İtile kakıla!..

A -
A +

M Güvenlik Konseyi kararı ile alınan Güney Lübnan'da İsrail ile Hizbullah örgütü arasında 15.000 kişilik bir BM barış gücüne, -ki buna "Yastık Gücü" de diyebilirsiniz- TC'nin asker gönderebilmesi için gerekli TBMM kararı "İtile kakıla" zorla alınabildi... Neyse, olan olmuş karar onaylanmış ve 1000 Türk askerinin Lübnan'a gönderilmesi süreci başlamıştır! Türk askeri nerede konuşlandırılacak? Ne iş yapacak? Silah kullanacak mı? gibi sorular beyhudedir. Savaşanlar arasında "Yastık" olmayı kabul etmişiz. Görev neyi gerektiriyorsa onu yapacağız. Geçen hafta yazdığım gibi Türk askeri "Paralı Asker" mi olacak?.. Yıkılan yakılan binaları tamir işi ile mi uğraşacak? Olmaz böyle şey! Görevin gereği ne ise o yapılacaktır! Ama görevin kapsamı hâlâ tam olarak bilinmemektedir. *** BM kararının alınmasında en etkin rolü oynayan Fransa idi. En çok askeri o yollayacak ve BM Gücünün komutasını da doğal olarak yüklenecekti. Kararın belirsizliği yüzünden kendisini beklemeye aldı. Şimdilik 200 asker ile münasip bir konuş yeri peyledi. Bundan faydalanan İtalya fırsatın üzerine atlayıverdi. En çok askerle komutaya da talip oldu. Bizim için durum başkadır. Bu satırların yazarı 1. Tezkerinin reddi taraftarı idi. Sebepleri başka idi. Ortada bir BM kararı yoktu, üstelik ABD askerinin Türkiye'de konuşlandırılması şartı vardı. Bunun ne demek olduğunu savaş sonrası diplomatik görevlerimiz sırasında görmüşüzdür. Kuzey Irak'a daha kolaylıkla girebilirdik. Doğrudur! Ama bunu her zaman gerektiğinde yine yapabiliriz. Fırsata gerek yoktur. PKK çıbanı bize her an bu görevi gerektirebilir! Yeter ki bu çıbanı artık deşmek cesaretini ve kararlılığını gösterebilelim! *** Lübnan'a asker göndermek Türkiye coğrafyasındaki her ülke için bir Politico-Stratejique mecburiyet arz eder. Üstelik bizim gibi bu yörelerde yüz yıllarca hükümran olmuş devletler için bu zorunluktan öteye bir namus borcu da sayılabilir. "La Noblesse Oblige!" Asalet bunu gerektirirdi. Biz Osmanlı'nın Ahfadıyız! *** Şimdiki halde yapılacak çok iş var. İlk önce kendimize münasip bir yer tutalım ondan sonra da BM kararının daha bir açıklıkla ortaya çıkmasını bekleyelim. Bu zor ve muhtemelen zaman tüketecek bir iştir. En iyi ve akıllıca çözüm savaşanlar arasında "Yastık Güç"ün Lübnan ordusu tarafından oluşturulması olacaktır. Ama Güney Lübnan, yarısına yakını Hizbullah Şii Lübnanlıların oluşturduğu bir bölgedir. Lübnan ordusunu Şii Lübnanlılardan arındırmak mümkün değildir. Üstelik bu ne isim altında olursa olsun yabancıların görevi olamaz! Mesele her şeyden önce Lübnan'ın yapısı içinde bir siyasi çözüm yolunun bulunmasında yatar! Bunun için de zaman lazımdır. Umalım ve temenni edelim ki İsrail ile Hizbullah arasında böyle bir çözüm bulunabilsin. Bunun için silahların çok daha uzun büreli bir ateşkes sürecine ihtiyaç vardır. *** Lübnan'ın ve Irak'ın ve hatta Suriye'nin bugünkü durumundan 1918'de Mandater Devlet olarak Fransa ile İngiltere'nin sorumluluğu vardır. Bugün bu iki devlet de kendi seçimlerinin telaşı içerisindedir. İtalya ise düne kadar AB Komisyonu başkanı olan Prodi'nin yönetiminde büyük devlet olabilme sevdasındadır. Bu gerçekler kısmen AK Parti Hükümeti için de geçerlidir. *** Politika, fırsatlardan faydalanabilme sanatıdır derler! Doğrudur. Ama günümüzde ve önümüzde fırsatlardan çok gerçekler sıralanmaktardır. Politika ve özellikle diplomasi şu sırada fırsatlardan çok gerçeklerle uğraşmak zorundadır. Gerçekler bizi basirete ve teenniye çağırmaktadır. Son söz olarak söyleyeceğim şudur: BM kararı tam bir vuzuhla ortaya çıkmadan bütün kozlarımızı masaya sürmeyelim. Ve Lübnan'a gönderilecek askerî birliğimize yardımcı olacak iyi Fransızca ve Arapça ve üstelik bölge sorunlarını iyi bilen bir veya iki doplomatın terfik edilmesi gereğidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.