Kaos!..

A -
A +

Halen içinde yaşamakta olduğumuz duruma, siyaset lugatinde başka bir sıfat bulamadım. Siyasette kaos, iktidar boşluğundan kaynaklanan karanlık, karışık, ilerisi iyi görülemeyen durumlar için kullanılan bir tanımlamadır. Uzunca bir süredir böyle bir halin içinde yaşıyoruz. Önce durup durduğu yerde iki büyük ekonomik kriz yaşadık. Paramız pul, umutlarımız kül oldu... Şimdilerde bir üçüncüsünün endişeli beklentisi var.. Ortada IMF var. Dünya Bankası var arada bir sevimli, alımlı al benili bir Derviş var. Ekonomi nasıl olsa kendi kuralları içinde meseleyi halleder diyor geçiyoruz ama bakıyoruz bu konuda her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Kimileri kendi işleri ticaret, sanayi ve paradan yana olanlar, herşeyi bir yana bırakmış siyasete merak salmışlar. Çankaya'dan Başbakan'a, Bakanlara, Bürokratlara ve hatta hatta Genelkurmaya kadar uzanıp trafik memuru gibi yol gösterip bedava akıl satıyorlar. Bütün dünyada iş âlemi birden siyasete merak saldı. Eskiden bunu kulisler, lobiler ile yaparlardı. Şimdi direkt olarak yapmayı daha kolay sayıyorlar. Kim bilir, bakarsınız şimdiki ABD Kongre seçimlerinde olduğu gibi bizzat adaylıklarını koyarak helikopterle siyaset alanına iniverirler...    İş başında hâlâ dünya görüşleri, siyasi içtihatları birbirine taban tabana zıt üç ayrı siyasi partiden oluşan bir Troyka Hükümeti var. Sürücüsü, ismi hâlâ bilinmeyen söylenmeyen bir hastalıkla hastahanelere düşünce dizginleri elinden kaçırdı. Herkes kendi bildiğini okumaya başladı. İşte ne oldu ise bundan sonra başladı. Demokrasi ile yönetiliyoruz. Demokrasilerde çare tükenmez diyorlar. Doğru olsa idi eğer, şimdiye kadar çoktan bulunması gerekirdi. Aranıp da bulunamayanı halk buldu.. Seçim sandıklarını temizleyip ortaya çıkardı.. Başbakanımız erken seçimleri bir türlü "içine sindiremiyor!." Ama çaresiz seçime gidilecek. Kendisi oldum olasıya yönetimde "Matrimoial" sistem yanlısıdır. Böylesi bir uygulama dünyanın hiçbir yerinde kalmadı. Bizde bunun ne acıklı sonuçlar verebildiği DSP'nin son halinden sonra anlaşıldı. Altısı Bakan olmak üzere DSP'li vekillerin yarısından fazlası başka bir siyasi alanda antrenmana çıktı.. İktidardaki Hükümet Anayasal destekten düştü. Başbakan beklenilenin tam tersini yaptı. İstifa etmem dedi. Hatta gerekirse bir Hükümet bunalımı çıkar, seçimler ertelenmiş olur diye bir de tehdit savurdu. Kamuoyundaki iyi kötü imajını kendi iradesi ile bozmuş oldu.. Seçimler şu sırada yapılacak olursa AK Parti ile HADEP gelir diye -bilmem kimlere- aba altından sopa göstermeye kalkıştı. Ama herkes biliyordu ki asıl korktuğu MHP idi. Korku dağları bekler. Üstelik ecele de faydası yoktur. Meclis toplantıya çağrıldı. Önce seçim kararı alınacak sonra da eğer vakit ve imkan olursa AB uyum kanunları, diğerleri müzakere edilecektir. Bundan sonrasını artık tarih yazacaktır!. AB uyum kanunlarının bu dar ve sıkışık döneme sıkıştırılmak durumunda kalınması bizce bir talihsizliktir. AB trenini kaçıracağız telaşı içinde çıkarılmak istenen bu kanunların içeriği, büyük ölçüde AB'ye girsek de girmesek de uygulamaya mecbur olduğumuz bir hukuki düzenin gereğidir.. Bunları AB zorluyor diye şu kargaşa içinde çıkarmak faydadan çok zarar verebilir. Büyük çoğunluğu AB'ye katılmak taraftarı olan kamuoyunda aksine bir reaksiyon uyandırabilir. Mesut Yılmaz'ın samimi gayretlerini takdirle karşılıyorum. Ama AB trenini kaçırdığımız, kaçıracağımız kanısına katılmıyorum. Biz kırk küsur yıldan beri başlangıçta bu sadece altı vagonluk trenin sahanlığında yarım biletle seyahat ederiz. 6 idiler 15 oldular. Şimdilerde eski Sovyet kafesinden çıkanları da alarak 28 olacaklar. Türkiye olmadan bu trenin bu kadar yükü taşıyamayacağını AB de pek âlâ biliyor. Bakmayınız siz eski Hitler hurafelerinin gölgesinde aksine ahkam kesenlere!. Bunun bilinci içinde dik durmamızda sayılamayacak kadar faydalar vardır.    Bütün bu kaos içinde önümüzü açacak deneyim ve akıl yoluna her zamandan fazla ihtiyacımız var... Milletlerin, insanların en büyük zenginliği gerektiği zaman danışabileceği, yol yordam sorabileceği bilgili, deneyimli insanlara, özellikle Devlet adamlarına sahip olabilmektir. Ecevit de eğer zamanında çekilmesini bilebilse idi şimdilerde Süleyman Demirel gibi yalnız bizim değil, uzak yakın komşuların da zaman zaman danışabileceği Potansiyel bir güç olarak devam edebilirdi diye düşünüyorum. Ayrıca düşünmekle kalmayıp içtenlikle inandığım bir başka husus da Türkiye'nin bu kaostan mutlaka feraha çıkacağıdır. Halk ne yaparsa doğrusunu yapar!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.