Irak'ta seçimler yapıldı ancak demokratik olmadığı ve birtakım yolsuzlukların yapılmış olduğu gözlerden kaçmıyor. Ama Irak'ta şimdiki hali ile demokratik bir seçim yapılabileceğini zaten kimse iddia etmiyordu. Ülkede görünür ve etkili bir yönetim yoktur. Milli hakimiyet, ne bir otorite hele hele ne de bir hukuk devleti söz konusu değildir... Ülkenin bu haline rağmen yapılabilecek seçimlerin en az kötüsü, büyük korkular, iç çatışmalardan uzak bir şekilde pekâlâ yapıldı işte! Seçim sonuçları bize göre Irak'ın bölünmüşlüğünün teyidi niteliğinde tecelli etti. Seçmen defterlerine kayıtlı seçmenlerin %60'ı oyunu kullanmış... Şiiler, Kürtler ve yurt dışındaki Iraklıların katılımı yüksek olmuş. Irak nüfusunun %20'sini oluşturan Sünniler, Bağdat yakınlarındaki bazı seçim bölgeleri hariç, sandık başına gitmekten kaçındılar. Seçimleri boykot ettiler. Seçim sonuçları siyasi yönlenmeden ziyade ülkede mevcut etnik ve inanç ayırımlarının daha belirgin bir göstergesini oluşturdu. *** Kürtlerin tamamı birbirlerine çoğu zaman rakip durumda olan iki aşiret liderinin, Barzani ile Talabani'nin ortaklaşa sundukları listelere blok halinde oy verdiler. Irak Kürtleri şimdiki halde ABD'nin "Uslu çocukları" durumundadırlar. ABD tarafından bu yüzden ödüllendirilmeyi bekliyorlar. Bu ödüllendirmenin ölçüsü Türkiye'yi ziyadesi ile ilgilendirmektedir. ABD'nin PKK konusunda olduğu gibi Irak'ın bölünmezliğinde de bizleri hayal kırıklığına uğratabilmesi ihtimali hepimizi düşündürmekte, ziyadesi ile üzmektedir. Umarım Bush yönetimi böyle vahim bir yanlışa düşmez!. *** Irak'ta Şiiler nüfusun %60'ını oluşturur. Onlar da kitle halinde Ali Sistani listesine oy verdiler. Aldıkları oyların sayısına bakılınca seçimlerin tartışılmaz galibi sayılırlar. Ama Sistani'nin listesinde yok yoktur. ABD karşıtlarından köktendinci ve hatta terörist eylemlere karışan direnişçi liderine kadar hepsi yer almış durumdadırlar. Bu bakımdan seçim galibiyetinden yeterince faydalanabileceklerini zannetmiyorum. Şiiler Başbakanlık makamı için şimdiki Maliye Bakanı Adil Aptül Mahdi'yi öne sürüyorlar. Buna hem Sünniler hem de Kürtler karşı çıkıyor. Anayasayı hazırlayacak kurucu mecliste Sünnilerin ve diğer toplulukların Türkmenlerin, hatta Asuri ve Süryanilerin sembolik de olsa temsil edilmesini sağlayacak sandık dışı formüllerin araştırılabilmesi gündemdedir. *** Şimdiki halde önemli olan Anayasanın hazırlanmasına intizaren yönetimin kimlerin elinde kalacağıdır.. Şiiler iki önemli görevden birini, yani Başkanlık veya Devlet Başkanlığından birini mutlaka ellerinde tutmak istiyorlar. Benzer ihtiras Kürtlerde de mevcuttur. İki aşiret liderinden birinin Barzani veya daha ziyade Talabani'nin Devlet Başkanı koltuğuna oturması gerektiğini iddia ediyorlar. Öte yandan şimdiki Başbakan Allavi de makamını mutlaka muhafaza etmek istemekte ve bu yönde ABD'nin desteğine sahip görünüyor. *** Önümüzdeki hafta sonu Başkan Bush ile Chirac buluşacak. Fransa'nın ve dolayısı ile Avrupa Birliği'nin Irak konusundaki tutumunda bir yumuşama gözden kaçmıyor!.. Belki Irak'ta ABD, AB'yi görmezden gelmişti. Bunun sıkıntısını hâlâ çekiyor. Irak'tan sonrası için onları mümkün olduğu kadar yanında tutmak istiyor. Irak'ın borçları silinecek yahut bir hal ile hafifletilecek. AB'ye de işlerden pay çıkacak!. *** Burası AB bakımından çok önemli... Bizimiçin gözden kaçırılmaması gereken bir başka hususda bundan böyle güney sınırlarımızda bayrağı bol yıldızlı, güçlü kuvvetli, ama bölgeyi hiç bilmeyen yeni bir komşunun, ABD'nin yerleşmekte olduğudur. Bu komşuluğun kara sınırları 450 km'yi aşmaktadır!.. Adamlar bir de yerlerinden hoşlanırlar ve Büyük Orta Doğu hayal ve politikasını uygulamaya başlarlar Suriye'yi de işgal ederlerse bu komşuluğun sınırı 1500 km'ye yaklaşır. Daha dün Lübnanlı Hariri'nin cenaze merasiminde ABD, Suriyeordusunun hemen Lübnan'dan geri çekilmesini talep etti. Bugün Başkan Bush Avrupa'ya hareketinden önce üzerine basa basa bu talebi tekrarladı. İran'daki acayip patlamalar, ne kadar tekzip ve tevil edilirse edilsin bir "Kamuoyu hazırlaması" niteliğinde sayılabilir. Bütün bunlar Türkiye olarak her bakımdan istim üzerinde bulunmamızı gerektiriyor. Zira ülkemiz tarih, coğrafyave stratejinin tarifi gereğince bu bölgede tarafsız kalma şansına sahip değildir!..