"Krallar, İmparatorlar, Çarlar ve Padişahlar"

A -
A +

Eskiden eski kitaplara meraklı idim. Görev gereği bulunduğum yabancı ülkelerde bizim Sahafları andıran kitapçılara sık sık uğrar rafları karıştırır çok defa da Türkiye ve Türklerle ilgili bir şeyler bulunup bulunmadığını sahibinden sorar öğrenirdim. Aradığım hemen her yerde her zaman bulunurdu. Bu haftaki yazımın başlığını oluşturan kitabı da öyle bulmuştum. Nereden aldığımı şimdi pek hatırlamıyorum ama 1802 tarihinde Paris'te Volin kağıt üzerine basılmış olan bu kitap hâlâ bendedir. Almanak şeklinde deri ciltli küçük bir kitap içine bu kadar Kral, İmparator, Çar ve Padişahı nasıl sığdırabilmişler hayret ediyorum. 1970'li yılların başında bir ara dönemde boş bir zamanım olmuştu. Oturup Türkçeye çevireyim dedim. O zamanlar şimdiki gibi bilgisayarda yazmak kolaylığı yok, daktilo ile yazmak zor.. Bereket boş zamanım da kısa sürede sona erdi iş yarıda kaldı!.  Kitap besbelli sipariş üzerine hazırlanmış, Napolyon'a ithaflı.. Yazı heyeti gelmiş geçmiş Hükümdarlar arasında kendine göre bir ayırım yapmış. Ama hepsinde ortak karakter "Hakimiyet" hükmetmek kavramında toplanıyor. Meğer tarihte ne kadar da çok çevresindeki ülkelere de hükmetmek istiyen Hükümdar varmış!. Hepsinin de "hakimiyet" anlayışı ve alanı başka başka!.  Artık Dünyada ne Kral, ne İmparator, ne Çar ne de Padişah kaldı. İnsanlar adı ne olursa olsun başkasının hakimiyetinde yaşamak istemiyor. Kendi özgür iradesi ile ortaklaşa konulan kurallara tabi olmayı tercih ediyor. Milletler de artık kendi kuralları ile yönetilmeyi yeğliyor. Bunun adına da Demokrasi deniliyor!. Şimdilerde böyle eskimiş eski kitaplarda kalmış olan İmparator ve İmparatorluk gibi kavramlar son günlerde dünya medyasında yeniden dile getirilmeye başlandı. ABD'nin Irak'ta kazandığı zafer (!) sonucunda yeni bir dünya imparatorluğundan bahsedilir oldu. W. Bush da İmparator diye anılır konuşulur oldu!. Benzetme ve rivayet kaynağı yine kendi çevresi, Pentagondur. Sanırım bu tabiri yanlış veya mecazi anlamda "Hakimiyet" kavramının karşılığı gibi kullanıyorlar. Doğru olan da bizce budur! Aksi hayaldir!.  Irak savaşı sona erdi. Galibi belli, mağlubu henüz belirsizdir. Harekâtın amacı Saddam Hüseyin'i devirmek ve kitle imha silahlarına sahip olduğu söylenen BAAS rejimini devirmekti. Saddam kayıptır, öldü mü kaldı mı? Bir yerlere kaçıp saklandı mı? Bilinmiyor. Kitle imha silahlarına gelince BM gözlemcileri haklı çıktı. Her taraf delik deşik edildi bu silahların zerresi bulunamadı. ABD ve Bush yönetimi Irak macerasına BM'de karıştırmadan İngiltere'nin kılavuzluğunda "yalnız süvari" olarak çıkmıştı. Bu tabiri özellikle kullandım. Zira İngiltere savaşmaktan ziyade kılavuzluk etti. Buralarını iyi bilirdi. 1918'de Osmanlı terekesinden oluşan "Helva kazanı"nın başında Lawrence ile birlikte elinde kocaman bir kepçe, o bulunuyordu. Suriye, Lübnan, Ürdün, Irak ve hatta Kuveyt bu kepçe ile Mandat'lara dağıtılmıştı. İngilizlere düşen çanakta Irak'tan başka Filistin topraklarında bir İslam Devleti kurmak, orada Yahudilere de bir yerleşim yeri sağlamak gibi garnitürler vardı. Lawrence'in Kahire'de hazırladığı görüşmelerde buraların her birine bir baş bulma gayretleri vardı. En münasibi Osmanlıya ilk el kaldıran Şerif Hüseyin Paşa ve Haşimi ailesinin ileride kurulacak. Büyük bir Arabistan Devletinin başına getirilmesi olarak görülüyordu. Aradan çok zaman geçti. İşler bugünkü haline geldi. Balfour Deklarasyonu ile Filistin'de kendilerine yerleşecek yer ayrılacağı vadedilen Yahudiler İkinci Dünya Savaşından sonra daha akıllı davranıp Filistinlilerin Devlet kurmalarından önce gelip İsrail Devletini kurdular. Bununla da yetinmeyip Filistin topraklarında daha derinliğe yerleştiler!. Bu günlerde herkesin elinde dilinde bir "Yol haritası" lafıdır gidiyor. Nerede ise bir asırdır zaman açılıp kapanan, katlama yerlerinden çatlayıp yıpranan harita işte bu haritadır! ABD işte bu Sevres eskisi belgeyi izleyerek Orta Doğuda yeni bir düzen kırmaya çalışıyor. Sanırım hata ediyor. Bu haritanın bir ucu da bize dokunur. Pentagon yardımcı ve yardakçılarının Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Silahlı Kuvvetleri hakkında kullanmaya yeltendikleri yaveleri bu açıdan da iyi değerlendirmek durumundayız. Bu eski bir oyundur. 1926'lardaki Musul meselesinin Serkldoryan kulübünde nasıl bir aldatmaca ve gaflet karışımı ortamda ambalajlandığını unutmayalım!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.