Dünyanın kaburgaları yine kaşınmaya başladı!

A -
A +

İkinci Dünya Savaşı sonrasında ne güzel, rahat bir nefes almaya başlamıştık. Dünyanın hemen her yerinde "aman ne yapalım da bir daha böylesine kanlı savaşlar olmasın, kimseler ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar birbirlerine sataşmasınlar, hep bir arada barış içinde birlikte iç içe yaşayalım" diyerek olumlu bir tatlı rüzgarın esintisine kendimizi bırakmış gidiyorduk! İkinci Dünya Savaşı'nın sona erdiği var sayılan Mayıs 1945'ten bu yana artık ne savaştan ne de üzerinde hâlâ konuşulan savaş suçlu ve sorumlularının yargılanmasından söz eden kimse kalmamıştı. Hele "Soğuk savaş" diye adlandırılan Stalin döneminden sonra iyiden iyiye iyimserleşmiş, "Eski dost, yeni düşman ayırımını düşünmeyerek" bırakınız her şeyi "Dini inanç ve içtihatlarımızı" bile bir tarafa bırakarak uzak yakın birbirimizle dost ve ortak olmaya inanmış ve ne kadar tuhaf gibi gelse de buna biz de inanmış katılmıştık. Avrupa'da birleşme, bütünleşme hareketlerine katılmayı aklımıza yerleştirmiştik. Böyle zarif bir tohum savaş öncesinden beri kafalarda vardı. Müstemlekeci iki küçük boy Avrupa devleti, yani Belçika, Hollanda aralarına minnacık bizim Kadıköy cesametindeki bir Prensliği Lüksemburg'u da alarak bir birlik kurmuşlar, adını da logolaştırarak "Benelüx" adını koymuşlardı. Aralarındaki sınırları kaldırmışlar, insanlar, mallar, paralar, sorgusuz sualsiz birinden ötekine özgürce gider gelirlerdi. Savaş sonrasında araya Fransa ile İtalya da girdi. Benelüx'ün adı "Fritalüx" oldu. Bu toplantıya Türkiye ile Yunanistan da davetli idi. Yunanistan'da, Çaldaris, bizde de İnönü hükümeti vardı, bizler de katılmış idik. Brüksel'deki sefirimiz böyle bir gümrükçülük toplantısına katılmayı kendisine yakıştıramadığı için yerine Türkiye adına Paris Sefareti Başkatibi olarak Bakan Necmettin Sadak'ın talimatı ile bendeniz katılmış, fırsatı da kaçırmayıp bir de nutuk çekerek Türkiye ile Yunanistan'ın aralarında bir gümrük birliği kurmayı tasarladıklarını beyan etmiştim. Epey üzülmüş gülüşmüştük. Söyleyene değil söyletene bak, derler. Bugünkü sonuç yorum gerektirmez. 50 yıldır peşinde koşuyoruz! 1957 yılında Roma Antlaşması ile kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğu aslında Almanya'nın yeni bir ekonomik hegemonyasını önlemek amacına yönelikti. Almanya katılınca işler yine eskisine dönüştü. 6 idiler, İngiltere ile 7, sonra 9 sonra 12, 17 derken şimdilerde 25 oldular... Romanya, Bulgaristan Türkiye ve Hırvatistan'dan sonra 29 olacaklar. Aradaki sınır taşları teker teker kalkıyor, ama yakından bakılırsa daha derinleşiyor. Kimsenin ayağı kaymaya görsün, içinden çıkamaz! Demokrasi, demokrasi diye bağırmaya devam edelim. Sınırlar derinleştikçe altından bürokrasi fışkırıyor! Arada pek bir fark yok. Demokrasilerde de baştaki adam aramızdan biri seçilmiş olduğu için belki aramızdakilerin birincisi oluyor!.. *** Marifet yönetimde dengeyi bulabilmek. Fransa'dan başlayarak AB ülkelerini saran "Varoşların Ayaklanması" her şeyden önce DENGE noksanından kaynaklanıyor. Denge dediğimiz de iki ucunda eşit ağırlıklı güçlerin karşılıklı ve mızıkçılık çıkarmadan ağırlıklarını koymaları ile mümkündür. Rusya'yı bir süre rahat bırakalım. ABD'nin karşısında dünya nüfusunun nerede ise yarısına yaklaşan insanları ile (1 milyar 350 milyon) Çin geliyor. Çin Seddi maazallah bir yıkılıverecek olsa herkes birbirini yarı Çinli sayacak. Şimdiki halde dünyanın en güçlüsü sayılan bu ABD, Çin ikilisini şöyle bir karşılaştırsak ilk sonuçlar şunlar olacak: ABD-Çin insan sayısı: 293 milyon-1 milyar 300 milyon... Gayri safi milli hasıla: Milyar dolar olarak ABD 11.734-Çin 1.662-Gelişme %'si ABD 4.2, Çin 9.5- ABD'nin Çin'e ihracatı 34.7 milyar dolar. Çin'in ABD'ye ihracatı 196.7 milyar dolar. Savunma masrafları ABD'nin 453. 6.. Çin'in 55.9 milyar dolardır. Bu tablonun anlamı basittir. ABD'nin ve özellikle Başkan Bush'un kapısı Orta Doğu'da Irak'ta açılan bütün Arap Körfez ülkelerini, İran'ı, Afganistan'ı, Pakistan'ı ve hatta Hindistan'a uygulamak istediği politikanın temelinde; Çin korkusu demeyelim ama Çin endişesi yatmaktadır! Türkiye ABD ile ilişkilerinde bu gerçeğin idraki içinde hareket etmek zorundadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.