Hariciyeden bir yıldız daha kaydı!..

A -
A +

1950'li yılların ünlü protokol genel müdürü büyükelçi Veysel Versan dün Boğazın Anadolu yaksında Vaniköy sırtlarındaki evinde vefat etti. Allah'ın rahmeti üzerine olsun! Uzun süre bir arkadaşlığımız vardı. Galatasaray'da benden bir yıl önce, hariciyede ise bir sonraki promosyondandı. Yakışıklı, güzel adamdı. Çeşitli ülkelerde sefaret katibi, başkatib olarak çalıştıktan sonra 1947'de Sağlık Bakanı, İzmir'in eski ünlü Belediye Başkanı Behçet Uzun'un kızı Mübeccel ile evlenmişti. Merkezdeki hizmetleri hemen tümü ile protokolde geçti. Protokol deyip geçmeyiniz. Protokol Çinlilerin dediği gibi kralların, hükümdarların nezaketi sayılır. Özellikle yabancı devletlerle yapılan temas müzakere ve görüşmelerde buhurdan gibi belli belirsiz bir yerlerden tüter herkesin üstüne siner. Protokol dünyanın hemen her ülkesinde bizde olduğu gibi dışişlerinden yönetilir ama asıl görevi "Devlet Protokolüdür". Birçok yerde "Protokol Genel Müdür" unvanı yerine "Chef Superieur du Ceromonial de L'Etat" "Devlet Teşrifatı Yüksek Şefi" unvanı kullanılır. *** Rahmetli Veysel iki aşamada bakanlıkta protokolü yönetti. Birincisinde Şemsettin Arif Mardin'in yardımcısı idi. Bab-ı Alinin mabeyin ve teşrifat kurallarını onun yanında talim ederek günümüzün şartlarına uyumunu sağladı. İkincisinde, 1958'de Kanada'ya müsteşar olarak giderken yolundan çevrilip aynı daireye umum müdür yaptılar. Çok karışık ve dağdağalı bir dönemdi. Gidenlerin, özellikle bize gelenlerin resmi heyetlerin, kafaları taçlı hükümdarların, devlet ve hükümet başkanlarının haddi hesabı yoktu. Tanımadığı devlet başkanı ve adamı kalmadı. Evinde hepsinden bir hatırası, hepsinin de bir öyküsü vardı. Ben evlerine her gittiğimde hiçbirine bakmaz, duvarda asılı bir çerçeveli fotoğrafı izlerdim. İngiltere Kraliçesi İstanbul'a geldiğinde herkes majesteyi küçük gemiden karaya nasıl indireceğiz? diye düşünürken Veysel gerçekten akrobatik sayılabilecek bir balet zarafeti ile uzanıp zarif majestelerini en zarif bir şekilde elinden tutarak karaya bir anda çekivermişti. Dünyanın pek çok ünlü dergilerine kapak olan bu resmi hiç unutamam. Mümkün olsaydı da bir örneğini buraya koyuverse idim!.. *** Ekonomik işlerin, o protokolün başında -özellikle resmi ziyaretler ve müzakereler sırasında- ortak sıkıntılarımız olurdu. İtiraf etmeliyim ki onunkiler benimkilerden daha sıkıntılı olurdu. 27 Mayıs Darbesine beş on gün kala İstanbul'da NATO Bakanlar Konseyi toplanıyordu. Hatta gayet iyi hatırlarım bir pazar günü rahmetli Adnan Menderes'in uçağı ile Ankara'dan konferans için geliyorduk. O gün İstanbul'da sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Başbakan o tarihlerde inşası tamamlanmakta olan sahil yolundan gitmemizi istemişti. Yollar bomboş, set üzerindeki evlerden kapılarının önüne çıkan vatandaşlarımız pijamaları ile tavla oynamakta idiler. Yolda işçiler direklere yeni lambaları takmakla meşguldüler Başbakan arabasını durdurup inince bizler de indik. Ben Menderes'in hemen arkasındaki arabada idim Başbakan bana en tatlı tebessümü ile sordu: "Oğuz bey bu lambalara ne diyorlar biliyor musunuz? Garip bir sualdi... Bilinmeyecek ne vardı? "Neon lambası efendim!" deyiverdim. Başbakan hayal kırıklığına uğramış gibi beni düzelterek; "Halk bunlara Menderes lambası! diyormuş!" dedi. Bunu söylerken de yüzü gerçekten bir neon lambası gibi aydınlanıvermişti. O kadarcık yardakçılık yahut "Presence D'Esprit"yi gösteremediğime hâlâ içtenlikle üzülürüm!.. *** Konferans günü Anadolu yakasında toplanan göstericilerin Avrupa yakasına geçmelerini engelemek için iki köprünün de kapaklarının kaldırıldığını şimdi esefle hatırlıyorum. Kimin aklına geldi? Bilemem.. Bir faydası oldu mu? Pek sanmam! Veysel Versan 27 Mayıs'tan sonra İsveç, Endonezya ve Macaristan'da büyükelçilik yaptı. Sonraları merkezde yeniden protokol şefi ve Kültürel İşler Umum Müdürü olarak görev yaptıktan sonra 1979'da UNESCO daimi temsilciliğinden emekliye ayrıldı. Boğazın Anadolu sahilinde bizim Kandilli'deki küçük dairemize çok yakın, Vaniköy'de bir apartmanda kardeşi Prof. Vakur Versan'la altlı üstlü yerleşmişti. Kızı Belkıs dünyada ilk karaciğer naklini başaran Prof. Dr. Münci Kalaycıoğlu ile evlidir. Belkıs, babasının hastalığı ağırlaşınca Amerika'dan koşup gelmişti. Ölümünden iki gün önce annesini aramıştık. Telefona o çıktı. Babasına bir kaşık olsun çorba içirmek istemiş, başaramamış. Nezaket ve zarafeti tartışılamayan babası kızına bakarak "Lütfen ısrar etme.. Seni kırmak istemiyorum.. Ama kırabilirim de!.." demiş. Son sözleri de sanırım bunlar olmuş!.. Bu bana neden ise çok ama çok dokundu. Allah sevgili Veysel Versan'a gani gani rahmet eylesin! Ailesine hariciye ve en eski mezunlarından biri veya birincisi olduğunu sandığım Galatasaray camiasına baş sağlığı diliyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.