Kimselerin düşünmeye bile cesaret edemediği güçlükleri yendik. En ileri parlamenter demokrasilerde dahi örneği sık görülemeyecek zorlukları en olumsuz şartlar altında büyük bir milli cesaret ve toplumsal feragatle aştık. TBMM tatilde idi. Erken seçimlere gidebilmek için olağanüstü toplantıya çağırdık. Kimseler gelmeyecek sandık, tam kadro hepsi koşarak yerlerini aldılar. 3 Kasım 2002'de seçim kararını çıkardılar. Üçlü hükümet, Meclis'ten evvel dağılmış, Başbakan ve partisinin içi fiilen boşalmış, Koalisyon hem fiilen hem de şeklen dağılmıştı. Başbakanın partisi yarı yarıya boşalmış, sonuncu parti haline gelmişti. Kimseler seçim kararı alan bir parlamentonun AB uyum kanunlarını böyle çıkarabileceğine inanmıyor ve beklemiyordu. Aslında beklemek de fazla iyimserlik olurdu. Ama oldu işte, TBMM 22 saat devamlı çalıştı. En ileri demokrasilerde görülmeyen bir irade heyecanı ile paketi kanunlaştırdı ve Türkiye'nin Kopenhag Kriterlerinin dar kapısından geçerek AB'ye giriş yollarını ardına kadar açtı. AB'ye taraftar olanları, çeşitli nedenlerle karşı görünenleri veya ne olur ne olmaz diyerek çekimser kalanları dahil, TBMM'nin tüm üyelerine teşekkür borçluyuz. Başta müzakereleri büyük bir dirayet ve ret oyu kullanan bir partiye mensup olmasına rağmen tam bir tarafsızlıkla yöneten kadim dostumuz Encümeni Daniş üyesi Murat Sökmenoğlu'na hep birlikte şapka çıkarıyoruz. Gerçekten büyük ve tarihi bir görev yapılmıştır. Allah hepsinden razı olsun!.. AB'ye katılım konusunda "Artık top onlarda!.." deyip oyunu yarıda bırakmak fevkalade hatalı olur. Top onlarda olsa bile oyuncular bizde!. Karşı sahada da oyuna devam etmek zorundayız. Topu boş bırakmaya gelmez. Ağustos ayındayız. AB alanında kimseyi bulmak mümkün değildir. Ama döneceklerdir. Şimdiki AB Komisyonu Başkanı Prodi'den tutunuz, Türkiye'ye karşı tutumu tecrübe ile sabit Verheugen'e kadar hepsi hemen herkesle kavgalı, geçimsiz, hırçın bir tutum ve oluşum sergilemektedir. Nedeni yetkilerini daha da arttırmak sevdasıdır. Ama Konsey çok şükür ki o taraflı değildir!. Muhtemel bir AB'ye verilecek uluslararası veya üstü bir hukuki düzen, Brüksel'de çalışmaya başlayan "Konvansiyon"da şekillenecektir. Mesut Yılmaz ile iki parlamenterimizin de katıldığı bu çalışmalar bir yıl içinde tamamlanabilecektir. Amerika Birleşik Devletleri'nin federal anayasasının 1787 konvansiyonunda 4 ay gibi kısa bir süre içinde hazırlandığı hatırlanırsa pek vaktimiz kalmadığı kolayca anlaşılır. Bir başka hatırlatma daha halen eski demirperde ülkelerinin katılım müzakereleri sona yaklaştıkça üye ülkelerin kuşkulu titizliklerinin arttığı gözlenmektedir. Bunu, ne kadar çelişkili görülebilirse de şahsen adaylığımızı kolaylaştıracak bir unsur olarak mütalaa etmekteyim!.. Nedenleri kolayca bilinir veya bulunur!.. Bu hafta, 3 Kasım'da yapılacak seçimler hakkında da bazı düşüncelerimi arzetmek istiyordum. Yerimiz kalmadı. 50 küsur siyasi Partiden 22'sinin seçimlere katılabileceği açıklandı. Seçim kanununu değiştirmek, olmazsa seçim ittifakları yoluna gitmek gayretleri devam ediyor. Herkesin aklında ve dilinde bir "Fransa modeli veya yaklaşımı" diye karışık bir kavram sanırım yok yere ve yanlış olarak kullanılıyor. Fransa'da geçen Mayıs ve Haziran aylarında iki seçim yapıldı. Birincisi Cumhurbaşkanlığı seçimi idi. Eski Başkan ve Başbakandan biri seçilecek deniliyordu. Sondajlar ikisini de at başı gösteriyorlardı. Aşırı sağcı Nazi özentisi diye tanımlanan Jean Marie Le Pen Başbakanı sildi. Cumhurbaşkanı ile olan arasını 2 puana indirdi. Herkesi bir telaş aldı. Sağcısı solcusu, komünistler dahil herkes Chirac'a oy verdi. Adam % 82 gibi Fransız tarihinde görülmemiş bir çoğunlukla geçti. Elysee sarayındaki eski odasına yeniden yerleşti!. Bu, toplumda belirli bir korkunun ateşlediği birleşme ve toparlanma idi. Bir ay sonra yapılan parlamento seçimlerinde merkez sağdaki kuruluşlar Başkanın etrafında bir "Makul çoğunluk" arayışına geçtiler ve adına da "Majorite Presidentielle" dediler. Bu zar zor bir koalisyon hükümeti için ancak yeterli bir sayıyı toplamaya muvaffak oldu. Partiler eski etiketlerini muhafaza edebildiler. Toplum bilimde çok denenmiş olduğu için bilinir. Negatife karşı toplanma refleksi, pozitif bir olaya veya amaca karşı olandan çok daha fazla güçlüdür!. TBMM'nin olağanüstü toplantısında aldığı iki kararın da ülkemize ve milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.