Papa 2. Jean Paul vefat etti. Büyük Türk dostu olan eski Papa 23. Jean'ın yanında Vatikan'da toprağa verildi. Toprağı bol olsun diyelim... Ölen Papa, sıradan bir papaz değildi. Bir defa Polonyalı idi. Orası Katolikliğin pek yoğun olduğu bir yer değildir. Tam tersine.. Ama adam 2. Dünya Savaşı sonunda Sovyet Rusya'nın, Stalin'in Avrupa'ya yerleştirdiği kızgın demirden bir perdenin ardından geliyordu. Oralarda sıkışıp kalan ülkelerden birinin evladı idi. Sovyet Rusya'nın yıkılışını ve yerine bir Rusya Federasyonu'nun kurulmasını tarih Serguiev Gorbaçov'un akıllı politikasına bağlayacaktır. Almanya'yı ikiye ayıran o güzelim Berlin'in en güzel mahallesinden çirkin bir duvarla ikiye bölen çirkin bir politikanın, siyasi bir ayıbın ortadan kalkıvermesi, eğer müteveffa Papa 2. Jean'ın gayretleri olmasa idi bu kadar kolay gerçekleşemezdi.!. Sezar'ın hakkını yaşayan Gorbaçov'a, kayzerin hakkını da ölen Papaya verelim. Bu bahsi burada kapatalım. Bu merasime ABD'nin ikisi eski, biri şimdiki üç başkanla katılmasının asıl anlamı bence buradadır. *** AB anayasasının onaylayarak siyasi birliğin tamamlanması tarihi yaklaştıkça üye halkları arasında heyecan artıyor. Yabancı TV'lerde yapılan tartışmaları izliyorum bu tereddüde hak veriyorum. Herkesin maksudu bir amma rivayet muhtelif!.. Arada bazı sesler de geliyor! Müzakere tarihi yaklaşırken Türkiye'nin heyecanı hafiften esner gibi görünüyor diyorlar. Hani insanın "Pek de yanlış değil!" diyeceği geliyor. Ama sıra bekleyen o kadar çok işimiz birikti ki, belki de henüz ona sıra gelmedi. Irak'ta bizim kırmızı pasaportla seyahat eden Talabani Irak'a Devlet Başkanı oldu. Bir yanına Şii, öbür yanına da Sünni birer yardımcı aldı. ABD'nin deyimi ile "Geçici Irak Hükümeti kurulmuş oldu!" Frenklerin bir sözü vardır: "Siyasette geçici olandan daha sürekli olan hiçbir şey yoktur" derler Şahsen buna içtenlikle katılırım!. Eğer öyle olursa, ilerisi kolayca görülemeyecek kadar sisli, dumanlı demektir. Besbelli Amerika buralarını çok sevdi. Havasını, suyunu, insanların huyunu dişine damağına uygun buldu. Bu arada Irak savaşı yüzünden ikili ilişkilerimiz mayhoştan ekşiye çalar gibi oldu. İsmet Paşa'nın büyük devletlerle olan İlişkilerimizde dikkat edilmesi gereken hususlara dair uyarıyı bir defa yazmıştım. Bu hafta da ünlü ABD Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger'ın bir sözünü hatırlatmak isterim. Hani akılda bulunsun diye yazıyorum: "ABD'yi sanki düşmanmış gibi görüp ona göre davranmaya gelmez!.. Mutlaka zararlı çıkarsınız! Ama ABD'nin kayıtsız şartsız dostu olup onun her dediğini yapmaya kalkışırsanız isteklerinin sonu gelmez! Altından kalkamaz ezilir gidersiniz!.." Adam çok doğru söylüyor. Sanırım biz de şimdi doğrusunu yapıyoruz. Bunu da "Efeliğe, kabadayılığa kalkışmadan adabına göre yapmamız gerekir! *** Bugünkü siyasi konjonktür içinde her zamandan daha fazla dikkatli davranmakta fayda vardır. Sayın Cumhurbaşkanı her çe abad Suriye'ye gidecek selvi boylu Beşar'ın ziyaretini iade edecektir. Hafız El Esad gitti. Baas çevresi güçlenerek bakidir. Ağabey nasihatı ile bu denenmiş çevrededen kurtulmasını telkin edebilirse yalnız ora ve bize değil, İran'a da yardımcı olmuş oluruz. Hatemi'yi Paris'ten izledim. Ne kadar açık seçik ve güvenli konuşuyor!. Jaques Chirac da kendisine yalnız iltifat değil, nükleer enerji kullanımı konusunda yardım bile vadetti. Onun da derdi AB siyasi birliğini kurabilirse ardından hemen savunma birliği konusuna geçecek. Bu konuyu Türkiye olmadan çözmesi imkanı yok.. Hazırlıklı olacağız. *** İran bizim dip komşumuz. Birbirimizden pek hoşlandığımız söylenemese bile 1639'dan bu yana birbirimizle savaş da etmemişiz. Atatürk'ten sonra karşılıklı yakınlaşma girişimleri olmuş, ama başarılı olamamış.. Mustafa Kemal Türkiye'de Cumhuriyeti kurarken İran'da Pehlevi adında bir subay da Şah'a baş kaldırmıştı. Atatürk Tahran'a Memduh Şevket Esendal'ı özel büyükelçi olarak göndermiş ve onu İran'da bizdeki gibi bir Cumhuriyet kurmaya çağırmıştı. Adam ha ha demiş ama geçmiş devirdiği Şah'ın sarayına oturmuş, Mollalar gelinceye kadar bir buçuk kuşaklık bir saltanat kurmuştu. Şahla anlaşamamıştık, belki Mollalar bize özenirler diye hayal ediyoruz. Zira her şey gösteriyor ki bölgedeki çıkarlarımız ortaktır...