Vakti ile yabancı bir ülkenin gizli haber alma örgütü başkanının emekli olduktan sonra yazdığı anıları okumuştum. Adam kitabına bu yazının başına koyduğum bir Çin atasözü ile başlamıştı. Yazdıkları ilginçti. Benim o ülkede görev yaptığım sıralarda cereyan etmiş olan pek çok olayın iç yüzünü o kitaptan öğrenebilmiştim. Abonesi olduğum bir yabacı dergide geçen şubat ayında Lübnan eski Başbakanı Hariri'nin öldürülmesi ile ilgili bir araştırma yazısını okudum. Olaylara ve özellikle Suriye'nin genç Cumhurbaşkanı Dr. Beşar Esad hakkında yalnız bizim değil genelde dünya kamu oyundaki olumlu izlenimler üzerinde kuşku ve tereddütler uyandırabilecek bilgileri içeriyordu. *** Okuduğum yazıda Lübnan Başbakanı Hariri'ye yapıyan suikastın Suriyeliler ve özellikle Hafız Esad'ın yakın çevresi tarafından gerçekleştirildiği yazılıyor. Hafız gitti ama onun BAAS Partisi yönetcileri güçlerini ve etkilerini daha da arttırarak devam ettiriyor. Yalnız bununla kalmıyor Genç Başkanın etrafını da tamamen sarmış durumda olduklarını ekliyor! ABD Başkanı Bush ile Chirac'ın gösterdikleri şiddetli reaksiyonun buradan kaynaklandığı bildiriliyor. Hafız Esad ve Baas takımını otuz yıldan fazladır istibdat ve zulümle ayakta tutabildiği bir düzenin, bir kuşak değişiminde hemen değişebileceğini düşünmek bir hayaldir. Buna rağmen BM kararı ile Suriye'den Lübnan'a gönderilmiş olan 14.000 asker geri çekilmeye başlandı. Ama Lübnan kaynaklı bir habere göre halen Lübnan'da yaşamakta ve çalışmakta olan 500 ila 700.000 Suriyeli vardır. Bunların büyük çoğunluğu şehirler etrafındaki çerden çöpten kenar mahallelerde oturmaktadırlar. Pek çoğu aç biilaç akşamları iş yerinden döndüklerinde, evlerini yakılmış veya yağmalanmış buluyorlarmış. Bir iç savaşın başlaması kimseyi şaşırtmayacaktır! *** Amerika Birleşik Devletleri, Irak deneyiminden sonra Suriye'den başlayarak Orta Doğuya yeni bir nizam vermek düşüncesinde ısrarlı görünüyor. Irak, nevi şahsına münhasır çok uluslu karışık, karmaşık bir ülkedir. Orada her topluluk, her aşiret, her kabile kendi başına buyruk bir yönetime sahiptir. Onu ister ve bekler. Bölük pörçük yaşamaktan hoşlanırlar. *** Yönetim uzun zamandır Sünnilerin elinde idi. Şimdi ABD'nin nefesi ile Kürt liderlerin eline geçmek üzeredir. Suriye'de ise tam tersine halkın büyük çoğunluğu Sünni Yöneticiler ise Başta Hafız Esad sülalesi ve tevabii Baas Partisi örgütü olmak üzere Şiiler'in elindedir. Irak'ta ise durum tersi idi. Azınlıktaki Sünniler yönetiminde, diğerleri yine Saddam ve Baas'a bakardı. Bu ülkelerdeki olanlar tabii olarak bütün dünyayı ilgilendirir. Ama en çok sınır komşusu "Büyük Türkiye"yi ilgilendirir. "Bu Ahval ve Şerait içinde" şimdi yazarken şöyle bir hayal ediyorum da?!.. Avrasya'da durum karıştı Gürcistan'dan sonra Kırgızistan gitti. Öbürleri sırada Bir de Nevruz olayları yavaş yavaş toplumsal bir "Nevrose" halini alıyor. Ateş bacayı sarmak üzeredir. AB Anayasasının onaylanma süreci başladı. Yumurta kapıya gelince kafalar karıştı. Bugün Fransa'da Referandum var. Sonuç belirsiz. Diğerlerinde tereddüt var. Polonya AB'ye girdi. Almanya Yahudilerin istilasına uğradı. Yeni Nazi NPD partisinin biti kanlandı. Bize gelince AB yolunda devam ediyoruz. Ama yönetimde ve yargı da bir "AİH Mahkemesi ne der?" endişe ve tereddüdü açıkça görünüyor. İçinde bulunduğumuuz Ahval ve şerait içerisinde "Artık AB ne der? ABD ne söyler? gibi boş vesvese ve komplekslerin esiri kalmakta fayda yoktur!.. Hepimiz tek bir vucüt bolarak 4000 yıllık devletimizin ve onun göklerdeki ay yıldızlı şanlı bayrağımızın arkasında olmamızın sırasıdır. *** Sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, şu günlerde; Başbakan ve Genelkurmay Başkanı gibi halen aktif görev yapmakta olanların yanı sıra eskiden sorumluluk almış, devlet adamları, özellikle hayattaki tek selefi 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile eski Başbakanları, Parti Başkanları ile bir fincan kahve içecek kadar kısa bir zaman çinde dahi bir görüşmede bulunsa Demokrasimiz ve mevcut siyasi ortamın rahatlamasında ne kadar faydalı olabilir diye hayal etmekten kendimi alamadım!. Hiçbir şahsi beklentisi olmayan emekli ve yaşlı bir Büyükelçi olarak bu hayallerimi ve düşüncelerimi yazmaktan çekinmedim. "İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış! Kusur etti isek umarım affolunur!.."