Tarihten önce vardık... Tarihten sonra varız!..

A -
A +

Onuncu Yıl Marşını söylemiyoruz!.. Burada tarih dediğimiz AB'nin bu yıl yaptığı sonuncu zirve toplantısının tarihi 17 Aralık 2004 tarihidir. Bu, AB tarihinde az görülmüş en uzun en çetin ve fırtınalı bir müzakere oldu. TC Başbakanı, Dışişleri Bakanı, gösterişsiz ama kendilerinden emin birkaç değerli ve deneyimli diplomatımız övgü değer bir performans gösterdiler. Sonunda ipler kopmak ve TC Başbakanı işi bırakıp Türkiye'ye dönmek üzere iken AB'nin akıllı, gün görmüş Avrupalıları araya girdiler. Sabahlara kadar süren bembeyaz bir gecenin sonunda neden ise Türkiye'ye karşı sımsıkı kapatılmış olan dar ve demirden bir kapı gıcırdayarak aralanır gibi oldu. Bunu "Mutlu son" sayanlar bayram yapanlar oldu. Bence ikisi de yanlıştı. Aralanan kapıya tekrar kapanmasın diye, ayağımızı koyduk! Artık dar kapının gerisinde değil, içerisindeyiz!. Önümüzde uzun ve dikenli bir yol var, sağımızdan solumuzdan sataşacak olanlarla tartışa tartışa bu yolu katedeceğiz! Ama bu tartışmalar bundan böyle "Aile içinde" olacak. Dünya âlem bilmektedir ki, AB'nin çıkarları, Türkiye'ninkilere eşit, hatta daha fazla olduğu nihayet anlaşılabildiği gün araya konulan spekülatif uzun mesafe de birden kısalacak ve Türkiye, AB organlarının içinde yerini beklenenden çok daha erken bir tarihte alacaktır!.. *** 17 Aralıktaki zirvede aldığımız sonuç, hiç azımsanmayacak ve hatta kutlanacak niteliktedir. Ama bu kutlamada biraz daha ağırbaşlı olabilirdik. Bu belki daha da etkili olabilirdi. Kopenhag Kriterleri'nden taşan bazı şartların mutabakat metnine sızmış olması işimizi belki biraz uzatacaktır. Kıbrıs şartı, "ucu açık" müzakereler imasından çok daha önemlidir. Zira her müzakere, tarifi itibarı ile öyledir. Kıbrıs konusuna yapılan atıf meselenin bir an önce hallini çabuklaştıracak niteliktedir. Kıbrıs adasında bir Kuzey Kıbrıs Türk Devleti'nin mevcudiyetini inkâr etmeye kimsenin gücü kalmamıştır. Ankara Anlaşmasının yürürlüğe girdiği tarihte bir Kıbrıs Devleti vardı. Ama bu, varlığı Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından garanti edilmiş ve Birleşmiş Milletler'e ol surette kayıtlı bir Kıbrıs idi. Olaylar hatırlanacağı gibi gelişmiş ve sadece Rum Yönetimi geçerli sayılmıştır. BM, bu ayıbını Annan Planı ile düzeltmeye çalışmış, Rum Yönetimi bunu red etmekle bir oldu bitti oluşturmak istemiştir. Bu konuda evelemeden gevelemeden söyleyebileceğimiz şey şudur: Ne Yunanistan, ne de Kıbrıs Rum Yönetiminin AB'ye katılımı sırasında hükümetlerimiz gerekli "sakınca kaydı" nı koymakta yeteri kadar ileri görüşlü davranmamışlardır. Bunun tartışma yeri ve hele zamanı değildir. Müzakerelere başlama tarihi 2005'in ikinci yarısına kaymıştır. Birinci yarısı Lüksemburg başkanlığında, ikinci yarısında ise İngiltere'nin yönetiminde geçecektir. İngiltere'ye Kıbrıs konusundaki sorumluluğunu hatırlatmak için vaktimiz olacaktır. Avrupa Birliği'ne katılmak konusunda gelmiş geçmiş tüm hükümetlerin en kararlısı olduğunu iç ve dış yarü ağyara ispatlamış olan Erdoğan Hükümeti'nin bu konuda gerekli dikkat ve teyakkuzu göstereceğinden kimsenin kuşkusu yoktur. Aksini söylemek insafsızlık olur!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.