Doğrusunu söylemek gerekirse bu haftanın konusunu seçmekte hayli zorlandım. Hemen hepsi tatsız, tuzsuz, çoğu da can sıkıcı ve üzücü haberler karşısında hangisini seçeceğimi şaşırdım!.. Türkiyenin seçkin ve "nevi şahsına münhasır-Sui-Generis" siyaset ve devlet adamı, siyaset ve halk toplumunun unutulmaz "Karaoğlan"ı Bülent Ecevit'i kaybettik... Mekanı Cennet Olsun! Ne zamandır beklenen AB İlerleme Raporu nihayet başımıza taş gibi düştü. Takke düştü AB'nin keli göründü. Dileyelim ki, AK Parti Hükümeti 1959'lardan beri AB ile örtüşen politikamızın ana amaçlarından bir sapma yapmasın... Gâvura kızıp orucu bozmasın... AB olsun veya olmasın amacımız AB'li gibi yaşamak, her bakımdan aynı kriterleri paylaşmaktır. *** ABD'de seçimler beklendiği gibi Demokratların zaferi ile sonuçlandı. Irak macerasını Bush'un kafasına sokmuş olan Savunma Bakanı Rumsfeld istifa etmiş, yerine CIA Başkanı getirilmiştir. Onların kulağı daha delik olur. Umarım ki, ABD'yi şu anlamsız ve yersiz Irak girdabından bir an önce kurtarır. *** Irak'ta -sözüm yabana- kukla bir mahkeme Saddam Hüseyin'i yargılayıp idama mahkum etti! Yargılama sırasında kimin kimi ve ne ile suçladığı pek belli olmadı. Meslek ve çalışma hayatımda dört devlet başbakınının böylesine idama mahkum edildiğini izlemek fırsatını buldum. Birincisi ve bende en büyük etki bırakanı 2. Dünya Savaşı sonrasında Fransız Mareşali ve Devlet Başkanı Phillip PÈtain'inki olmuştu. Saddam'ınkine benzer tarafları yoktu. Kısmet olursa bir gün yazmak isterim. *** Ecevit, şahsı, karakteri, kararları ile dünya politikasında kendisine özgü seçkin bir yer alabilmiş, milletinin gözünde ve gönlünde yer alabilmiş, ender bir siyaset ve devlet adamıdır. İkisini bir arada anmak sadece tesadüfün, anılardaki bir çağırışımın sonucudur... 1974'te Ecevit-Erbakan koalisyon hükümetinin kurulması sıralarında idi. Dünyada halen geçirmekte olduğumuz petrol krizinin daha da şiddetlisi hüküm sürüyordu. Elimizdeki eski İkmal Mukavelelerinin hiçbirine saygı gösteren yoktu. Kıbrıs harekâtının sıcak rüzgârları hissedilir olmuştu. Akdeniz'de dolaşan korsan petrol tankerlerinden tutturabildiğimiz fiyatlarla yakıt sağlamaya çalışıyorduk. Irak ile uzun süreli ve hukuken geçerli mukavelemiz vardı. Ama dinleyen yoktu. Irak, Pakistan gibi dost saydığı bazı ülkelerle gizli anlaşmalar yapmış, diğerlerine uygulanandan yarı fiyatla petrol veriyordu. Hiç olmazsa böyle bir örnekten faydalanmayı düşünüyorduk. Ecevit Başbakan olarak görevlendirilmiş ama henüz Hükümeti kuramamıştı. Saddam Hüseyin'in uçakla Moskova'dan dönerken yakıt ikmali için Ankara üzerinde teknik bir duraklama yapacağı haberini aldık. Önce Dışişleri Bakanı Haluk Bayülken ile benim hemen Esenboğa'ya gitmemiz düşünüldü. Başbakan Naim Talu gitmek istemiyordu. Birlikte görüşüldü. Sonunda sadece atanmış Başbakan olmasına rağmen Sayın Ecevit ile birlikte ilgili Dairenin Genel Müdürü olarak benim gitmem kararlaştırıldı. Irak'a bir heyet göndermeyi düşünüyorduk. Fırat'ın sularını da bir süre için Keban Barajında hapsetmeyi düşünüyorduk. Bağdat'a gidebilmek için Irak'tan bir haber bekliyorduk. Ecevit ile Esenboğa'ya vardığımızda Saddam'ın uçağı piste inmiş, kendisi de üniformalı olarak salonda bir aşağı bir yukarı dolaşıyordu. Dolayısı ile bizim oturmamız da mümkün olmadı. Çay kahve teklifine iltifat etmedi. Başbakan Ecevit mahcup ve mütereddit petrol ihtiyacımızdan bahsetti. Bağdat'a bir heyet göndermeyi düşündüğümüzü söyledi. "Bağdat'ta çok yabancı heyet var.. isterseniz siz de gönderin" demekle yetindi. Uçağın yakıt ikmali bittiği haberi geldi Saddam, mağrur bir eda ile teşekkür bile etmeden ellerimizi sıkarak ayrıldı. *** Esenboğa'dan dönerken otomobilde rahmetli Ecevit'in canı iyice sıkkındı. Bana "Oğuz Bey Bağdat'ta işiniz çok zor olacak" demekle yetindi. Bağdat'a gittiğimizde Ecevit-Erbakan koalisyonu henüz kurulamamıştı. Bağdat'tan elimiz boş döndük. Ama Keban Barajının kapaklarını kapatmış olmamız çok işe yaradı. Bizim yapamadığımızı Fırat'ın eksilen suları yapmıştı. Pakistan'ınkine benzer bir petrol anlaşması, bu hükümetin işe başlamasından sonra imzalanabildi. *** O dönemin Başbakanı Ecevit hakkında yazılacak daha çok anılarım var. Ama şimdi sırası değil. Kendisine ve miletimize başsağlığı dileklerimizle bu haftaki yazıma son verelim!..