Temmuz!..

A -
A +

Bu yıl temmuz bir başka başladı. Sebebi çoktur. Saymakla bitmez... Ama biz en kestirmesini söyleyiverelim. Dünyanın siyasi, ekonomik ve askerî mihverinin dengesi birden bozuluverdi. Dayanacak sağlam bir yer kalmayınca ortalığı derin bir boşluk sardı. Kâinat boşluktan hiç hoşlanmaz ne yapar yapar boşluğu bir şeylerle dolduruverir. Bu sefer hayatın hemen her alanındaki derin boşluğu evrensel bir TERÖR dolduruverdi. BM binası 187 milletin temsilcileri ile doldu taştı. Kimileri bağımlı, kimileri bağımsız %90'dan fazlası fakir, çoğu da aç biilaç rengarenk özel kıyafetleri ile koridorlarda dolaşarak bu binaya adeta bir Milletler Panayırı görüntüsü vermekten başka bir işe yaramıyor. Daha doğrusu başka bir işte kullandırılmıyor. Oraya yeni atanan ABD Büyükelçisinin basına bir beyanını okudum: Adam, "BM binasından on kat eksilse daha verimli olabilir!" diyor Adam yine insaflı imiş. "BM büsbütün kaldırılsın!" da diyebilirdi. Tek başına bütün diğerlerini dünyayı yönetmek belki daha kolay olabilirdi! Birleşmiş veya hiçbir zaman birleşemeyecek milletler aralarındaki bunca farklılıklarla bir araya gelerek ne yapabilirler ki? İşte 2005 yılının 7'nci ayında dünya bu şaşkınlığındadır. 2'nci veya 3'üncü dünya savaşlarından sonra mevcut farklılıklara bir yenisi eklendi. G-8'ler adı altında toplanan zengin ülkeler senede bir zirvelerde toplanıp "Aman şu fakirlere nasıl yardım edelim?" diye konuşlar. Zenginler-fakirler ayırımını daha da derinleştirmekten başka bir şey yapamazlar. Bu seneki toplantı temmuz başlarında İngiltere'de yapıldı. Yine dağ fare doğurdu. Bazı Afrika ülkelerinin borçlarından bir kısmı silindi. Nedeni onları daha iyi sömürüp daha fazla borçlandırmak! Bu toplantıya Fransızlar üzgün ağlamaklı, Blair'in takımı ise sevinçli gelmişti. 2012 olimpiyatları Londra'da yapılacaktı. Chirac bu yenilgiyi hazmedemedi. Aynı hafta içinde Londra'daki terör faciasına esef edebilecek kadar bile kendini toparlayamadı. Arkası geliyor... 2001'de ikiz kulelerde başlayan Usame Bin Ladin terörü -Adam Müslümandır diye olacak- İslami terör denildi. Yanlış anlaşıldığı zaman iş işten geçmişti. Bu sefer terörün her cinsi bu tanımla anılır oldu. Bu sefer dünya en nazik en tehlikeli yerinden, dini inançlar ve içtihatlar yönünden de bölünmüş oldu. Dünyanın her bakımdan şimdilik tek patronu durumuna geçen ABD yanına yabancı askerleri ve hatta emri altında tutmakta olduğu NATO'yu da alarak Afganistan, Pakistan dolaylarında terörist savaşına çıktı. Yanı başımızdaki Irak'ta savaş bitti, direniş bütün hızı ile sürüyor. Direnişlerde insan kaybı savaştakileri aştı. Kimse anlamak istemiyor. "Büyük Orta Doğu" tasarımı ham bir hayaldir. Tarihte yüz defa denendi hiç birisi tutmadı. ABD'nin daha Birinci Dünya Savaşı sonrasından kalma bir sevdasıdır. Bunu tadamadan, hevesi içinde Avrupa ve buralardan ayrılmış, Atlantik ötesi inzivasına çekilmişti. Orta Doğu'da en çok Kürtleri sevmişlerdi. O gün bugündür onları her hali ile kollarlar. Bugün de iki Kürt liderinden birini yeni Irak Devletinin başkanlık koltuğuna oturttular. Öbürü büyük bir Kürt federasyonu sevdası peşindedir... Bizde PKK terörü eskisinden çok daha büyük boyutlarda yeniden başladı. Kandil Dağından PKK bölükleri bizim sınırı geçiyor ABD'nin sesi çıkmıyor. Hani müttefik idik? Hani NATO ülkelerinden birine yapılan bir saldırı bütün diğerlerine de yapılmış sayılacaktı? Hepsi laf ve güzafta kaldı. Türk Tümeninin Afganistan'da, Pakistan'da işi ne? Çok şükür süremiz kazasız belasız sona erdi. Artık bir daha böyle maceralara girmeden önce daha iyi düşünelim. Türk'e Türk'ten başkasının faydası yok. Kahraman Silahlı Kuvvetlerimiz fosilleşmiş siyasi hataların etkisinde ve kompleksinde kalmayarak "Vatanın bütünlüğünü korumak görevini" pervasızca yerine getirmek durumundadır!. *** Yazımızın başında demiştik kâinat boşluğa tahammül edemez diye. NATO, eskilerin Sovyet Rusyasına, Varşova Paktına karşı kurulmuştu. Sovyetler dağıldı. Varşova Paktına ismini veren Polonya bile şimdilerde NATO'dadır. Aradaki boşluğu uluslararası TERÖR dolduruyor. Dünyayı yönettiğini sananlar çok dikkatli olmak durumundadırlar. Terörün orduları, kol orduları, tümenleri yok!.. Uçucu bir gaz gibidir her gün aramızda dolaşır. Bir zamanlar sanırım Stalin Papalık için söylemişti: Kaç tümeni var? diye sormuştu! Bütün bu temmuz kargaşasına bir de AB müzakereleri için şart koşulan Kıbrıs ek protokolü eklendi. Bence Başbakan Erdoğan'ın Blair ile görüşmeleri imza için yetersizdir. Kıbrıs'ın üç garantörü vardır Türkiye, İngiltere ve Yunanistan! Londra ve Zürich Anlaşmaları TBMM'nin onayından geçmiş, öylece BM tapusuna kaydolunmuştur. Oyuna gelmeyelim! Sonra çok pişman oluruz. Avrupa Birliği, yakından bilirim belirsiz bir istikamette kah hızlanan kah arızalanıp duraklayan ve özellikle rampalarda yavaşlayan bir tren gibidir. Bu trene atlamak için duraklamasını veya yavaşlamasını beklemek lazımdır. Şimdilerde duraklamaya yakın ağır aksak sürünmektedir. Hiç merak etmeyelim biz istemesek bile bizi içeriye almaya çalışacaklardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.