Bu sene mevsimler şaşırdı. Takvimleri aldattı. Bizler de yazlıktan erken döndük. Geçtiğimiz hafta Cuma günü bir danışman hanım ziyaretimize gelecekti. Kendisini sadece telefondan öğrendiğimiz adından tanıyorduk. Elifi elifine tam saatinde geldi. Genç güzel, cin gibi bir hanımefendi idi. Yanında bir hanım ve üç bey daha vardı. Beylerden birinin elinde kocaman bir kamera görünce şaşırdık. Bir yanlışlık olmasın diye "İnci hanım mı?" diye sordum. "Evet ben İnci, Türkiye Gazetesi'nden geliyoruz. Sizinle AB konusunda bir röportaj yapacağız. Öyle konuşmuştuk" diye cevap verdi. Ne kılık kıyafetimiz ne de böyle mülakat için bir hazırlığımız yoktu. Buyur ettik. Hepsi de birbirinden parlak, akıllı insanlardı. TGRT'ye bir program hazırlayacaklarını söylemişlerdi. Cuma akşamı yaptığımız ortak bir sohbeti hemen o Pazar günü gazetemizin birinci sayfasında görünce şaşırdım! Ve iftihar ettim. Fotoğrafları hangisinin çektiğini pek fark edemedim. Ona da teşekkür borçluyum. Beni bayağı ileri yaşımın kompleksinden kurtardı. Sabahları tıraş olurken karşımdaki aynada yüzüme bakarken bayağı üzülüyordum! *** AB ile ülfetim yarım asrı geçiyor. Hazırlıklı olsam konuyu belki bu kadar kolay toplayamazdım. İnci hanım kızımız bir de manşet atmış. AB'ye ilk başvuruyu benim yaptığımı yazmış!.. Aslında hiç yanlışı yok... Ama söyleyen bakımından sakıncaları olabilir diye düşündüm. Fransızların bir lafı vardır: " Le Moi Est Haissable!" derler. Doğrudur insanın: "Şunu ben yaptım. Bunu ben ettim!" diye konuşması hiçbir ortamda hoş ve sevimli karşılanmaz!. Hele XIV. Louis gibi "L'Etat Ç'est Moi=Devlet Ben'im!" diyecek kadar ileri götürürseniz kellenizi bile uçurtmuş olabilirsiniz! *** AK Parti Hükümeti iş başına geleli beri Avrupa Birliğine katılım işleri öncelikler önceliği sırasına geçti oturdu. herkes ne hikmet ise AB allamesi oluverdi. Bunlar aslında güzel şeyler. Artık konunun geriye dönülemez bir noktaya geldiğini, kamuya, halka mal olduğunu gösterir. Şimdiden müzakere heyetlerinin kimlerden oluşmasının daha münasip olacağı medyada yazılıp çizilmektedir. Bence müzakerelerin ilk aşamasına konuya ünsiyeti olan kıvrak ve esnek bürokratlardan başlamalıdır. Burada dışişlerine yine çok iş düşecektir. *** Her zaman yazdığımız gibi 1945 Mayısında Avrupa'da savaş sona erdiğinde yakılan yıkılandan daha müthiş bir korku vardı ortalıkta. Şimdi ne yapacağız? korkusu ve telaşı.. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Herkes birbirinden çekiniyor ve hatta şüpheleniyordu. Savaş ve işgal sırasında "işbirlikçi " olarak damgalananlar, galipler arasında güvensizlikler, şüpheler artmıştı. Bütün bunların arasında çeşitli kurum ve kuruluşlar mantar gibi yıkıntılar arasında türemekte idi. Bütün bunları gözlerimizle gördük, içinde yaşadık. Paris Büyükleçiliğimizde önce 2.'nci sonra da Başkatip olarak vazife görmekte idim. Paris gibi büyük bir sefarette Başkatip olmak muazzam bir konakta orta hizmetçisi olmaya benzer. Her işe önce siz koşturulursunuz. Marshall Planı ve onun doğurduğu "OECD" teşkilatının Fransız Hariciyesinin ünlü altın yaldızlı "Sakon de L'Horloge" salonunda Türkiye adına ben vardım. Bugünkü AB'nin ağa babası Roma Andlaşması ile kurulan AET yani Ortak Pazar 1947 Mayısında toplanan "Avrupa Gümrük Birliği"nin meşru bir çocuğu sayılmak gerekir. Bu Konferansa Türkiye ile Yunanistan da davetli idi. Dışişleri Bakanımız ABD'ye gitmek üzere Paris'e geldiğinde anlattı. Yolda Yunan Başbakanı Çaldaris ile görüşmüş. Yunanlı bizim Necmettin Sadak'a sizinle beraber herşeye varım hatta biz konferans bünyesinde aramızda ikili bir Gümrük Birliği dahi yapabiliriz demiş. Rahmetli Necmettin Sadak memnun Paris'e geldi. Ama o sırada Hariciyeden gelen bir telgraf Brüksel Büyükelçimizin "Ben gümrükçü müyüm?" diyerek görevi red ettiğini bildiriyordu. Bakan dünyanın en nazik bir insanı idi. Büyükelçimiz Numan Menemencioğlu'na üzüntüsünü olabilecek en nazik cümlelerle anlatırken ben de yanlarında idim. Numan bey formülü buldu." Burada Oğuz Gökmen'i yollarız... Heyet Başkanı olarak da ordaki sefiri yazarız" dedi. Kızım Gülperi yeni doğmuştu. Onu kayın valideme ve dadısına bırakıp otomobile atladık iki ikibuçuk saat sonra Brüksel'de konferansın yapıldığı ünlü Metropole otele yerleştik. Konferans uzun sürdü. *** "Avrupa Gümrük Birliği" , üç küçük devletin, Belçika, Hollanda ve Lüxembourg'un daha savaş devam ederken Londra'da sürgün Hükümetleri tarafından imzalanmış olan ve adına " Benellux " denilen bir anlaşmanın üzerine bina edilecekti. İlk katılacaklar Fransa ile İtalya olacaklardı. Bana verilen talimat iki cümlelikti: "Türkiye ve Yunanistan bir Avrupa Gümrük Birliği kurulmasını memnunlukla karşılar ve kendi aralarında kurmayı tasarladıkları bir Gümrük Birliği ile buna katılmak tasavvurundadılar!" Müzakereler uzadıkça uzuyor, isim üzerinde mutabakat bulunamıyordu. Fransa ve İtalyanın da katılımını gösterecek bir " Fritalux " tanımlaması üzerinde duruluyor. Saatler geriye alınıyor. Klima cihazları olmadığı için salonları serinletmek için açılan percerelerden içeriye borsa meydanındaki kaldırımlardan buharlaşan patates kızartmaları kokuları geliyordu. Baktım bizim iki cümlelik nutkumuz güme gidecek, el kadırarak söz istedim. Süsleyip püsledim Yunanistan'la ikili bir Gümrük Birliği kuracağımızı söyleyiverdim. Salon alkıştan kırıldı. Bundan sonrası içimizi yakar Avrupa Gümrük Birliği kuruldu. Onun üzerine AET bindi, heybesine de Türkiye ile Yunanistanı yerleştirdi. AET, Avrupa Birliğine dönüşüyor Yunanistan içinde biz hâlâ kürek çekiyoruz... AB öyküsünün özeti bu!.. *** abii yazacak daha çok şey var Emekli Sandığının resmi bir tebligatına göre Diplomaside 40 yıl, 11 ay, 17 gün çalışmışım. Kafam bu sürenin anıları ile dolu. Sanki bin yıl yaşamış gibiyim. Bu sürenin öncesinden, çocukluk günlerimden bir iki tutam, sonrasından da bugünlere kadar olanlardan birkaç avuç daha katınca bugün elimde bir çanta dolusu anılar dizisi ortaya çıktı. Çoğunun dizgisi bile yapıldı idi. En mükemmel ve saygın bir basım evinde basıma girmek üzeri idi ki küçük bir engel çıktı. Bir ünlü şahsiyet ile ilgili küçük bir bölümün çıkarılması mümkün olabilir mi? diye soruldu. Tartışmaya hiç gerek duymadan anında geri çektim!. Anılar, kurgusu biten bir saat gibidirler, zamanı istediğiniz noktaya ayarlayamazsınız.. Anılar vardır ortak dostluklardan yanadır. Küskünleri barıştırır. Anılar vardır düşmanlıklar çıkarır. Biz dostuklardan yanayız! Herkes yaşadığını gördüğünü saklar. Gençler yaşadıklarını hatırlarlar, yaşlılar ise yakını unutup eskileri hatırlarlar!... Biz hatırlatmak için yazmıştık. Cumhuriyet bayramınızı kutluyorum efendim.