Avrupa politikasında iz bırakan ve isim yapan kadın politikacı ve devlet adamlarından ünlü "Demir Leydi" Margareth Tahatcher'den sonra -Eğer Sayın Tansu Çiller'i kendi özelliği içinde saklı tutarsak- uzun süre yanımızda yakınımızda bir başka kadın devlet adamına rastlamamıştık. Başkan Bush'un ikinci dönem başkanlığının başında Dışişleri Bakanlığı'nın başına getirdiği "renkli inci" Bayan Rice Condoleezza'yı da şimdilik işinin gücünün başında bırakalım. O zaten işe başladığından itibaren bir siyaset yıldızı sayılıyordu. Bu haftaki yazımızın konusu -Eğer her şey söylendiği gibi yolunda gider, önümüzdeki sonbaharda yapılacak erken seçimlerde CDU/CSU Partisi hükümet kurabilecek bir başarı elde edebilirse- Federal Almanya'da ilk kadın Şansöliye olarak Doğu Almanya kökenli Angela Merkel'i Bundeskanzler Amt'daki koltuğunda görebileceğiz! Bu, yalnız Almanya yahut başta Fransa olmak üzere tüm AB ülkeleri için değil, ABD ve özellikle Türkiye için de fevkalade önemli bir olay olacaktır. 51 yaşında bir fizik profesörüdür. Doğu Almanya'da Brandenburg'da doğmuş, tahsilini orada yapmıştır. Babası bir Protestan Papazı imiş. Rus bölgesinde orta halli bir aileden geliyormuş. Doğu Almanya'da mesleği ile doğru dürüst meşgul olmaya vakit bulamadan evlenmiş, iki çocuklu olarak ayrılmış. 1989'da Berlin Duvarı beklenmedik biçimde yıkılıverince politikaya atılmış. Şansöliye Kohl himayesinde hızlı adımlarla kendisini Bundestag'da milletvekili, parti sözcüsü, genel sekreteri, derken ve sonra da başkanı olarak bulmuş. Kendisinden; özellikle ülkemizde gereğinden fazla bahsettirecek bir tabiat ve yaradılışta olduğu bize göre talihsiz ve acemice beyanlarından anlaşılıyor. Bunu erken ve çoğunu erken ve acemice bulduğumuz beyan ve açıklamalarından çıkarıyoruz. Helmuth Kohl'ün koltuğunda ne kadar ileri gidebilirse gidecek! Federal Almanya'nın bölünmüşlüğünü bitiren, Berlin Duvarını kaldıran, en uzun süre iktidarda kalabilen Kohl gibi bir adamın kendisine "Kızım" dedirtecek kadar yakın olan bu siyaset kadınının siyasetine seçimleri kazanırsa nasıl bir yön vereceğini hep birlikte görecek ve izleyeceğiz. Türkiye'nin AB adaylığı için önümüzdeki 3 Ekim'de başlaması katileşen müzakereler tam Alman seçimlerine rastlıyor. Federal Almanya'nın muhtemel Şansölyesi gibi katılacağı bu sıralarda şimdiye kadarki Türkiye karşıtı ön yargılı görüşünü değiştirebileceğini ümit etmek istiyoruz. Federal Almanya'da en güçlü ve güvenilir siyasi partisi CDU/CSU Hristiyan Partileri Birliği 1949'da Federal Almanya'nın kuruluşundan beri Türkiye'nin Almanya'ya her alanda ne kadar ve nasıl yardımcı olduğunu en iyi ve yakından bilebilecek bir mevkidedir. Angela Merkel de o partinin Genel Başkanı ve Şansöliye adıyıdır. Umarız en doğru izlenecek yolu kimsenin tavsiyesine gerek kalmadan kendisi bulacaktır. Avrupa Birliği Referandumlar ve AB Anayasası dolayısı ile girdiği bunalımdan kendi imkanları ile tez zamanda çıkmasını bilecektir. Avrupa Avrupa dediğimize şöyle bir bakacak olsak görülecek manzarayı lütfen şöyle bir gözlerinizin önüne getiriniz. 1900'lü yılların başında Avrupa'da görünen sınırlarında güneş batmayan bir İngiltere İmparatorluğu, Bir Avusturya Macaristan İmparatorluğu. Bir de orasından burasından didiklenmeye çalışılan bir Osmanlı İmparatorluğu. O tarihlerde Avrupa'yı tarif ederken siyasi bir nükte olarak şöyle bir yakıştırma da yapılırdı: İngiltere bir imparatorluktur... Almanya bir millettir!.. Fransa bir devlettir!.. İkinci Dünya savaşı bu gerçeklerin karşısında hezeyanlar ve hurafeler ve ön yargılar öne sürüldüğü için çıktı! Bunların hepsini gördük ve yaşadık! Türkiye'nin hangi alanda olursa olsun değerlendirilmesinde bu gerçeklerin göz önünde tutulmasında sayılamayacak kadar çok faydalar vardır. Türkiye ile Federal Almanya arasındaki ilişkiler tabiatın ve siyasetin icabı Hükümetlerin değişmesi ile değişmeyecek kadar sağlamdır. Böyle de olmak durumundadır.