Anayasalar devlet kuran yasalardır. Tüm diğer yasaların anası, kaynağıdır. Anayasaları millet yapar, millet adına yapılır. Yeri yurdu, okunacağı, uygulanacağı alanlar bellidir. Avrupa Birliği kurmak fikrinin tarihte bu kaçıncı denemesidir? Şimdi saymadım bilemiyorum. Ama İkinci Dünya Savaşı sonrasında başka emellerle kurulan masum, mahcup ve hayli çekingen bir AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) girişimi sessiz sedasız bu amaca en çok yaklaşanı oldu. Türkiye bu girişime başından itibaren ortak oldu. Heves etti. Gücünü kattı. Bu yolda yürürken kaç defa ayakları sürçtü. Kaprisli, ön yargılı engellere taşlara takıldı. Tökezledi ama düşmedi. Düşe kalka bugünlere kadar geldik. Artık pek yakında katılım müzakerelerine başlayacak bir durumdayız. Bu arada AB Anayasasını hazırlayan komisyon, çalışmasını bitirdi. Üye ülkelerin onayına sundu. İşler bu alana gelmiş iken hiç umulmadık ülkelerden çatlak sesler, itirazlar gelmeye başladı. Anayasayı hazırlayanlar telaşlandı. Her üyenin diline çevrilmiş metinleri, misyoner papazların yaptığı gibi elden dağıtılmaya, bedava verilmeye başlandı. Lakin hevesle alan, okuyan hele şartsız onaylayanların yüzdesi bir türlü artmadı. Anayasalar genelde kısa ve açık seçik yazılmıştır. AB'ninki hem siklet hem içerik bakımından çok daha ağırdır. Bu yüzden olacak AB Anayasa tasarısı büyük ölçüde işporta sıralarında alıcı bekliyor. Aslında işporta bizim dilimizde sevimli bir deyimdir. İnsanlar büyük dükkanlarda veya mağazalarda bulamadıklarını veya pahalı diye alamadıklarını oralarda bulur, hafif kusurlu olsa da ucuz ucuz alır ve kullanır!.. ??? Yukarıda da yazdık Anayasalar millet adına yapılır. Metin onun adı ile başlar. AB'ninkinde anlaşılması zor aristokratik bir başlangıç var. Alfabetik sıra ile yazılmış olmasına rağen hep Majeste Krallar, Kraliçeler, Prensler, Prensesler ile başlayıp Cumhurbaşkanlarına kadar sayılıp sıralandıktan sonra "Özgürlük, eşitlik", gibi ana hükümler sonda kalmış. Sonra 1789 Fransız İhtilalinin ana prensipleri -AB üyesi olsun olmasın- bugün artık her millet ve ülke için geçerlidir. Bu yönde zaten mesele yok. Avrupa Birliğinin getirmekte olduğu değerlerin başında "Demokrasi" gelir. Milletin millet tarafından yönetilmesi anlamına gelen bu kavramın başındaki dört harf, yani millet anlamına gelen "Demo" Avrupa çapında ve kapsamında mevcut değildir. Mesela bir Polonyalı bir İspanyol değildir. Bir Fransız da bir Slovakyalı veya Norveçli değildir. Daha açık bir ifade ile henüz ortada bir Avrupa Milleti oluşmamıştır ki. Yeni anlamı ile bir sistem bir "EUROCRATİE"den bahis edilebilsin. İşportaya düşen (bilgisayarların hemen bütün sitelerinde sıram sıram mevcuttur) AB Anayasasını eğer uykunuz gelmeden sonuna kadar okuyabilirseniz, bu konuda tam bir fikre sahip olabilirsiniz. Bu satırları yazarken sakın benim Avrupa Birliği ve ona katılmamız konusunda herhangi bir tereddüt içinde olduğumu sanmayınız! Tam elli yıldan fazladır bu işin içinde ve peşindeyim. Amacım, okuyucularımı konu ile daha fazla ilgilendirmek ve katılımını sağlamaktır. ??? AK Parti Hükümetinin iki buçuk yıl içerisinde yapabildiği en büyük iş nedir? diye sorulacak olsa, vereceğim cevap; "Avrupa Birliğine süratli yaklaşımıdır!" olur. Yeni Anayasada veto hakkı birçok meselede kaldırılmış, yerine vasıflı ekseriyet usulü getirilmiştir. Bu ileri bir adımdır. Ama Türkiye'nin katılımına itirazları güçlendirir... Daha şimdiden birçok yerden sesler geliyor: "Türkiye-Almanya-Fransa hegemonyasında bir Avrupa istemiyoruz!" diyorlar. Bu bir bahane... Türkiye'yi çıkarıp yerine Polonya'yı koysanız aynı hesaba varırsınız! ??? AB Anayasasını İspanya, Macaristan, Slovakya, ve Litvanya şimdiden onaylamışladır. Almanya, İtalya, Avusturya, İsveç, Norveç, Finlandiya, Estonya'da Parlamentolar; Fransa, Polonya ve İngiltere'de ise hem Parlamento hem de referandum yolu ile onaylanacaktır. Konu bu hali ile tartışmalıdır. Referandumda hayır oyları fazla çıkarsa o ülkeler Hükümetleri mutlaka istifa etmek durumunda kalacaklar ve konu bir süre uzamış olacaktır. Bu bizim için önemlidir. Zira bugün değinmeye fırsat bulamadığımız "Avrupa Savunma Meselesi" sadece AB ve ABD arasında kolayca hallediliverecek bir konu değildir. Bekleyelim görelim...