başladı. Bu savaşa katılmamız bekleniyordu. Zira daha öncelerinden İngiltere ve Fransa ile üçlü bir İttifak içinde idik. Başta İnönü olmak üzere Türk Diplomasisi, bugünküler ile kıyaslanamayacak büyük maharet ve dirayet gösterdiler. Savaşı, içine fiilen girmeden atlattık ama, sanki girmişiz gibi yorgun ayrıldık. Bunun hemen ardından galipler arasında sonraları "Soğuk Savaş" diye tanımlanan 3. Dünya Savaşı çıktı. 1990'lara kadar en uzun süreni de bu oldu. Sovyet rejiminin çökmesine kadar, hepimiz sırtımızda ateşten bir gömlek giymiş gibi bir "Dehşet Dengesi" içinde yaşadık! Daha önce de yazmış olabilirim, tekrarında zarar yoktur. 1984'te Fransa'nın solcu Cumhurbaşkanı Mitterand, Moskova'ya resmi bir ziyaret yapıyordu. Karşılıklı heyetler halinde konuşulurken Sovyet Başkanı Koçenko ülkesinin içinde bulunduğu, çoğu ekonomik bazı sıkıntılardan söz ediyordu. Mitterand dinlerken kendisini sanki bir hastanın başucuna çağırılmış bir tabip edası ile sordu: "Sizde bu sıkıntılar ne zamandan beri başladı?" Koçenko ne söyleyeceğini şaşırdı. Çünkü o da bilmiyordu. Arkalarda oturan, alnının sol tarafında doğuştan kan akıtmalı bir adam, Gorbaçov, ayağa kalktı. Fransa Başkanı'nın merakını giderdi. "17 Ekim 1917 tarihinden beri Ekselans!" dedi. Yani Komünist ihtilalinin başladığı günden beri Rusya bu ağrıları çekmekte idi. Bu sözler Soğuk Savaşın da sonu oldu Gorbaçov, Yeltsin iki Almanya'nın birleştirilmesi soğuk savaş sonunun simgesi sayıldı!.. Dördüncü Dünya Savaşı kehaneti maazallah doğru çıkarsa bunun başlangıcı ABD'nin Irak Savaşı olacaktır deniliyor. Ama bir savaştan bahsetmek zor, zira ortada savaşan yoktu. Saddam'a karşı sadece müthiş bir bombardıman, hedefini kendi bulan ve vuran "akıllı füzeler" Saddam'ı göremedi.. Adam ve tevabiinden hiçbir ses seda veya görüntü yoktu. Buna karşılık heykelleri yıkıldı, simgeler yırtıldı. En akıl almaz ve uygarlığa yakışmaz olanı da bütün İnsanlık alemine ait olduğu var sayılan müzeler ve eski eserler yağmalandı. Babil'den Hulefayı raşidin, döneminden, Kanuni Sultan Süleyman ve 4. Sultan Murat dönemlerinden kalan Sinan'ın şaheserleri de "hedefini kendi bulan füzeler" tarafından tahrip edildi. Şimdi savaş galipleri (?!) oturacaklar yeniden yapılanmayı kararlaştıracaklarmış vaktiyle Irak'taki Abbasi Halifelerinden en akıllısı olan Harun, sonradan isminin sonuna "El reşid" lakabı takılacak kadar akıllı bir adammış. Ama yine de önemli bir karar almadan önce bölgenin bilgili, deneyimli, bilge adamlarını etrafına toplar, kararını onlara danışarak alırmış. ABD'nin şimdilerde dünyayı da yönettiklerini sanan yöneticileri belki bunu bilmezler diye hatırlatmak istedim.. Şimdiki halde Suriye arpacık gibi gözlerde ve sözlerdedir. İran ve ardından başkaları da gündemde görünüyor. Buralarda zemin sanıldığından daha da bir kaygandır. ABD'nin savaş gücü bakımından korkulacak bir rakibi kalmamış gibi görünse de Ekonomik bakımdan durum değişiktir. Üstelik rakip veya rakipler de aynı liberal zemin üzerinde ve rekabet esasına göre hareket etmektedirler. Osmanlı 1918'de Irak'ı İngilizler'e, Suriye, Lübnan'ı da Fransa'ya "Evlatlık kız çocuğu emanet eder gibi bırakmıştı. İngiltere, Irak'a saldıranlar arasında idi. Kanımca Fransa'dan aynı şeyi beklemek abes olur!. Umarız bu Dördüncü Dünya Savaşı ihtimali bir vehimden ibaret kalır ve Irak, Türkiye Modeli Demokratik bir yapıya kavuşturulur. Bu konuda söyleyecek sözümüz vardır. Bunu da hem ABD hem de diğer tüm ilgileler sanırım iyice bilmektedirler. Ama yine de vuzuha kavuşturulmasında faydalar vardır. Irak Harekatı sırasında AKP Hükümeti -bizce hiç yoktan- hayli zorlanmış, hırpalanmıştır. Bir defa TBMM, tezkereler bakımından en doğru kararı almış, Demokratik teamüllerin yanı sıra Türk'ün tarihî kimliğine de uygun hareket etmiştir. Buna karşılık İcranın beyanları ile uygulamalar arasında tam bir uyum sağlanabildiğini söylemek yazık ki, zordur. Bunları saymak kolay, ama kanımızca şu sırada yazmak belki uygun düşmeyebilir. Politika tarifi itibarı ile fırsatlardan faydalanabilmek sanatıdır. Musul ve Kerkükte ABD boşluğu yüzünden çıkan Barzani ve Talabani oldu bittilerine karşı derhal tedbir alabilmeli, nüfus, tapu dairelerinin yağmasına, mezar taşlarının tahribine kadar varan çapulculuklarına bizzat engel olabilmeli idik.. Buna ne Powell hatta ne de W. Bush'un söyleyecek bir sözü olamazdı!. Zira mutabakatımızın özünde vardı. Bu haftaki yazımı 1975'te Rahmetli Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e Kerkük'te sunulan beyaz sedef kakma ile yazılan dört dizelik ama dört dörtlük bir sitem ile bitirmek istiyorum: "Hoş Geldû, Safa Geldû!.. Sen Kaaftan Kaafa Geldû!.. "Ne Men Öldüm Kurtuldum.. Ne Sen İnsafa Geldû!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.