Perde açılıyor...

A -
A +

Hayırlısı ile ağustos sonuna da geldik.. Ağustosun yarısı yaz, yarısı kış derler.. Hem değişen havalar, sağanak yağışlar hem de iç ve dış politikadaki gelişmeler bunu doğruladı. Batı da özellikle Avrupa'da ağustos bir tatil ve dinlenme ayıdır. Bazı işyerlerinin kepenkleri iner. Kibar ve zengin evlerinin panjurları kapanır. Tatile gidemeyenler bile bu alışkanlığı sürdürürler. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, uluslararası kuruluşlarda, özellikle AB'de yılın 2'nci yarısı çalışmaları, bir yaz gecesi rüyasının ardından ünlü 9'uncu Senfoninin aşina melodisi ile çalışmalarına devam edecektir. Yıl sonuna kadar orkestra şefinin değneği Belçika Krallığının armasını taşıyacaktır. BENELUX'ün kuruluşundan bu yana Belçika, mutasavver Avrupa Birleşik Devletlerinin DE FACTO merkezi sayılmaktadır. Belçikalılar AB organlarının lojistik dağılımını bu hayal ile beklemektedirler. Ama onlar hayalci olmaktan çok hasbi ve hesabidirler. Bir bakıma çıkarcı sayılırlar. Lojistik dağılımın son şekli ancak yeni katılımların tamamlanmasından sonra olabilecektir.  Şimdiki halde gündemin en önemli maddesi AB'nin taşıyacağı KİMLİK konusudur. Fransa'nın De Gaulle'ünden Pampidou'ya, G.D'Estaigne, Mitterand, Chirac ve Jospin'e kadar ısrarla savundukları gibi AB'ye "DEVLET, MİLLET"lerden oluşacak ki bu bizce de aklın yoludur -yahut da Almanlar'ın kendi modellerinde, eyaletlerden oluşacak bir bir sistemin kimliğini taşıyacakır. AB'nin kimliği üzerinde yapılan bütün hesaplar Sovyetler Birliği ve Berlin duvarının var olduğu konjonktüre dayanıyordu. Demir Perde gerisinden gelenler kapıyı aralamış durumdadırlar. TÜRKİYE yarım asırdır bastırıyor. Ama bu sefer sondur. Ya girecek ya da bir daha lafını etmeyecektir. AB böyle bir ihtimali kabul edemeyecektir. Katılım Belgesi devletin bütün kademelerinde incelenmiş, tartışılmış ve bir "ULUSAL BELGE" hazırlanarak AB'ye sunulmuştur. Genelde çok olumlu karşılanan bu BELGE, teferruat sayılabilecek bazı görüşmeler ve açıklamalardan sonra katılım müzakerelerine başlanabilecektir. Konu kasım ayında muhtemelen ele alınacak ve sene sonunda geleneksel dönem sonu zirvesinde netlik kazanacaktır. Bu toplantıya Başbakanımız ile Dışişleri Bakanımız mutaden katılacak ve "AİLE FOTOĞRAFI"nda görüneceklerdir.  Türkiye halen belki tarihinin en güç bir ekonomik ve mali krizi içindedir. Bunun diğer alanları etkilemeyeceği düşünülemez. Özellikle dış ilişkiler hassasiyeti fevkalade bilenmiş durumdadır. Karşılıklı olarak yapılabilecek hatalar, aşırı duyarlılıklar giderek ağırlaşacak durumlara yol açabilir diye düşünüyoruz. Örneğin Asker-Sivil ilişkilerinin AB'deki model ile uyumu konusu çok hassas olmakla birlikte bir anlaşmazlık çıkacağını zannetmiyoruz. Katılım Belgesi Türkiye'nin bütün karar mercilerinde incelenmiş ve üzerinde mutabakat sağlanmıştır. Bunu sağlayacak Anayasa değişiklikleri Eylül'de başlayacak parlamento çalışmaları sırasında ele alınacaktır. Umarız her bakımdan olumlu bir sonuç bu dönem sonuna kadar alınmış olacaktır.  Bu gerçekten fevkalade hassas ve nazik konunun mutlaka ve gerçekten herkesi tatmin edebilecek bir "BASİRET" formülü içinde vuzuha kavuşacağına olan inancım geçen hafta yapılan MGK Ağustos toplantısından sonra gerçekten çok daha kuvvetlenmiştir. Bütün meslek hayatım boyunca hiçbir zaman sarsılmamış olan kanaat ve inancım Türkiye'nin muhayyel veya mutasavver bir Avrupa bütünleşmesinin dışında kalamayacağı, dolayısı ile Müstakbel Avrupa Birliğinin Türkiye gibi bir devleti ve ülkeyi dışlayamayacağı istikametinde olmuştur. Şimdilerde kamuoyuna yansımakta ve yerleşmekte olan kanaat bu merkezdedir. Ancak bu noktaya geliş çabuk ve kolay olmuş değildir. Bu yargıyı doğrulamak için 1960 başlarında Başbakan İsmet İnönü ile Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin arasında geçen bir olayın en yakın tanığı olarak burada hatırlatmak isterim. AB o zamanlar şimdiki durumunda değildi. AET kısaltması ile anılan 6 ülke arasındaki bir ORTAK PAZAR niteliğinde idi. Yunanistan'la birlikte Türkiye'de bu ortaklığa katılmak talebinde bulundu. 27 Mayıstan sonra müzakerelere başlandı, Yunanistan girmişti bile.. Bizde muhalefet sert çıkıyordu. CHP "Onlar Ortak, Biz Pazar..." diye bir slogan tutturmuşlardı. Bir gün İnönü, Dışişleri Bakanı Erkin'i çağırdı. "Bana açık açık söyle.. Biz bu AET'ye girersek istediğimiz zaman çıkabilecek miyiz?" İsmet Paşa muhatabından tereddütsüz ve net bir cevap aldı: "EVET PAŞAM..." İnönü gereğini yapınız anlaşmanın burada BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'NDE imzalanmasını istiyorum dedi. Öyle de oldu. 6 ülkenin Başbakanları Ortaklık Anlaşmasını birlikte imzaladılar. Tastiknameler mutaden Brüksel'de teati edilerek anlaşma yürürlüğe girmiş oldu. Tarih 1 Aralık 1964 idi. Bu merasimde Türkiye AET nezdindeki Büyükelçisi ile temsil edildi. Türkiye Bayrağı ve 6 üye ülkenin bayrakları ile süslü büyük salondaki bu merasimi hiç unutmam. Avrupa Birliği "Türkiye olmazsa olmaz" deniliyordu. Emeği geçmiş ve ebediyete göçmüş olanların cümlesine vefa ve rahmet borcumuz vardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.