Kutlu olsun Türkiye'm!

A -
A +

AB Komisyonu beklenen tavsiye kararını verdi. Bu tavsiye önümüzdeki 17 Aralık'ta yapılacak AB Zirvesinde Avrupa Birliği kararına dönüşecek ve sanırım en geç gelecek yılın ikinci yarısında müzakerelere başlanabilecektir. Bakmayınız siz kuşku ve şeamet kuşlarına.. Bana göre, müzakereler sanıldığından çok daha önce bir tarihte sonuçlanacaktır. *** Önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin uyum kanunlarının çıkarılmasındaki sağduyusuna, Helsinki sürecini başlatan üçlü Koalisyon'a, ve en çok da AB ile bütünleşme amacına şimdiye kadar gelmiş geçmiş olanların hepsinden daha fazla bir samimiyet ve inançla sarılmış olan AK Parti İktidarına, Başbakana, Dışişleri Bakanına ve bu uğurda emeği geçmiş bütün diplomat ve teknokratlara gönül dolusu teşekkürler sunuyorum. Onların tümünü içtenlikle kutluyorum. Bu konudaki sevinci bu satırları yazandan daha fazla bir içtenlikle duyabilecek pek az kişi kaldı!. *** Aradan kırk yıldan bile fazla zaman geçti. 27 Mayısın hemen öncelerinde başlayan bu AB sevdası bugünlere kadar düşe kalka, askıya asıla, alına, sonra da her seferinde yalvar yakar gönlü alınarak gönül tahtına oturtulan bu AB Dilberi savaş sonrası ortaya çıkanların en sevimsizi değilse bile en çelimsizi idi. Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) adı ile 6 Avrupa ülkesinin bir araya gelmesi ile oluşmuştu. Kendileri dahil, kimseler onun bugünkü gibi, çekici, alımlı bir süper olarak gelişebileceğini beklemiyordu. Yunanistan'ın yanı sıra Türkiye 1957 Roma Andlaşmasının hemen ardından bu sevdanın peşine düştü. Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu, siyasi vizyonu gerçekten çok kuvvetli devlet adamları idiler. Karardan sonra ruhları mutlaka şad olmuştur!.. *** AET'nin ileri görüşlü mimarları, P. H. Spaak, Adenauer, Monnet ve diğerleri de Yunanistan ve Türkiye'nin ortaklık talebine sevinmiş ve AET'ye bir başka güven gelmişti. Her iki ortaklık anlaşması da Roma Andlaşmasının "Tam üyeliği öngeren" 237'nci maddesi çerçevesinde imzalanmıştı. Amaç ortaklık değil tam üyelikti. Nitekim, Yunanistan fırsatları iyi kolladı ve AB'ye girdi. Zorlu'nun bana bir talimatını hiç unutmam; "Yunanistan'ın peşini bırakmaya gelmez!.. Baktın bir yere koşuyor, peşini bırakmayacak arkasından koşacaksın!.. Baktın bir boş havuza atladı, arkasından sen de atlayacaksın!." Bu sözü her yerde her zaman tekraralarım!. Dalga geçenler oldu. Ama haklı çıkan Zorlu oldu. Ruhu şad olsun!.. *** Şimdilerde Komisyonun kararı her biçim ve boyuttaki yayım organlarında rastgele tartışılıyor. Bakıyorum da herkes konunun keskin bir uzmanı olmuş. Meheldir, olsunlar ama kimilerinin hulusu kalp ile Erdoğan'ı kutlamaya dilleri veya gönülleri varmıyor. Karar metnini kendilerince yorumlayıp "Ama"larla uğraşıyorlar. Şartlardan söz ediyorlar. Hata ediyorlar uluslararası müzakerelerin usul ve adabını bilmiyorlar. Bir defa AB nasıl bir sona ulaşacak? Henüz tam bilenimiz yoktur. General De Gaulle'ü hatırlıyorum. Sesi kulaklarımda çınlıyor: "Oui A L'Europe des Patries.. Mais non A L'Europe des Partis!.." "Ülkeler Avrupasına evet.. Ama siyasi partiler grupları Avrupasına hayır!" diyordu. Bence doğru söylüyordu. *** AET'yi önceleri Roma'da küçümseyen sonra da içine girmek isteyen İngiltere'yi Fransa senelerce "Boş sandalye" taktiği ile veto etmiş Konsey kapılarında süründürmüştü. Şimdilerde medyadan öğreniyorum ki Türkiye'nin de AB'ye girmesine bilmem hangi sebepten hayır diyor, ayak sürüyormuş,. Ben inanmıyorum. Kimi siyasi fıkra yazarlarının vakti ile, kadın ile diplomat arasındaki "çapraz" kıyaslar yapanlarını hatırlıyorum. Fransa, simgesi olan "Marianne" gibi dürüst ve namuslu insanların topluluğudur. Hemen evet demez! Bekleyeceksiniz. "Belki" diyecek olursa bu "Evet" anlamına gelecektir. Eh kırk yıl beklemişiz zaten.. Airbus uçaklarını satın alabilinceye kadar da bekleriz!.. *** Şöyle bir düşündüm. Tam kırk yıl belki birkaç gün daha fazla oluyor, talih beni Arjantin'deki görevimden aldı, Brüksel'deki AB nezdinde Türkiye'nin ilk Büyükelçisi yaptı. Avrupa'nın 6 başbakanı Ankara'da İsmet Paşa ile Ankara Anlaşmasını imzalamışlardı. Anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için Parlamentolarca onaylanması ve tasdiknamelerin karşılıklı teatisi gerekiyordu. 1964 yılı aralık ayında Konseyin toplantı salonunda 6 üye ülkenin daimi temsilcileri ile buluştuk. Türk Bayrağı hem binanın hem salonun kapısında 6 üye ülkenin bayraklarının tam ortasında nazlı nazlı dalgalanıyordu. Ben koltuğumun altında 6 adet tasdiknameyi taşıyordum. Ay Yıldız logolu itinalı ciltlenmiş tasdiknameleri teker teker sahiplerine verdim. Onlarınkini aldım. Dönem başkanı Almanya temsilcisi Büyükelçi Harkort ile karşılıklı tutanaklar imzalandı. Nutuklar söylendi ve artık bizi tam üyeliğe götürecek Ankara Anlaşması yürürlüğe girmişti!. Gün olur yalnız hayali değil hatırlanması bile cihan değer!. Ne mutlu AB'ye tam üyelik belgelerini böyle karşılıklı teati edeceklere!.. Avrupa Birliğine katılma ve özellikle şimdiki müzakerelere başlama aşamasında emeği geçenleri tekrar ve bütün içtenliğimle kutluyorum. Devlete ve millete hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.