Eğer gelecek yıl yapılacak olan ABD başkanlık seçimlerinde Başkan Bush kaybedecek olursa, kimsenin kuşkusu olmasın bu, Savunma Bakanı Rumsfeld ve takımı yüzünden olacaktır!. Siyaset dünyasının bit pazarından veya Londra'daki perişan evrak mahzeninden bulunup çıkarılan eski bir yol haritasının silik izlerinden giderek Amerika Birleşik Devleti'nin başını derde soktular!. Şimdi "bu bataklıktan en az kayıpla nasıl çıkabiliriz?" diye Pentagon şahinliğini bırakıp arpacı kumrusu gibi düşünüyorlar. Ankara yine birden kalabalıklaştı. Amerika'dan, en üst düzey asker ve sivil heyetlerin biri gidip öbürü geliyor. Neler oluyor? Pek bilenimiz yoktur! Arada yine medya manşetlerine boylu boyunca yansıyan göz dağı cinsinden beyanlar göze çarpıyor. Irak'a asker yollayan ve masrafına katlananlar "Masaya oturabilecek!"miş! Ne biçim masa imiş bu, O da belli değil! 2. Dünya Savaşı sonralarında bir başka benzerini yapmışlardı. "Almanya'ya savaş ilan etmeyenler San Francisco Konferansına davet edilmeyecek!" dedilerdi. Telaşa kapılmış, savaşın bitmesine beş kala biz de savaş ilan etmiştik! * Bu haftaki yazımızın başlığı tam 50 yıl öncelerine, Kore Savaşlarına dolaylı çağrışımlar yapmaktadır. 14 mayıs 1950 seçimlerini izleyen Demokrat Parti Hükümeti karar vermiş Kore'ye asker gönderecek. Amerikalılar yine bugün olduğu gibi sıkışmış, ABD heyetlerinin biri gidip biri geliyor. Adnan Menderes bu işin koordinasyonunu Devlet Bakanı Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu'na tevdi etmiş. Devlet Bakanı'nın makamı hariciyeye yakın "Evkaf Apartmanı" diye bilinen büyük binada. Bir gün ABD'den üst düzey bir general yanında ABD büyükelçiliği müsteşarı ile birlikte Devlet Bakanı'nı ziyaret ediyor.. Konu Türk askerinin vakit kaybedilmeden en çabuk nasıl gönderilebileceği hususu ile ilgili. Amerikan generali en nazik ve kendince en makul gördüğü bir yolu öneriyor: "Türk askeri nasıl olsa bizimkilerle aynı eğitim, silah ve teçhizata sahiptir. Vakitten kazanmak için askerlerinizi uçakla sevk edelim. Silah ve teçhizatlarını Kore'de alıp kuşanabilirler!" diyor. Bu sözler Türkçe'ye çevrilir çevrilmez Devlet Bakanı Rahmetli Fevzi Lütfi Bey kıpkırmızı oluyor. Konuşmaya yardımcı olan hariciye memuruna adeta bağırıyor: "Söyle bu adamlara diyor, Türk askerini paralı asker mi sanıyorlar? Askerimiz silahını bırakıp hiçbir yere gidemez!. Kendi kumandanından başka kimsenin de emrini dinlemez!" Amerikan generaline refaket eden Müsteşar dost bir adam üstelik Türkçe de biliyor. Vaktiyle babası Türkiye'de görevli iken Robert Kolej'de okumuş. Söze karışıp havayı yumuşatmak ister gibi bir hal içine girer, konuşmak ister gibi oluyor. General önlüyor.. Devlet bakanının taviz vermeyeceğini anlamıştır. Konuşma böyle sona eriyor. Tercümeyi yapan hariciye memuru misafirlere kapıya kadar refakat ediyor.. Ayrılırken ABD Generali "Bakanınıza lütfen saygılarımı ve teşekkürlerimi tekrarlayınız.. Bir Amerikan generali olarak böyle bir milletin askeri ile birlikte omuz omuza savaşacağımız için gerçekten onur ve gurur duyuyorum!" diyor!. Türk askeri bakanın dediği gibi silah ve teçhizatı ile birlikte Kore'ye gitti. Orada Efsaneler yaşandı... Çember altındaki ABD tümenini efsane bir yarma hareketi ile kurtardı. Şimdilerde Rumsfeld ve arkadaşları bundan elli yıl öncelerinin ABD generali gibi düşünebilmeli ve "Bağdat'ta kurmayı tasarladıkları anlaşılan Çerez sofrası için şart koşmak hayalciliğinden kendisini kurtarabilmeli idi. * İkinci Dünya Savaşında Almanların en etkili silahlarından biri kaleyi içeriden fethetmek için kendilerine yakın gördüklerini iktidara getirmek idi. Beşinci Kol veya işbirlikçi "uygulamasının en ünlü iki örneğini Avusturya ve Norveç verdi. Norveç'te şimdilerde ABD'nin Bağdat'ta yaptıklarına benzer bir yerli hükümet kurdurmuşlar, başına da QUİSLİNG adında bir siyaset adamını getirmişlerdi. Norveçli QUİSLİNG, Hitler'den önce siyaset sehpasında can vermişti!. Adı yalnız Norveç'te değil bütün dünyada bir örnek olarak kalmıştı!.. Sonraları benzerleri için "O bir Quisling'tir!" lafı siyaset dünyasında en ağır hakaret olarak söylenir olmuştu. Şimdilerde Türk askerinin Irak'a gitmesine karşı çıkan -sözüm yabana- Irak'taki yerli hükümetin Irak'ta Türk askerini istemeyen Kürt çıkışlı dışişleri bakanı Zehari'nin kulağına küpe olsun!. İleride sol kulağına takar öyle dolaşır!