"Le combat a cesse, faute de combattants!.." Haftalardır, aylardır, daha da doğrusu şu meşhur ve menhus 11 Eylül 2001 terör olayından bu yana bütün dünya, savaştan başka bir şey konuşamaz, dinleyemez oldu. İttifaklar, topluluklar, dostluklar, inançlar, içtihatlar bu yüzden birer birer bir yerlerinden çatlar çatırdar gibi oldular. Anarşistler, Faşistler, Komünistler, Liberaller, Kapitalistler, Demokratlar, Sosyalistler hepsi ne hikmet ise bir araya geldiler bir ağızdan savaş karşıtı şarkılar düzmeye başladılar.. Herkes sokaklara, meydanlara doldu. Sokağa çıkmaya üşenenler evlerinin ön cephelerine balkonlarına pankartlar asıyorlar. Bu görüntülere savaş sıtmasına tutulmuş ABD'nin meydanlarında, medyalarında bile rastlanıyor. Henüz başlamadığı için, savaştan değil ama savaşın lafından lakırdısından yorulduk, hep aynı şeyleri dinlemekten görmekten, izlemekten bıktık usandık! Ne olacaksa olsun da şöyle bir rahata kavuşalım diyecek hallere geldik. Ama diyemeyiz ki. Onu da söyleyemeyiz ki... Zira savaş hemen sınırımızda burnumuzun dibinde olacak!. Komşudaki yangın bizi de yakar. Haftalardır bunun tedbirlerini almaya çalışıyoruz. Tam alabildik mi? Bilemiyorum. Ama söz gelişi, eğer bundan yüz yıllarca önceleri Pierre Corneille'in ölümsüz trajedyasında kahramanı Rodrique'e söylettiği gibi "Savaş, savaşacak adam kalmadığı için" birdenbire bitiverecekse bunun bizim için yeterli bir teselli olabileceğini de zannetmiyorum!. Zira ABD ve İngilizlerin ve müttefiklerin girişecekleri Irak harekatının sonucu ne olursa olsun bu biz Türkler için sadece sonun başlangıcı niteliğinde olacaktır. Kuzey Irak'ta Barzani ve Talabani'ye bağlı ve parlamentosu bile bulunan örgütlenmiş Kürt güçleri bulunduğu sürece bölgeye girecek olan Türk ordusuna karşı her türlü provokasyon melanet ve sataşma mutlaka yapılacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır. ABD'li dost ve müttefiklerimiz iyidirler, hoşturlar, ama oradaki Kürtlere karşı kendilerini daha 1914-18 savaşından beri borçlu hissedebilecekleri ihtimalini akıldan çıkarmamak gerekeceğini biz yine de akıldan uzak tutmayalım!. Unutmayalım!.. Adamların, özellikle Barzani'nin daha şimdiden küstahlaşmaya başladığını medya haberlerinden öğreniyoruz. Kuzey Irak'taki Kürtler ABD komutasına bağlı olacaklarmış.. Bu herhangi bir çatışmayı önlemek için bir ölçüde güvence, bir başka açıdan da nahoş gelişmelere yol açabilecek nitelikte değerlendirilebilir. Diyarbakır'da görev yapacak Türk-ABD koordinasyon kurmaylarına bu konuda çok iş düşecektir. Dikkatli ve titiz davranalım derim. Askeri üslerimizi, limanlarımızı müttefiklerimize açtık. Topraklarımızda yabancı asker konuşlandırma, yabancı ülkelere asker gönderme yetkilerinin TBMM'den alınması pek kolay olmamakla beraber hükümet tezkeresi Meclise gönderildi bile. TBMM'de, zor olmasına rağmen yine de bir hal ile kabul edileceğini düşünüyorum. Allah yardımcımız olsun!. Savaş insanlar ve milletler arasında bir kavgadır. Hayatında birçok savaşlara komuta etmiş, yenmiş yenilmiş Napoleon Bonaparte'ın ölürken dudaklarından dökülen son sözlerini hatırlatarak bu haftaki yazımı bitirmek istiyorum. Ölüm yatağında Napolyon şöyle demiş: "İnsanın hayatı, gündüz ile gece arasında sürekli bir savaşla geçer. Savaşın galibi de hep geceler olur!" Umarım bütün günlerimiz aydınlık olsun!. Eğer kaderde varsa, bu anlamsız savaşa şöyle veya böyle katılmak durumunda ve zorunda kalacak olursak, bunun ülkemize, milletimize ve başımızdan hiç eksik etmediğimiz devletimize hayırlı olmasını diliyor, şanlı ordumuza da "Gazanız mübarek olsun!.." diyoruz!.