Konular kutuya sığacak mı?!..

A -
A +

Bu yazıya başladığım saatlerde Başbakan Erdoğan Beyaz Saray'da Başkan Bush ile görüşüyor olmalıdır. Çok kalabalık bir heyetle gitti. Bir bakıma iyi de etti. Eski zamanların "Devlet" ziyaretlerini hatırlatan bir görüntü sergileniyor!. Refakattekilerin kişiliklerini, özelliklerini orijinal hediyeleri, behiyeleri bir tarafa bırakıyoruz. Bunların hepsi "Magazin edebiyatı" sıralamasına giriyor. Biz ABD Başkanı ile konuşulması gereken konulara bakıyoruz. Konular o kadar çok ve çeşitli ki, bir türlü kutuya sığdıramıyoruz!. İnşallah Başbakan başarır! İkinci Dünya Savaşı sonrasının ve üçüncü bin yıllık başlangıç döneminin en kritik günlerindeyiz. İkinci Dünya Savaşının galipleri, birincininkilerin hatasına düşmediler. Yenik düşenlere Versailles ve Sevres benzeri acayip anlaşmaları zorla imzalatmak yanlışını yapmadılar. Özellikle Osmanlıya bağlı Arabistan çöllerinin kumlarını kendiliğinden fışkıran Petrolle karıştırarak bir deve hamuru yapmak yoluna gitmediler ve hele hele o hamurdan akıllarınca Şeyhlikler, Emirlikler, Sultanlıklar, Krallıklar kurarak buruşturdukları Orta Doğu coğrafyasını bugünkü haline getirmek istemediler. Zaten bütün böylesi saçmalıkları yapacak pek vakitleri de olmadı. Daha erken davranan Stalin, elindeki kırmızı bir kalemle Avrupa haritasında yukarıda Stettin'den Triyeste'ye uzanan bir çizgi çekerek bunun doğusu benim, gerisine karışmam! Doğuya da kimseyi karıştırmam! dedi. Çıktı işin içinden.. Böylece iki kutuplu bir dünya konjonktürü ortaya çıkmış oldu. Bu iki kutuplu dehşet dengesi Sovyet Rusya'nın, kavun karpuz yüklü bir araba gibi, devrilmesine ve tarihteki yerini Rusya Federasyonuna terk etmesine kadar sürdü. Dünyanın, yarım asra yakın bir süre içinde yaşadığı Duo-Pole sistemi sona ermiş oldu. AB Avrupa Birliği henüz oluşum halindedir. Uzun süre bir "denge kutbu" haline gelebileceği kuşkuludur. Koskoca Çin şimdiki kuş uykusundan memnun görünüyor. Japonya ise şimdilik tövbelidir!. Geriye tek büyük çekim kutbu olarak ABD kalıyor!. İşte bu ABD bütün heybeti ve haşmeti ile Irak'a gelmiş bilinmeyen bir süre için komşumuz olmuştur. *** Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Erdoğan işte bu yukarıda özetlemeye çalıştığım dünya konjonktürü içinde Beyaz Saray'da Başkan Bush ile davet üzerine görüşmeye gitmiştir. İşi zordur. Takvim zorluğu, işlerin önem sırasına konulması müşkülü vardır. ABD'nin Irak'taki varlığı oradaki Kürtlerin faaliyetleri bakımından bizim için hayati önem taşımaktadır. Eğer Orta Doğu haritası yeniden çizilecek ise bunu çizecekler arasında mutlaka Türkiye bulunmalıdır. Bölge haritasına şöyle bir göz atınız. Rusya ve İran'dan gayrisi hepsi bizim eski Vilayetlerimiz, Sancaklarımız, Beyliklerimiz idiler. Türkiye aynı zamanda Orta Doğuda değil mi? Doğu ile Batı arasında 760.000 kilometre karelik at başı gibi bir Anadolu yarım adası ve 75 milyonluk insanı ve hayli gelişmiş ekonomisi ile bir Türkiye'nin stratejik durumu, yanı başında cereyan eden durumlara ilgisiz kalamaz!. Bu stratejik konumu ile Türkiye'nin tarafsız kalması da mümkün değildir. Dayanılacak tek nokta ise uzun yıllar için sadece ABD kalmıştır. Avrupa Birliğinin bir denge unsuru ve ayrı kutup oluşturabilmesi ise çok uzun yıllara bağlıdır. Bununla beraber halen dünyada tek başına kalan ABD'ye gelince Türkiye'nin yardım ve desteği olmadan Orta Doğuda bu uzun yolu tek başına yürüyemez!. Gerisi için Başbakanın dönüşünü bekleyeceğiz. Bayram seyrandı diyerek pek oyalanmasın burada yapılacak çok iş var!. *** Yazımın sonuna geldiğim sırada Erdoğan Oval salonda şömine başında Bush ile konuşuyormuş TV başına geçtim seyrettim izledim. İlk gözlem Başbakanın hal ve tavrı oldu. Bazı selefleri gibi süklüm püklüm değildi. Bush ayak ayak üstüne atınca o da aynı şeyi yapıyor, indirince o da indiriyordu. İkisi de seçim arefesinde idiler Erdoğan ele alacağı konuları kutuya değil oval salona bile pek sığdıramadı. Ama can alıcı yerlerini söyleyebildi. Hayli puan topladı. Çok önemli değil ama KADEK terörist sayıldı. Irak'ın toprak bütünlüğüne verdiğimiz hayati önem vurgulandı. Ama yeterli değil daha ileri gidilebilmeli idi. Osmanlı hanedanının tek varisi Orhan Osmanoğlu ile görüşmesine sevindim. Irak petrol imtiyazında hisse sahibidir. Ve Mükellef bir adamdır. Dostumdur da. Kıbrıs da iyi niyetimiz ispatlandı. Sıra karşı tarafta. AB'ye gelince ben şahsen ABD'nin bu konuda gerçekten etkili olabileceğinden şüpleliyim!. AB işini Avrupalılarla halledelim. Daha kolay olurdu. Başbakanın ziyaretini Allah kısmet ederse daha bilgili olarak haftaya ele alabileceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.