Quo Vadis Europa?! (Azimet nereye Avrupa?!

A -
A +

Biz bu Avrupa Birliği'ne mutlaka gireceğiz!.. Dünyadaki beş kıtadan en eskisi, en yaşlısı sayılan Avrupa kıtasının yapılanmasında tarih boyu emeğimiz, katkımız var. Ne biz Avrupa'ya katılmaktan, ne de Avrupa Türkiye'nin katkısından vazgeçemez. Türk halkında ve miletinde bunun şuuru artık iyice yerleşmiştir. Ancak devlet ve siyaset adamlarımız bu konudaki beyan ve davranışlarında biraz daha dikkatli davranmak zorundadırlar. "Giremezsek şöyle olur, treni kaçırırsak böyle olur!" gibilerden dayatmalar halkın maşeri vicdanında ters tepki oluşturuyor... Avrupa Birliği'nin çok bilmiş bürokratları Mayıs ayının 9'uncu gününü Avrupa Günü Avrupa bayramı ilan etmişler. Bayılırız bayram yapmaya!..  Efendim Türkiye'yi AB'ye alırlar mı almazlar mı? Alsalar ne olur? Almazlarsa ne olur? Bu soruların cevabını AB Günü vesilesi ile medyada yayımlanan bir haritaya bakarak kolaylıkla verebilirsiniz. Haritada bugünkü AB ülkeleri bir renge, diğer aday ülkeler bir başka renge boyanmış. Bu renk Edirne'de ve adalarda durmuş, geri kalan kısımda Türkiye boylu boyuna bütün heybeti ile uzanmış yatıyor! Bir Avrupa Birliği'nin bu hali ile gerçekleşebileceğini tasavvur edebilecekler çıkarsa ben onların akıl ve mantıklarından kuşku duyarım!.. Tarih ve talih geçtiğimiz XX. asrın ilk yarısına iki büyük dünya savaşını sığdırabilmeyi başardı. Birincisinde 5 milyon, ikincisinde 25 milyon insan öldü. Hanlar hanümanlar söndü. Taş taş üstünde kalmadı. İki savaşta da aktörler hemen hemen aynı idi. Türkiye birincisinde Almanlar, ikincisinde ise müttefiklerden ABD, İngiltere ve Fransa'nın yanında idi. Birincisinde arkadan itildik bir kaza oldu. Osmanlı İmparatorluğu bölündü parçalandı. İkincisinde, hem taraf idik, hem de silahlı çatışmaya girmemek basiretini gösterdik. Ama bütün vecibelerimizi yerine getirdik...  Efendim, yukarıda gördüğüm Avrupa haritasında üye ve muhtemel üyelerin -Türkiye hariç- yüzölçümleri, nüfusları, ekonomik potansiyelleri yazılmış. Bu görüntü bende bir garip çağrışım yaptı. 1939-1945 Dünya Savaşı'nı düşündüm. Hariciyeye yeni girdiğim sıralardı. Savaşı sonuna kadar yakından izlemiştik. Sonlarına doğru kendimi yeni kurtulan Paris'te Sefaret İkinci Katibi olarak buldum. Olayları da içinden ve Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük diplomatlarından Büyükelçi Numan Menemencioğlu'nun maiyetinde izlemek şansımız oldu. Sefarette 3. sırada geliyordum. Bu konumdaki bir diplomat sefarette orta hizmetçisi gibidir. Her tarafa onu koştururlar. Ben bundan hiçbir zaman şikayetçi olmadım. Almanya savaşa "lebensraum!.." diye bağıra bağıra girdi. Hitler nefes darlığına tutulmuş gibi "Hayat sahası!.. Hayat sahası!.." diyordu. 1 Eylül 1939 sabahı şafak vakti, Alman orduları Polonya sınırlarını aştığı gün Almanya'nın yüzölçümü 729.000 km2 idi. Bu tüm Avrupa'nın % 7.4'ü demek idi. Sadece 18 günlük savaş sonunda 145.000 km2 toprak kazanmıştı. Polonya'dan sonra Danimarka, Norveç, Hollanda, Belçika'yı işgal ettiler. Fransa'ya girdiler. Balkanlar'a indiler, ardından doğuya yönelip Stalingrat ve Moskova'ya girmek istediler. 1942 yılına gelince Almanlar'ın ellerindeki Avrupa toprakları 6.000.000 km2'yi buldu. Bu halen oluşturulmak istenilen Avrupa Birliği sınırları demekti. Stalingrat, Alman ordularındaki zirvenin zevale dönüştüğü nokta oldu... Sadece şurasını belirterek bu haftaki yazımı bitireyim. Savaş sona erdiğinde yani 8 Mayıs 1945'te ben Paris'te artık Sefaret Başkatibi idim. Konuları daha yakından izlemek fırsatına sahiptim. O tarihlerde müttefikleri en ziyade meşgul eden sorun, "Nasıl yapılmalı ki Almanya bir daha böylesi maceralara girişip Avrupa'ya hakim olmaya kalkışmasın" idi. Şimdilerde Avrupa Birliği'ne dönüştürülmek istenilen Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) işte bu amaçla kurulmuştu!.. Bugün Almanya artık barışçı bir ülkedir. Sanırım benzeri bir maceraya atılmak için ortada hiçbir sebep yoktur. AB'nin en güçlü üyesi olduğuna göre buna gerek de yoktur. Bundan mutlaka bir sonuç çıkarmak istenirse AB haritasına iyi bakılmalıdır. Türkiye'nin varlığı ve katkısı olmadan Avrupa Birliği bu yükü kaldıramaz!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.