1949'da kurulan Kuzey Atlantik Paktı'nın Zirve Toplantısı İstanbul'da başlıyor. Bu hem katılanlar, hem bizim için fevkalade önem taşıyan bir olaydır. Gelmiş geçmiş sıkı yönetim dönemlerinin en acımasız sıkıntılarını taşımaya başladık bile... Ama "Ev sahibi" olmanın şanından sayılır. Üstelik 2. Dünya Savaşı sonlarında bu örgüte katılabilmek için çektiğimiz sıkıntıları da unutmayalım... Zirvenin katılanlar için önemi ise Shakespeare üslubu ile dramatiktir! To be or not to be... ile ifade edilebilir. Olmak veya olmamak anlamındadır. Mesele işte buradadır. *** NATO'yu kimler kurdu? Kimler kapatacak? İkisi de tartışmalıdır. Vakti ile Atatürk'ün ünlü bir Dışişleri Bakanı vardı: Tevfik Rüştü Aras... Hekimdi, tabip idi. Elini henüz bir hastanın alnına koymaya vakit bulamadan tababetten siyasete geçti. Başta Cemiyeti Akvam olmak üzere uluslararası toplantılarda Mustafa Kemal Atatürk'ün sesi, nefesi sayılırdı. Milli Şef'lik döneminde pek çok şey gibi onu da değiştirdiler. Londra'ya B. Elçi yaparak önce uzaklaştırdılar, sonra da bir kenara bıraktılardı. Bir gün dost bir aile meclisinde çiçeği burnunda birkaç Hariciyeci ile karşılaştı. Onlara sordu: Bilin bakalım çocuklar, NATO'yu kim kurdu? Hepimiz kem küm ettik, Rousevelt, Truman, Churchill dedik bilemedik. Aras kendi sorduğunun cevabını yine kendi verdi. "NATO'yu STALİN kurmuştur..." dedi ve anlattı idi. *** NATO, kurulduğu 1949'dan bu yana çok değişti. Yarım asırdan fazla Avrupa ve Batı Dünyasını Sovyetlere karşı bir "Dehşet Dengesi" içinde korumayı başardı. Ama Stalin ve onun çizgisindeki Sovyet liderleri öldüler. Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı dağıldı. Demir Perde devrildi. Arkasındakiler kaçıştı. Çoğu selameti AB'ye ve NATO'ya sığınmakta buldu. Böyle olunca, NATO bir bakıma, işsiz ve sebepsiz kalmış oldu. Şimdi ona bir iş, var olma sebebi bulmak gerekiyordu. AB ve daha ziyade ABD kolları sıvadılar. Şuralarda, buralarda Kosova'da hatta şimdi Afganistan'da deneniyor, Irak'ta da bereket yürümedi. NATO'nun eski kıdemli üyeleri ABD hariç doğrudan doğruya kendilerini tehdit etmeyen konularda örgütün kullanılmasına karşı çıkıyorlar. Bunu doğal karşılamak gerekir. Ülkeler ve Devletler de insanlar gibidirler. Kendilerini tehdit eden ortak tehlike ve tehditler karşısında insiyaki olarak adeta kendiliğinden bir araya gelerek ortak savunma ve yardımlaşma tedbirlerini alırlar. NATO böyle bir düşüncenin ürünü idi. Şimdi sebep zail olunca NATO'nun devamı için bir bahane veya birkaç yeni sebep daha bulmak gerekiyor. Aslında bu konuda herhangi bir güçlük olabileceğini de zannetmiyorum: NATO'yu BM'nin bir kolcusu, kararlarının bir uygulayıcısı görevinde görmek isteyenler var. ABD'nin kafasındaki "Büyük Orta Doğu haritasında" koşturmak isteyenler var. Bence ikisinde de "Ortak tehdit" kriteri noksan. Şimdilerde tek Ortak Kriter uluslararası terördür. Terör tabiri ise, tefsire tabidir. Kendilerine zarar vermeyen teröre hoş bakanlar, hatta onu destekleyip beslemeyi uluslararası bir marifet ve kültür sayanlar bile olur. Onbinlerce insanımızın ölümüne sebep olan PKK teröründe görmedik mi? ABD ancak Usame Bin Ladin ve El Kaide'nin marifetlerinden sonra uyanır gibi oldu. Ama nalıncı keseri gibi hep kendine doğru ahkam kesmeye devam ediyor. Şimdi elinde bir acaip "genişletilmiş Orta Doğu" haritası, NATO'yu oraya buraya bedava koşturmak ister gibi bir hali var... NATO üyelerini halen tehdit eden ortak tehlikenin "Terör" olduğunda hiç kimsenin şüphesi yoktur. PKK'nın bir terör hareketi olduğunda mutabakat vardır. O halde işe oradan başlamak gerekir. Zirvede, başta Cumhurbaşkanı sayın A. Necdet Sezer ile AK Parti hükümetine, Hariciye ve Genelkurmaya çok iş düşecektir. Zira bu toplantı herkesten fazla Türkiye'yi ilgilendirecektir. Tarihi bir sorumluluğumuz olacaktır. NATO zirvesinde alınacak kararlar kimler tarafından önerilmiş, desteklenmiş veya bastırılmış olursa olsun bu kararlar ileride İstanbul Kararları olarak anılacaktır. *** NATO'nun 50'nci kuruluş yılı kutlamaları için yapılan zirveyi yerinde incelemek, izlemek fırsatını bulmuştum. Parlaktı. Ama nihayet sembolik bir yaş günü toplantısı gibi idi. İstanbul Zirvesi bir başka nitelik ve önemdedir. Koskoca bir ABD başkanı binlerce maiyeti ve adeta bir koruyucu ordusu ile önce kalkıp Ankara'ya geliyor, Sezer ve Erdoğan ile görüşecek sonra Zirveye uçacaktır. Bizim için Ankara ziyareti çok ama çok önemlidir. Aman dikkatli olalım diye adeta hıçkıra hıçkıra düşünüyorum ve bu Zirveden başarı ile çıkabilmemiz için Yüce Allah'a dualar ediyorum.