İki kitaptan birincisi Hasan Cemal'in "Kürtler" başlığını taşıyanıdır. Sanırım şimdilerde tüm satış rekorlarını kırmış olmalıdır. Kızım Türkiye'ye her gelişinde mutlaka kitapçılara uğrar yeni çıkan kitaplardan beğendiklerini alır evine götürür. Son geldiğinde bu kitaptan bir tane de benim için almış.. Aradan sadece üç hafta geçmeden dokuzuncu baskısı yapılmış. Fiyatı da hani bizim ölçülerimize göre hayli pahalı sayılır. 22 milyon lira. AK Merkez'deki bir kitapçıdan satın alınmış. Hasan Cemal'i eskiden tanırım. Ona ilk defa Rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil'in evinde rastlamıştım. Gencecik bir gazeteci idi. Dedesinin adını isminin sonuna soyadı olarak konduracak kadar geçmişine, kökenine bağlı bir adam olarak değerlendirmiştim. Son çıkan kitabı bu değerlendirmemi doğruluyor. Sağına soluna bakmadan doğruca konusunun üzerine gitmiş. İkinci Kitabı 12 Eylül döneminin İçişleri Bakanı Emekli Korgeneral Selahattin Çetiner Paşa yazmış, "Geçmişten Günümüze Sorunlarıyla Güney ve Doğu Anadolu gerçeği!." Gibi uzun bir başlığı var. Bu kitap da aynı konuyu tarihi bir perspektif içinde ele almış. Kürtler konusunu zengin bir Anadolu mozaiği içerisinde şeffaf, iyi niyetli, belli belirsiz buğulu bir "gizlilik zemini" üzerinde olumlu ve öğretici biçimde işlemeye özen göstermiş. Kitaba bir arkadaş toplantısında şöyle bir göz attım. Ne kaçıncı baskısı olduğu, ne de kaç paraya satıldığını yazmıyor. Sadece kitabın bütün haklarının ve gelirinin "Mehmetçik Vakfı"na bırakıldığı bir yerde belirtilmiş! Bu da yazarın zarafeti!.. Çetiner Paşa'yı da tanırım. 12 Eylül döneminin içişleri bakanı idi. Ben de henüz yeni emekli olmuştum. 9'uncu Cumhurbaşkanı Sayın Demirel'in telkin ve teşviki ile Büyük Türkiye Partisi'nin kurucuları arasında idim. Başkanımız Rahmetli Orgeneral Ali Fethi Esener ile birlikte İçişleri Bakanına kuruluş mazbatasını verecektik. Ali Fethi Paşa çok iyi yürekli hep iyimser sevecen bir adamdı. Bakan vaktiyle kendisinin Kurmay Başkanı imiş bana "göreceksin bizi nasıl kucaklayacak!" diyordu. Gittik, özel kalemden öteye varamadık. Sonradan Bakan yanımıza gelip "hayırlı olsun!" dileği ile acele uzaklaşıvermişti. Bu olayı Selahattin Paşa ile her rastlaştığımızda kendisine hatırlatır karşılıklı güleriz!. Efendim kanaatimce aynı konuyu ayrı zeminlerde işleyen bu iki kitabın hemen hemen eş zamanda basılmış olması herhangi bir rastlantı mıdır? Gerçekten hiç bilmiyorum. Ama bunda mutlaka bir hayır olduğuna içtenlikle inanıyorum. İki kitabın da birbirini tamamlar gibi bir hali var. Dolayısıyla birini okuyacakların öbürünü de okumalarında sayılamayacak kadar çok faydalar vardır. Bununla beraber, hemen belirteyim ki biri ötekinin "Panzehiri" değil tamamlayacısıdır. İkisi de aynı konuyu ayrı ayrı açılardan ele almış. Hasan Cemal titiz, dürüst ve cesaretli bir araştırmacı Gazetecilik görevi yapmış. Sonucu kitabı okuyacaklara bırakmış!. Selahattin Çetiner konuyu daha geniş bir çerçeve içinde, kendi gözlem ve deneyimleri açısından bir değerlendirmeye tabi tutmuştur. Bence ikisinde de isabet vardır!. Her iki kitap da Orta Doğu bölgesinde yeni bir düzenin kurulması konjonktürü içine rastlamaktadır. Birileri ellerinde 1920'lerin yıllanmış, yıpranmış, fersude bir "Yol haritası" ile yola çıkmış. Semtimizin kenar mahallesi Orta Doğu'da bir aşağı bir yukarı dolaşmaktadır. Irak'ta yaşanan depremin "Artçı" sarsıntıları hâlâ bizde bile hissedilerek devam ediyor. Yeniden yapılanmanın ne zaman ve nasıl başlayacağı, ne zaman ve nasıl bitirilebileceği henüz belli değildir. Ama ilk olarak İsrail-Filistin sorununun bu sefer artık ciddi ve kalıcı bir çözüme bağlanacağı işaretleri belirgin hale gelmiştir. Bu belki de Irak'ta yeni bir yönetimin oluşturulması ile eş-zamanda hatta daha bile erken gerçekleşebilir. Bölge bir nebze rahatlar ve durulur diye düşünüyoruz..