Beyaz Saray'ın siyah incisi, yeni dışişleri bakanı, Senatodaki sınavını başarı ile verdikten sonra hemen işe başladı. Adet olduğu üzere bu göreve atanmış olanlar mutlaka Senatoda sözlü bir sınavdan geçer, atama onaylandıktan sonra görevlerine başlarlar. Hatırlarım, baba Bush döneminde aynı göreve atanmış olan Belgrat'taki görevim sırasında yakın arkadaşlık ettiğim ABD Büyükelçisi Senatoda yeterli oy alamadığı için dışişleri bakanlığı koltuğuna oturamamış şimdilere kadar süren Orta Şark Başdanışmanlığı ile yetinmek zorunda kalmıştı. Condoleezza Rice bütün sorulardan "Pekiyi" not aldı. Sadece hesabı zayıf olmalı idi ki matematik notu kırık çıktı. Bir Demokrat Senatör Irak savaşında kaç ABD askeri kaybedildiğini sordu. "Pek az" diye cevaplamakla yetindi. Ya bilmiyordu, yahut da söylemek istememişti. Irak'ta yönetimi tevdi edeceğiniz eğitimli Irak askerlerinin sayılarını sordular. Gerçek 4000 idi. Rice bunu 120000 diye söyledi. Yani otuz defa fazlasını söyledi. Ne ise bunlar ufak tefek yanlışlardı. Esas olan yeni bakanın eskisinden daha başarılı olacağı kanısı idi. Eskisi babası zamamında Genelkurmay Başkanı, W. Bush zamanında da Dışişleri Bakanı olarak görev yapmış, yapabildikleri de görülmüştü. Yeni dışişleri bakanı şimdiye kadarki görevinde hadidülmizaç, çabuk kızan, beğenmediği raporları çalışma arkadaşlarının önüne fırlatan şiddetli, hiddetli bir kadındı. Brahms'ı yorumlarken bile piyanonun tuşlarını kırarcasına çalardı. Bütün hiddetini, şiddetini, gergin yüz ifadesini geride bıraktı. Rengine, tuvaletine en uygun düşen bal rengi giysileri ile uçağına atlayıp dünya kamuoyunun önünde "Görücü"lük ziyaretine çıktı. İlk etap Ankara idi. Bu anlamlı bir başlangıç idi. Zira ABD ile ilişkilerimizin öyle söylendiği kadar uzun bir geçmişi yoktur. Türkler 1453'te İstanbul'u alıp bir devri kapatıp yenisini açtıkları tarihlerde Amerika kıtası henüz keşfedilmemişti bile!.. Çok kısa bir süre sonra dünyanın en büyük, en güçlü ülkesi haline gelen ABD ile ilk tanışlığımız İkinci, haydi bilemediniz 1'inci Dünya Savaşı'na dayanır. ABD bu iki savaştan birincisine arkasından itilerek girmiş, aradığını bulamayarak adasına dönmüştü. İkincisine isteyerek kendiliğinden girmiş, savaştığı yerlerden belli ki hoşlanmış... Aradan 60 yıla yakın bir zaman geçtiği halde hâlâ buralarda ayağını sürümektedir. Şimdilerde iş daha da kolaylaşmıştır. Batıda eskiden karşılıklı iki kuvvete dayanan bir denge vardı. Dengeli tahtada tahterevalli oynamak nisbeten kolaydır. Sovyet Rusya'nın dağılmasından sonra ABD Batı dünyasında "Tek Süvari" kaldı "İmperium Americana" bir bakıma bu boşluktan doğmaktadır. Condoleezza Rice Ankara'da 24 saat içinde çok iş yaptı. Aksay-ı Şark seferine çıkan Başbakan Erdoğan ile hava meydanında, Çankaya'da Cumhurbaşkanı ile, en sonunda da dışişleri bakanımızla konuşarak aradaki soğukluğu giderecek, iş birliğini güçlendirecek içi anlam dolu beyanlada bulundu. İçinde bulunduğumuz şu dönemde bu sözlere her iki tarafın da ziyadesi ile ihtiyacı vardı. Zira iki ülke arasındaki ilişkiler, hiçbir zaman AK Parti iktidarı sırasındakiler kadar ne böylesine yakın, ne de böylesine sağuk ve bu kadar uzak olmamıştı! Rice, iki arada bir derede otelde Rusya Dışişleri Bakanı ile de görüşerek Irak havalarında ve hayallerinde İsrail'e gitti. Kılık kıyafeti ile sözü sohbeti ile "Charme"ı olan bir kadın siyaset ve devlet adamı idi. Ne yaptı etti. Olmaz sanılanı başardı Şaron ile Filistinli Abbas'ı Şarmelşeyh'de Hüsnü Mübarek'in de gözleri önünde el ele tutuşturdu. Ateşkesi sağladı. Bu hali ile esatire göre ikibin yılında öncelerinde dini inançlar kavgasını kendi üslubunda önlediği rivayet edilen ünlü Saba Melikesi'ni hatırlattı. Saba Melikesi o tarihlerde şimdiki Körfez ülkelerinde, sanırım Yemen civarında bir Arap ülkesinin kraliçesi imiş, kalkmış, İsrail Kralının, oğlu için yaptırdığ muhteşem sarayı ziyaret etmiş, yöre insanları arasındaki dini inanç kavgalarına kendi üslubunca bir son vermişti. İsrail Kralı kaçmış, Yahudiler bütün dünyanın dört bir köşesine yayılmışlardı!.. Aradan ikibin yıl geçtikten sonra yine aynı topraklarda ama ters istikamette süregelen bu kavga eğer yine bir kadın Devlet Adamı Condoleezza Rice tarafından barışa, bir arada yaşamaya dönüştürülebilirse adı Orta Doğu tarihine de geçer!.. ABD Dışişleri Bakanı müstakbel Orta Doğu haritasının kilometre taşlarını teker teker bölgeye yerleştirmeye başlamıştır. Rice buradan Paris'e uçtu. Fransa, Irak harekatı dolayısıyla Avrupa Birliği içinde muhalefetin başını çekmekte idi. Onu sanırım ekonomik vaatlerle ikna edebildi. Oradan Brüksel'e geçti. Yeni komisyon başkanı ile Konseyin Dönem Başkanı Lüksemburg Başbakanı ile görüştü ve ülkesine döndü. Bu yorucu fakat kanımca yeterince başarılı bir görücü ziyareti oldu. Aday, üzerinde görücülerin gustolarına göre hazırlanmış iksirler bulunan altın tepsiyi hiç sallamadan içindekileri dökmeden, taşırmadan sahiplerine güleryüzle ikram etti. Kendisi de beğenildi. Söz kesildi!. Artık kimse yeni Dışişleri Bakanı Rice'ın Beyaz Saray'ın gölgesi ve yansıması olduğundan kuşkulanamaz!.. Kimileri gelecek seçimlerde kendisinin Beyaz Saray'ın en kuvvetli adayı olacağını bile iddia ediyorlar!.. Ama bu nasıl mümkün olabilir? Bilemem... Anayasa değil, başka yasa değil, ancak gelenekler bu makam için mutlaka bir WASP olmasını gerektiriyor. Yani beyaz olacak, Anglosakson olacak ve Protestan olacak!.. Adayımız bunlardan hiç biri değil.. Ama bu dünyada olmaz olmaz!.. Bakarsınız üçbuçuk yıl sonra Beyaz Saray'da Bush'un şömine yanındaki iki koltuktan sağdakine oturuvermiş, soldaki koltuktaki misafiri ile kameralara poz veriyor!.. İş bundan sonrasına kaldı. Her şeyin dünya ve özellikle Türkiye'nin ve bölgemizin hayrına olmasını diliyoruz.