Seçim sonuçları ve ötesi!..

A -
A +

Geçen hafta hepimiz için bir umut haftası idi. 3 Kasım seçimlerinden herkesin kendine göre bir beklediği vardı. Sandıklardan belki hiçbirimizin tam olarak beklediği bir sonuç çıkmadı. Millet ne yaparsa en iyisini, en güzelini yapar demiştik. Sanırım öyle oldu!. Kimsenin neden ise kılına dokunamadığı mevcut seçim sistemine göre sandıklardan çıkabilecek en makul sonuç alındı. Sandıktan istikrar çıktı. Ardından güçlü ve çabuk karar alabilecek tek bir partinin oluşturacağı bir iktidar göründü. İkisine de şiddetle ihtiyacımız vardı!. R.T. Erdoğan'ın genel başkanı bulunduğu Adalet ve Kalkınma Partisi, geçerli oyların % 34.3'ünü alarak 363 milletvekilliği ile tek başına hükümet olma yeterliğini kazandı. Ardından Deniz Baykal, Kemal Derviş'in rüzgarını arkasına alarak, oyların % 19.4'ü ile 173 milletvekili çıkararak CHP parlamentoda tek muhalefet grubunu oluşturdu. Beklentiler, başka yönde idi. İktidar'ın ancak bu iki partinin koalisyonundan oluşabileceği sanılıyordu. Buna çok şükür gerek kalmadı. Zira son yıllarda uyumsuz ve iğreti koalisyonlardan çok çekmiştik. Hele sonuncusu umutlarımızı son nefesine kadar tüketmişti. Sonunda bir zamanlar cakasından, havasından yanına bile yaklaşılamayan üçlü koalisyon partileri sandıkta eridi. Hele Başbakan Ecevit'in partisi sadece % 1.2 ile sanırım siyaset sahnesinden bir saman yolu yıldızı gibi karşın karşın ve mahzun kaydı gitti. Doğru Yol Partisi'nin kıl payı barajın altında kalarak bir süre beklemek durumunda kalmasına üzüldüm. Benim oyum boşa gitti. Eşiminki muhalefet sıralarında zar zor bir yer bulabildi. Ama kendi düşen ağlamaz. Barajı bu kadar yüksek tutmamalı ve iki turlu sisteme gidilebilmeli idi. Ben AK Parti'nin % 34.3 payı içinde DYP ve MHP'nin ödünç oylarının da var olduğuna inanıyorum. CHP'nin engelleyici olmasa bile güçlü, seviyeli bir muhalefet yapabileceğini umuyorum. Başkanı Deniz gibi hırçın tabiatlı olmasına karşın yılların deneyimi ile sakinleşmiş olmalıdır. Erdoğan'ı ziyaretini böyle yorumluyorum. Güçlü ve ciddi bir muhalefete sahip olmayan iktidarlar hiçbir zaman sürekli ve başarılı olamazlar. Milli ve toplumsal alanlarda ikisinin işbirliği şarttır. Arada ufak tefek pürüzler ve güçlükler yok değildir. Örneğin AK Parti kazandı ama Genel Başkanı meclisin dışında kaldı. Bu siyaset oyununda kural dışı faullü bir "gayretkeşliğin" sonucudur. Ama yerli yabancı herkes bunu anlamış, değerlendirmesini öyle yapmıştır. Başta Yunanistan olmak üzere sağdan soldan yeni Türk Hükümetine yapılan davetler doğru adrese, yani R. T. Erdoğan'a yapılmaktadır. Bunu düzeltmek birkaç ay alır ama kolaylıkla yapılabilir. Nihayet iktidar partisinden 38 milletvekilinin usulen istifa etmesi kısmi seçimleri gerektirecek ve bunda AK Parti Genel Başkanı Meclise girebilecektir! Hem pek de aceleye gerek yoktur. Federal Almanya'da Sosyal Demokrat Parti iktidara geldiği zaman Willy Brandt Partinin Genel Başkanı idi. Başbakanlık koltuğunda Milli Savunma Bakanı olan Helmuth Schmidt'i oturttu. Kendisi dışarıda kaldı. Sebepleri ayrıdır. Bir gün kısmet olursa bunu nedenleri ve sonucu ile birlikte yazabilirim. Ama bugün konumuz Türkiye'dir. Cumhuriyet tarihinin en önemli sorunları ile karşı karşıyayız. Avrupa Birliği'ne girmek sürecinde, Kopenhag Zirvesinin beklentisindeyiz. Kıbrıs meselesi, yanlış ve tutarsız, zamansız politikalar, beyanlar yüzünden çok zor dönemlerden geçtik. 1960 anlaşmalarının ahdi ve hukuki zemininden hiç yoktan kaydık. Haklı ve alacaklı olduğumuz bir konuda nerede ise borçlu durumlara düşmek üzere idik. Şimdilerde AB'ye giriş sürecinde yeni ve akıllı bir umut belirmiş gibidir. Bunu rastgele ve sorumsuz, zamansız beyanlarla heder etmeyelim!. Unutmayalım ki böylesi uluslararası konularda söylenebilecek her yanlış söz aleyhimizde bir koz olup karşımıza çıkar!. Irak meselesi ve Kuzey Irak'taki Kürtler, Türkmenler sorunu çabuk kararlar alınmasını gerektirebilecek bir nezaket arz etmektedir. ABD ile ilişkiler sürekli dikkat ve izleme ister.  Ekonomik istikrar ve gelişmemiz, Kemal Derviş'in esintisinden daha güçlü ve güvenilir bir rüzgarı yakalamak üzeredir. Bir TV kanalında Eko-Diyalog diye bilinen bir programda anlı şanlı üç Prof'un AK Parti'nin genç bir uzmanını müstehzi sorgulamasını izledim. 35 yaşında Ankara milletvekili olduğunu öğrendiğim bu genç, ciddi, müeddep ve gerçekten bilgili adamı ilgi ve hayranlıkla izledim. Adam, AK Parti'de ekonomi dalında kendi formasyonunda 40 kişinin daha görev aldığını söylüyordu. Güvenim arttı. Eminim ki programın ünlü 3 yıldızı da benim gibi düşünmüşlerdir. Ama neden ise sonunda iki cümle ile olsun bir değerlendirme yapmaya tenezzül etmediler. Yadırgadım!..  İktidar ile muhalefet medeni bir anlaşıyla AB, Kıbrıs ve istikrar konularında ortak hareket etmek kararını aldılar. Baykal ve Erdoğan bu amaçla yan yana poz verdiler. Sevindik, artık işe bir an evvel başlamanın zamanıdır. Seçim sonuçlarının ve Ramazan ayının sevgili okuyucularıma hayırlı olmasını içtenlikle diliyorum!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.