Siyasette güneş tutulması!..

A -
A +

Geçtiğimiz haftalarda uzayda güneş tutulması olacak diye dünyada ortalık karıştı. Meraklıları, ünlü kozmograflar, astrologlar, sismologlar hadisenin en iyi ve rahat gözlenebileceği Türkiye'ye akın ettiler. Bizler ekrandan izledik. Ne fazla merak ne de endişe ediyorduk. Savaşın hâlâ güneydoğu sınırlarımızda daha değişik bir şekilde devam etmekte olduğunu biliyor ve tüm olumsuzluklarına rağmen sabır ve hatta tevekkül ile katlanmakta idik! *** Aslına bakarsanız tarihe devrettiğimiz yirminci asır bir "yüzyıl savaşı" gibi idi. Bir asır yetmedi, adı soğuk da olsa ikincisine de savaşla başladık sayılır... İkinci Dünya Savaşında müttefik orduların galibiyetini perçinleyen ünlü Normandiya Çıkarmasından bu yana tam 66 yıl geçti. Birkaç ay sonra da savaş sona ermişti. Bunların hepsinin içinde yaşadım o zamanlar oralarda diplomatik görevde idim. Pek sevinmeye kalmadı. Hitler'i ve Nazizmi yenenler, bu sefer kendi aralarındaki rekabete yenildiler. Sovyet Rusya'nın ateşten çizdiği bir demir perde ile Avrupa yere düşen bir karpuz gibi tam ortasından ikiye bölündü. Müttefikler, birlikte ve yan yana sürdürdükleri bir sıcak savaşın yerine kendi aralarında bir "Soğuk Savaş"a başladılar. Bu Soğuk Savaş dönemi politikacıların basiretinden ziyade iki taraf güçlerinin karşılıklı dengesi yüzünden çok şükür ki bir sıcak savaşa dönüşmeden Gorbaçov'un Glasnost ve Perestroyka'sı sayesinde geçici de olsa taraflar arasında "Ne savaş ne Barış" diye ifade edilebilecek bir Modus-Vivendi, bir hayat tarzına dönüştü. Demir Perde kalktı içindekiler, bir taraftan öbürüne geçtiler. NATO'ya, AB'ye kapılandılar. Ama bu sefer de aradaki "Denge" bozuldu. Uluslararasındaki terazinin bir kefesi boşalınca, ABD ve yandaşları tek başına kaldılar. Tek taraflı ağırlıkla denge kurmak mümkün değildir. Siyaset tıpkı tabiatta olduğu gibi "Boşluk"tan hoşlanmaz. Boşluğu "Pax Americana" diye adlandırdığımız yeni düzen doldurdu. *** Türkiye Cumhuriyetinin ABD ile ilişkileri başlangıcında pek parlak sayılmazdı. Müttefikler arasında Lozan gerçeğine en uzun süre uzak kalan Amerika olmuştu. Sonraları Sovyet ve Stalin tehditleri sırasında en yakınımızda yine ABD'yi bulduk. Bu herhangi bir yazılı ve sözlü anlaşma olmadan aramızdaki her türlü uzaklığa rağmen sıcak bir yakınlık oluşturdu. "Stratejik Müttefik" olduk!.. Kore Savaşlarında omuz omuza beraber savaştık. Knuri cephesinde Türk Tugayı Komutanı rahmetli Saim Dora, Alay Sancağını beline sararak ABD askerini tamamen kuşatan çemberi kırıp onları kurtardı. Bu hızla NATO'ya girdik! Son Irak macerasında ise eğer hükümetin tezkeresi TBMM tarafından geri çevrilmemiş olsa idi, belki şimdi Kuzey Irak'ta bulunacak ve PKK melanetini kesin tarihe gömmüş olacaktık. Ama sonrası ne olurdu? Orası bilinemez... Mademki yönetim tarzı olarak demokrasiyi seçmişiz... Hem biz gereğini yapacağız, hem de demokrasi havarisi pozundaki ABD buna anlayış gösterecek. Bu yüzden ABD ile aramızda mevsimsiz, gereksiz bir serin rüzgar eser gibi oldu. İlişkilerin yeniden eski iş birliği havasına dönüşmesi her iki taraf için de önemlidir. Önümüzde bir İran muadelesi var. Onun da çözümü Demokrasi ve Geo-Politik anlayışı içinde çözülecektir. Petrol zengini, uranyum avcısı İran oldum olasıya bize şehla bakar. Kendisine rakip görür. Bu yüzden, başta petrol veya uluslararası kara yolları gibi her iki ülkenin de yararına olan tasarımlara bile karşı çıkar. Hangi rejim ve iktidar olsa durum aynıdır. Yaratılış itibariyle de megaloman olan bu insanlar şimdiki mollalar rejiminde dahi Persepolis havalarındadır. Bu arada Ajanslardan taşan iki önemli haber: Biri Kara Kuvvetleri Karargahının vak'a mahalline nakli, öbürü ise ABD Dışişleri Bakanı Condoloezza Rice'ın hafta sonu Ankara'ya yapacağı ziyarettir. Birincisi bizim işimizdir. TBMM'deki yasa değişikliği tamamlanınca PKK vebasını daha kolay ve kesin olarak önleyebileceğiz. Bunu kendimiz halledeceğiz... İkincisi, ABD-İran ilişkileri, dolayısı ile anlaşmazlık içinde olanların sorunudur. ABD'nin Irak'taki gibi İran'da bir kara harekâtına girişmesi düşünülemez. Dolaylı bir yardım istenecektir. Bunu da Sayın Dışişleri Bakanımız, misafir ve muhatabı ile görüşmekten kaçınmayacaktır. Umarız ilişkilerimiz karşılıklı ve sağlıklı bir hava içinde geçer ve aradaki soğukluk giderilir *** AK Parti Hükümeti ABD ve AB ile ilişkilerde zorluklarla karşılaşmaktadır. Bunlar zamanla düzelecektir kanısındayım. Ancak iç politikadaki güçlükler mutlaka ve bir an evvel yenilmeli ve özellikle "İç Güvenlik" ve "Adalet" bir düzene ve güvene kavuşturulmalıdır. Marifet kanun yapmak veya değiştirmek değil onları gereği gibi uygulayabilmektedir. Dünyanın en büyük hukukçu ve devlet adamlarından Montesquieu, dilimize de çevrilmiş olan "Kanunların Ruhu" Esprit des Lois"sında diyor ki: "Ben bir ülkede kanunların iyi mi, kötü mü olduklarına değil, nasıl uygulandıklarına bakarım!" Biz de öyle yapalım "Yargı"yı eski saygın tahtına oturtalım!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.