Köşe başında konu değiştirmek!

A -
A +

Gazetelerdeki köşe yazıları olayların, yazanların ve okuyanların aynası gibidirler. Kim nasıl ve nereden bakarsa karşısında kendini görür!.. Beğenirsiniz beğenmezsiniz farketmez! O başka bir konudur. Haftalardır, hatta aylardır bu köşede ABD'nin, daha da doğrusu Anglo-Saksonların acılı, acıklı, Irak macerasını -pembe bir Brezilya dizisi değil de- barut renkli bir tv dizisi seyreder gibi izliyor ve işliyoruz. Halbuki günümüzde başka olaylar da var. Üstelik bizi de çok yakından ilgilendiriyor. AB'ye uyum kanunlar paketinin yedincisi de TBMM'nin yaz mesaisinde bir meltem rüzgârı gibi geçiverdi. İş artık sanıldığından da ciddidir. AB'nin asıl hedefine yani çok uluslu bir büyük devlet halinde şekillenmesine de önümüzde pek az zaman kaldı. Anayasa taslağı geçen haziran sonundaki Selanik Zirvesi'nde ilk defa "Görücü"ye çıktı. "Söz kesmek" için fazla vakit yoktu. Herkes "Maşallah!" demekle yetindi. Bu gibi nazik bir konunun incelenmesi gelecek zirvelere bırakıldı. Biz de bu hafta plak değiştirir gibi bu konuyu işlemeye ve hafızaları tazelemeye çalışacağız! Avrupa Birliği fikri nice geçmiş yılların, asırların bu günlere uzantısıdır. Şimdiye kadar fikir ve deneme hep yücelerden gelmiş, başarılı olamamıştı. Şimdi durum tersinedir. Hareket tavandan değil tabandan başladı. Doğru olanı da bu idi. İnsanlar ortak çıkarlar için veya ortak tehlike ve tehditlerden birlikte kurtulmak için bir araya gelirler. İkinci türü, refleks birincisinden daha güçlüdür! İnsanlar için geçerli olan bu ruh haleti ve davranış, insanların oluşturduğu milletler için daha da geçerlidir. Tarihe bakınız, milletler ve devletler arasındaki dayanışma ve ittifakların altında hep bu duygu yatar! ¥ ¥ ¥ Geçen asırda birincisinin ardından geçirdiğimiz İkinci Dünya Savaşı tam bir insanlık dramı, felaketi idi. Kırk milyondan fazla insan öldü, her yer yıkıldı, yandı. Hanlar, hanümanlar söndü. Nedenleri, suçluları araştırılmaya başlandı. Kimse birşeyler bulamadı. Almanya 1949'da 4 işgal ordusu komutanının izin ve icazeti ile federal bir devlet halinde yeniden örgütlendi. Yanında Belçika, Fransa, Lüksemburg, Holanda ve İtalya ile birlikte yeniden aradılar, taradılar ve sonunda "Eğer kömür ve çelik olmasa idi bu savaş da çıkamazdı" dediler ve 1951'de aralarında anlaşma ile "CECA -Coomunaute Europeenne du Carbon et Acier- Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nu" kurdular. 1957'de aynı ülkeler Roma'da toplanarak "Avrupa Ekonomik Topluluğunu- CEE ile Euraton" anlaşmalarını imzaladılar. Ertesi yıl Avrupa Ortak Pazarı yürürlülüğe girdi. 1961'de OrtakTarım Politikası, 1968'de Avrupa Gümrük Birliği kuruldu. 1974'te devlet ve/veya hükümet başkanları yılda üç defa toplanma kararı aldılar. 1979'da Avrupa Ortak Para Sistemi kabul edildi (SME). Aynı yıl Avrupa Parlamentosu'nun direkt oylarla oluşması kabul edildi. 1986'da üye devletler mevzuatlarının uyumu prensibi kabul edildi. 1992'de Maastricht Anlaşması ile Avrupa Birliği kurulması kararlaştırıldı. 1995'te Schengen Anlaşması ile 9 üye ülke arasında serbest dolaşım kabul edildi. 1999'da Euro 12 ülkenin tek ortak parası oldu. Bu para 2002'de tedavüle girdi. Kısa sürede Doları yendi. 2003'de yeni 10 ülkenin de katılımı ile 2004 tarihinde üye sayısı 25 olacak. Bundan sonra Türkiye'nin katılımına sıra gelecek, bu arada Anayasa taslağı da üye ülkeler parlamentoları ve devlet başkanları tarafından onaylanarak yürürlüğe girecek. Bu çok önemli bir aşamadır. Aynayasa taslağının birçok tarafları çeşitli yorumlanmaktadır. Kimi metni milli devlet sistemine yakın, kimi başkaları ise ziyadesiyle federalist buluyor. Üye ülkeler tabanı ise anayasa taslağını fevkalade muğlak olarak yorumlamaktadır. Katolikler tasarıya dini inançlar konusunda hüküm koydurmak istemişler, başarılı olamamışlardır. Tasarıya göre ikibuçuk yıl süreli bir başkan seçilecek ve dışişleri bakanı ile birlikte ortak dış politikayı yürütecektir. Bu hali ile kabul edildiği taktirde AB Anayasası milli anayasaların üzerinde sayılacaktır. Ancak bu konu üye ülkeler parlamentolarında tartışılıp onaylanmak zorundadır. Bu da bir hayli zaman alacaktır. Türkiye bütün bunları göz önünde tutarak katılım işlevlerini hızlandırmak zorundadır! Fırsat çıktığında konuyu derinliğine ele alacağız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.