Siyasi tarihimize şöyle bir göz atın!. En olmadık hataları, çözüme en ziyade yaklaştığımız zamanlarda yapmışız!. Bu durum sadece bize özgü bir hal değildir. Genelde bütün anlaşmazlıklarda hangi taraf kendisini zaman kıskacı altında hissediyorsa taviz ve hata onun sırtına biner!. Kıbrıs sorununu bilmeyenimiz yoktur. Artık bir hal ile halledilmesinde, bütün taraflar için büyük faydalar olduğunda da kimsenin kuşkusu yoktur. Ama zamanın kıskacına bir de Avrupa Birliği özleminin baskısını eklemekten kaçınalım demek istiyorum. KKTC'de seçim sonucu manzaraya uygun mümkün olduğu kadar geniş bir Hükümetin bir an önce kurulmasına yardımcı olalım. Müzakereleri bir an önce sonuçlandıralım!. Bundan başta Türkiye ve Yunanistan olmak üzere Kıbrıs'ın Türk ve Rum halkı ile birlikte özellikle Avrupa Birliği'nin büyük çıkarları vardır. AB Yunanistan'ı Türkiye ile var olan anlaşmazlıklarını gözardı ederek acele ili bünyesine katmakla hata ettiğinin şimdilerde herhalde farkına varmış olmalıdır. Şimdilerde Kıbrıs'ı bu hali ile içine alırsa daha vahim bir yanlışlık yaptığını anlamakta fazla gecikmeyecektir!. Bakmayınız siz genişlemeden sorumlu komisyon üyesi, Bürokrat Azmanı, kendi ülkesinde Liberal Parti'ye ihanet ederek alelacele Alman Sosyal Demokrat Partisi'ne kapılanan Verheugen'in Türkiye aleyhindeki yavelerine!. Avrupa Birliği içinde çok akıllı adamlar, siyaset ve ileriyi gören bilim adamları vardır. Bu sefer mutlaka onu uyaracaklar, kulağını çekeceklerdir. ??? AB nedir? ne değildir? Konusu artık soru veya sorun olmaktan çıkmıştır. AB de Doğu'ya doğru genişlemekle Avrupa'nın nihayet Asya kıtasının Batı'ya doğru bir uzantısı olduğu gerçeğini anlayabilmiştir!. Türkiye olmazsa AB de olmaz!. Kıbrıs meselesini ne içeride ne dışarıda bilmeyenimiz yoktur dedik. Doğrudur ama yine de köşe taşlarını şöyle bir hatırlatalım. 1- Kıbrıs Akdeniz'de Anadolu sahillerine çok yakın bir büyük adadır. Cenevizlilere ait idi hiçbir zaman Yunan'ın olmadı. Cenevizli balıkçıların, Akdeniz korsanlarının barındığı, topraklarında her türlü mahlukatın özgürce dolaşabildiği bir yerdi. 2- 1517'de Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinden kara yoluyla dönerken bazı ağırlıklarını, özellikle çok beğendiği Arap atlarını bir kadırga ile denizden gönderiyordu. Osmanlı Padişahı aynı zamanda Halife olarak Şam'da Cuma namazını kılarken Kıbrıs korsanlarının Osmanlı gemisini gasbettileri haberini aldı. Kıbrıs'ın fethi emrini verdi. Kıbrıs zor da olsa Osmanlı mülküne katıldı. 3- Kıbrıs Türkün oldu. Anadolu'dan ve yakın adalardan Hıristiyan ve Müslüman ahaliden koloniler kurdu.. Adayı iskan etti. Uluslararası ve bilimsel belgeler 1972 tarihinde Ada nüfusunun yarıdan fazlasının Müslüman olduğunu yazar. 4- 1870'lerde İngilizler, Hindistan bahanesi ile o sırada Rusya ile başı dertte olan Osmanlı'ya yardım vaadi ile adayı ödünç istediler. Kars, Ardahan ve Artvin (Evliye-i Selase) geri alındıktan sonra iade edecekler idi. Etmediler!.. 5- 2. Dünya Savaşından sonra İngilizler Ada yönetimi için referandum yapmak istediler. İngilizlerden sonra, Ada'dan Müslüman ahali İngiltere ve Türkiye'ye göç ettikleri için Rumlar ekseriyette idiler. Kıbrıs kavgası böyle başladı. Türkiye ile Yunanistan'ı savaşın eşiğine getirdi. Bereket iki tarafta da akıllı devlet adamları vardı. Menderes-Zorlu ve Karamanlis-Averoff ikilileri Zürich ve Londra Anlaşmalarını imzaladılar. Bu uluslararası anlaşma BM tarafından tescil edildi. Buna rağmen Rumlar mızıkçılık ve teröre başvurdular. Ecevit hükümeti barış harekatını başlattı. Yazık ki sonuna kadar gidilemedi. ABD ve özellikle Kissinger'in baskısı yüzünden iş yarım kaldı. 6- Bu hali ile dahi Kıbrıs'ta bir iki ayrı otoriteli, Türkiye'nin askeri garantörlüğü altında bölgesel bir fiili federasyon durumu vardır. Bunu olsun kaybetmeyelim. Hele hele iç politikada ne amaçla olursa olsun tartışma konusu yapmayalım diyorum. Son olarak o günleri görevde yaşamış bir kimse olarak şurasını hatırlatmaktan da kenidimi alamıyorum; Savaş sonrasında 1950-60 arasında 4 büyük olaydan hemen hepsi bugünkülere çağırışımlar yapıyor. NATO'ya bu dönemde girdik. Yurt dışına (Kore'ye) Türk Askerini ilk olarak gönderdik. Üçlü Ecevit hükümeti tarafından başlanan ve AKP tarafından başarı ile sürdürülen ekonomik istikrar progmanının özünü oluşturan 4 Ağustos 1958 programını, Dış ticari borçlarının zaman içinde yayılmasını sağlayan düzeni yine bu süre içinde sağladık. Nihayet Kıbrıs'taki Türk askeri güvencesini ve çift imzalı Vetolu işlevsel federasyonu yine bu süre içinde hayata geçirdik!. Geçmişten ibret ve örnek almak geleceği daha iyi görmeye yarar!..