"Eastward to Tartary-Tataristan'a Seyahat" ABD'de yayımlanan bir kitabın adıdır. Kitabın yazarı Robert Kaplan ise ünlü bir siyaset bilimcisi ve üniversite hocası akademisyendir. Bu ilginç kitap, Karadeniz'in batısındaki ülkelerden Romanya'dan, başlayarak Kafkaslara, Hazar denizine uzanan geniş bir güzergahı tarayarak, yol üzerindeki yörelerin özelliklerini, sosyal, ekonomik ve politik yapılarını anlatırken bazı ihtimallerden ve üstü kapalı olarak, şer odaklarından da bahseder. Kitapta tam anlamı ile "terör-terörist" tabiri veya tanımlaması yoktur ama olayların anlatımı okuyucuda bu anlamın canlanmasını kolaylaştırır. Yazarın kitabına verdiği isim, kendi deyimi ile "Tataristan Yollarında Cevelan!.." kendisinin muhtemelen Osmanlı döneminde oralarda yaşamış bir Yahudi ailesinden gelmiş olabileceğini düşündürüyor. 1959-60 yıllarında aynı soyadını taşıyan Amerikalı bir diplomat ile uzun süre OECD toplantılarında yakın arkadaşlık etmiştik. Bana aile kökenlerinin bu yörelerden geldiğini söylerdi.. Yazar aynı soyadını taşıdığına göre aynı aileden birisi mi? Yoksa sadece bir isim benzerliğinden kaynaklanan bir yakıştırma mı sayılır? Orasını bilemem. Her ne hal ise Kaplan'ın yolculuğu Romanya'dan Kafkaslara, Hazar denizine, oradan da Orta Asya'daki Türki Cumhuriyetlere kadar uzanır gider. Yazılmayan ama satır aralarından buharlaşan gerçek, bölgedeki Petrol ve Doğalgaz, kaynaklarının, şuur altında yatmakta olduğudur. Petrol kokusu, Terör korkusunu da beraberinde getirmiş olabilir. Bunda da bir Amerikalı için bence şaşılacak bir şey yoktur!. Başkanlığa seçilmesinden hemen sonra George W. Bush bu kitabı okumuş ve söylendiğine göre fevkalade etkilenmiştir. Bunu da doğal karşılıyorum... Başkan Bush, siyaset planlamacısı siyahi ama sevimli kadın danışmanı, Condoloezza Rice'ın önerisi ile aynı zamanda kitabın yazarını danışmanları arasına katmış.. Sonra da "Tataristan'a Seyahat" güzergahındaki ülkeler teker teker birlikte taranmış, durumları, tutumları, özellikleri işaretlenerek muhtemel şer odaklarının mutlaka ortadan kaldırılması gereği daha 11 Eylül olayından çok önceleri Pentagon'un kafasına iyice yerleşmiş!.. Geçen gün Amerika'dan bir dostumuz geldi. Eşi ile birlikte orada çalışıyor. Medyadaki köşe yazılarından, kamuoyunun da yakından tanıdığı bu dostumuz, Amerika'nın ve insanlarının 11 Eylül'den sonra adeta tanınmaz hale geldiğini ve halkın hâlâ terör şokundan tam olarak kurtulamadığını söylüyordu. Bunu da aynı değerlendirme süreci ve mantığı içinde tabii karşılamak gerekir.. Halkın maşeri vicdanında bu terör eylemini yapanların, inançlı kimseler olamayacağı, dinsiz, imansız, vicdansız yaratıklar olduğu kanısı orada da iyice yerleşmiştir. Bu yüzden başlangıçta ABD yönetiminde bazı hedef şaşırma ve nişan alma yanlışlıkları yapılmıştır. Örneğin Usame Bin Ladin Müslümandır diye başlangıçta bütün İslam alemi töhmet altında bırakılmak istenir gibi bir durum hasıl olmuştu. Bu hata sonradan yavaş yavaş düzeltilmeye çalışılmıştır. Bununla beraber, yine de "Şer ve fesat odakları veya mihveri" diye nişan alınan dört ülkeden (Kuzey Kore, İran, Irak ve Suriye)den üçü İslam ülkesidir. Bize de hiç olmazsa coğrafi bakımdan çok yakındırlar. Konu ile ilgi ve tedirginliğimiz bu yüzdendir... Yeni başkan, zaten aşırı tedbirli yapısı ve bakışı, İkiz kulelere ve Pentagon'a yapılan korkunç terör eyleminden sonra büsbütün karardı. Bir hafta sonunu Başkanla birlikte geçirmiş olan kitabın yazarına göre, ortada, ABD'nin Dünyadaki üstünlüğünün tartışılır hale gelebileceği kaygısı ve kanısı hakim olmaya başlamıştır. Bunun daha fazla yaygınlaşmasını önlemek için derhal ve şiddetle harekete geçilmesi gerektiği düşüncesindedir.. Bunun için de askeri masrafları önümüzdeki yıllar çin diğer sivil harcamaların çok daha üstünde tutmak, özellikle kötülüklerin yuvalandığı var sayılan güzergah üzerindeki bazı bölgelerde çok daha dikkatli hareket etmek, örneğin Özbekistan gibi terörle mücadelede kararlı ülkelere yardımcı olmak gerekeceğini düşünmektedir!.. Başkan Bush, terör odakları olarak bilinen toplumların Amerika Birleşik Devletlerinin ve mümkün olduğu takdirde uygar milletlerin dışında, uzağında tutulmasını politikasının esası olarak görmektedir. Bunun için savunma bütçesini şimdiye kadar görülmemiş rakamların üstüne çıkaracağını ifade etmekte, bu yılın savunma bütçesine 48 milyar dolarlık ek bir tahsisat telebini Kongreye sunmuş bulunmaktadır. Bunun Amerikan halkına ve ekonomisine olabilecek olumsuz etki ve yankılarını da göze almaya hazır görünmektedir. Başkan Bush'a göre Amerika Birleşik Devletleri halen dünyanın rakipsiz en büyük ve güçlü devletidir. Dolayısı ile Amerikan halkı da bunun bedelini ödemek zorundadır!..