Terör öldürmek, rastgele kim olursa olsun öldürmek, yok etmek, etrafı, etrafındakileri öldürmek sureti ile geri kalanları ürkütmek ve sindirmek anlamındadır. Eskiden milletler veya ülkeler, devletler arasında yapılan savaşlar savaşanların adı ile anılır ve belirli bir amaçla yapılırdı. Savaşın da kendine göre bir düzeni, yöntemi ve hatta hukuk, usul ve adabı vardı. Hangi silahların kullanılacağı, hangilerinin kullanılamayacağı bilinirdi. Ölenler, yaralılar, esir düşenlere yapılacak uygulanacak kurallar belli idi. 2000'li yıllardan sonra doğru dürüst savaşlar da geçmişte kaldı. Yerini terör hareketlerine bıraktı. Eskiden terör yok mu idi?.. Elbette ki vardı. Bu terör çoğu kez savaşta kavgada daha zayıf ve güçsüz olan tarafından kullanılan istisnai ve kural dışı hareketlerle sınırlı kalırdı. 1900'lü yıllarda zaman zaman bu yola başvurulduğu görülmüştür. İlk defa kullanılan atom bombaları ve benzeri kitle imha silahları bu kategoride yer alırlar!.. Savaşı bir an evvel bitirmek ürkütmek ve sindirmek amacı ile kullanılmıştı. Sonra bunlara ve benzeri kural dışı silahlara karşı uluslararası yasaklayıcı anlaşmalar sözleşmeler yapıldı. Başarı sağlanabildi mi? Şimdilerde gördüğümüz kadarı ile bu sorunun cevabı kocaman bir 'HAYIR'dır. Terör, kurulu düzeni, güçlü ve nizami olana karşı kendisini daha zayıf hisseden ve kendisini ancak bu yoldan ispatlamaya çalışanların başvurduğu maskeli bir silahtır. Yerine ve zamanına göre kolaylıkla renk değiştirebilir. En kolaylıkla kullandığı maske, mazlum ayrılıkçı örgütlerin pankartlarıdır. Mazlum görüntüsü ile çevreye en çok zulmeden terördür. Bu hali ile doğrudan doğruya zarar vermediği çevrelerde örgütlenirken bu yörelerden hoşgörü, sempati ve hatta teşvik bulması bile mümkündür. Bunun çeşitli örneklerini PKK olayında bizzat görmüş ve yaşamışızdır!.. *** 2001 yılı Eylül'ünün 11'inci günü New York'ta "ikiz kuleler" korkunç bir terör saldırısına maruz kaldı. Yapanlar yahut yaptıranlar Müslüman sayıldıkları için bunun adına da şaşkınlıkla "İslami terör" denildi. ABD ve onun başını çektiği kimi Batı ülkeleri "İslami terör" formülünü dillerine doladılar. Lafı da kavramı da kolaylarına gidiyordu. Bu konuda yanlışı ilk gören yine Amerikalılar oldu. Hatalarını düzeltmek istediler. Bunu bir hal ile önleyebilmek için de uluslararası hukuka akıllarınca palyatif bir katkıda bulunarak "Teröre karşı önleyici savaş" kavramını sokarak ilk uygulamayı da Afganistan ve komşu Irak'ta başlattılar. Birincisi, NATO'nun katkısına rağmen hâlâ bir başarısızlık örneği olarak önümüzdedir.. Burada bir nebze durarak TBMM'ye ve kamuoyumuzun sağduyusuna şapkamızı çıkarıp saygılı bir selam verelim!.. İspanya'da olanlar bizde Allah korusun misli ile başımıza gelebilirdi. Çok şükür olmadı. Ama olmayacak denilemez. Aynı gün ikiz havralar ve İngiltere Başkonsolosluğu saldırıları, İstanbul'un Kartal ilçesinde terör eylemi bize göre aynı melanet zincirinin halkaları gibi görünmektedir. Mümkün olan her tedbiri alacağız ama asla panik ve teslimiyet göstermeyeceğiz. Aksi halde terörün amacı kendiliğinden gerçekleşmiş olur! *** Irak'ta ABD'nin başlattığı "Terörü önleyici savaş"ın dün birinci yıl dönümü idi. Terör daha da azar gibi oldu. Başta Fransa ve İngiltere olmak üzere AB'nin eski üyeleri Irak'a asker yollayan ülkeler tehdit ve tedhiş içindedirler. Bu durumda ABD, terörle mücadelede bu yazımızın başlığındaki ikinci ve üçüncü aşamayı hemen yürürlüğe koymuş görünüyor. Pakistan üzerindeki baskısını artırınca El Kaide'nin muhasara altına alındığı anlaşılıyor. Teröre karşı topyekûn savaş kararı ise, öyle sanıyorum ki, önümüzdeki haziranda NATO'nun "İstanbul zirvesinde" tekemmül edecektir!. İspanya'da Aznar iktidarı Irak'a Meclis kararı olmaksızın hatta kamuoyunun açık muhalefetine rağmen asker gönderdi. Önce gönderdiği istihbarat subaylarının cenazeleri ve sonra da seçimlere iki buçuk gün kala sabah işyerlerine gitmekte olan İspanyolları havaya uçuran demiryolu saldırıları yapıldı. Sağcı Aznar düştü yerine Solcu Zappatero geldi. Değişen başka bir şey olmadı. Haziran ayında İstanbul'da içi zeplin balonu gibi tıka basa devlet ve veya hükümet başkanları, üst düzey komutanlarla doldurulmuş NATO zirvesi var. Allah korusun. İnşallah kazasız belasız ve Süleyman Demirel'in başkanlık dönemindeki AGİK zirvesi gibi başarılı, geçsin diye dua ediyoruz. Özel hiçbir bilgim yok ama bu toplantıda uluslararası teröre karşı "yok önleyici, veya koruyucu savaş" yerine bütün insanlık camiasının din, ırk, millet farkı gözetmeksizin topyekûn bir savaş kararı alınacağını tahmin edebilmek için kahin olmaya da hiç gerek yok!.. Allah milletimizi, kazadan beladan ve terörden korusun!..