Savaş geliyor savaş!..

A -
A +

Geçenlerde yazmıştık. Şu Irak daha doğrusu Saddam Hüseyin yüzünden dünyada belki yüz milyonlarca insan bir tuhaf ve acayip savaş psikozu içinde yaşıyor. Savaşın acayip veya tuhaf olanı olmaz. Savaş savaştır. Savaşı çıkaran, yapanlar arasında kazananların da kaybedenlerin de birleştikleri tek nokta bunun zannedildiğinden daha da cidi bir şey olduğu yolundadır. Sezar'dan Napolyon'a Tallvriahand'dan Clemenceau'ya Lloyd Corc'a kadar hepsinin dilinden konuşarak ifade edelim ki "Savaş ne askerlerin ne de politikacıların münhasır yetkilerine bırakılamayacak kadar ciddi bir konudur!" Savaş genci ile yaşlısı ile kadını erkeği ile bütün bir milleti ilgilendiren bir konudur. Onun içindir ki, -bizimki dahil- bütün Anayasalar bunun kararını millete, dolaylı olarak onun vekillerinin oluşturduğu parlamentolara bırakmışlardır. Halen böyle bir psikozun içinde yaşadığımız için olacak bu dönemi doğru dürüst anlamak ve özellikle anlatabilmekte zorluk çekiyoruz...  Efendim, eğri oturup doğru konuşalım. İçinde yaşadığımız durumun bir görünen bir de görünmeyen tarafı vardır: Görüneni anlatmak, görünmeyeni araştırıp bulmaktan kolaydır! İsterseniz kolay olandan başlayalım: 2. Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan terör en çok bizlerin canını yakmıştır. Dolayısı ile en çok bizler biliriz!. Ama gelin görün ki diğerlerinin yorumu, değerlendirmesi bu musibeti nerede ise hoş görmek istikametinde gelişmiştir. ABD hem uzaklardaki muhteşem coğrafyası, hem de her bakımdan en güçlüsü olmak bakımlarından kendisini terör musibetinden masun, tam bir dokunulmazlık içinde hissediyordu. Belki bir bakıma haklı da olabilirdi. 2001 yılının 11 Eylül'ünde, "El Kaide" terör örgütü, New York'un simgesi ikiz kuleler ile Washington'da Beyaz Saray'daki Pentagon bölümünü intihar uçuşu yapan uçaklarla vuruverince ABD'nin "Dokunulmazlık perdesi" yırtıldı. Başta Başkan Bush olmak üzere bütün ABD ayağa kalktı. Sinirler diken diken gerildi. Usame Bin Ladin Müslüman'dır diye önce dünyadaki bütün Müslümanlar töhmet altında tutulmak istenir gibi bir durum ortaya çıktı. Toplumsal bir baş dönmesi nerede ise bir yaş dönümü sendromuna dönüşmek üzere idi ki yanlıştan zor dönüldü.. ABD dünyadaki 7 ülkeyi terörist ülke ilan etti bunlardan beşi Müslüman ülke idi. En başta Irak ve Saddam geliyordu.. Önce orasını halletmek kararını aldı. Bush Irak'a savaş açmayı ve Saddam'ı mutlaka devirmeyi kafasına taktı. Irak'ta kitle imha silahlarını araştırmak üzere giden heyetin raporu ne olursa olsun, BM'den yeni bir karar çıksın çıkmasın yine de bu işi yapacak ve Irak'ı vuracaktı.  Terör dünyanın her yerinde suçtur. Uluslararası terör de uluslararası bir suçtur. Uluslararası suçların sübutu da cezalandırılması da Uluslararası Hukuk kaidelerine göre yapılmak gerekir. Bu da daha önceki örneklerde olduğu gibi Birleşmiş Milletler Örgütünün kararı ile mümkün olabilir. "Ben en güçlüyüm, kararı ben verir ben infaz ederim!." düşüncesi ile hareket ederseniz, dünyanın neresinde olursanız olunuz insanlarda "Hukuk" kavramının saygınlığını, kutsiyetini zedelemiş olursunuz!. Bu genel mülahazanın dışında bugünkü gerçeklere gelince görünen şudur ki ABD her halükârda Irak'ı ve Saddam'ı vuracaktır. Bunun en çabuk, en kolay yolu Türkiye'den ikinci cephe açmak olarak görüyordu. AKP iktidarına şiddetle ve bir az da tehditle bastırıyordu. Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en zor kararını almak gibi bir "İkilem" arasında kaldı. Bu durumda en iyi çözüm kuşkusuz meseleyi barışçı yollarla çözmek idi. AKP iktidarı özellikle Başbakan Gül, Allah için elinden geleni yaptı.. Çeşitli nedenlerle morali bozulmuş olan diplomasimizin değerli mensupları gerçekten müthiş bir performans gösterdiler, "İstanbul buluşması" ve telefon diplomasisi onların eseridir!. Ama ABD mutlaka Irak'ı vuracak ise, böyle bir savaşın içinde olmak kadar dışında kalmanın da pek çok sakıncaları var. MGK'nın altıbuçuk saat süren toplantısının ardından yapılan açıklama metninde bu açıkça görülüyor... Sonuç olarak söyleyebileceğimiz şudur: Irak'ın ister kuzeyinden ister güneyinden girsinler Kuzey Irak'ta ABD ve İngilizleri yalnız bırakmak Türkiye'nin çıkarlarına tamamen aykırıdır. Bunu önleyecek tedbirlerin mutlaka şimdiden alınmasında zorunluluk vardır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.